Kim söylüyor bunları?
Başbakan Erdoğan...
Nerede söylüyor?
Önceki günkü bütçe görüşmeleri sırasında Meclis'te.
Başbakan devam ediyor:
“Ancak yolsuzluk ne kadar çirkin, haram ve insanlık dışıysa, belgesiz, mesnetsiz ve delilsiz şekilde yolsuzluk ithamında bulunmak da o kadar çirkin, o kadar haksız ve o kadar insanlık dışıdır.''
Başbakan yerden göğe kadar haklı.
Belgesiz, kanıtsız yolsuzluk ithamında bulunmak alçaklıktır, müfteriliktir.
Peki ya dört dörtlük belgelenmiş, yolsuzluklar konusunda gereğini yapmayanlara ne diyeceğiz?
Örneğin Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu'nun TOKİ'deki yolsuzluklarla ilgili raporu önümüzde duruyor.
TOKİ'den sorumlu Bakan Erdoğan Bayraktar raporda belirtilen yolsuzluğu kabul ediyor.
“TOKİ 55-60 milyon lira dolandırıldı. Bunda benim de sorumluluğum var!'' diyor.
“Peki, o halde ver bakalım istifanı!'' demesi gereken Başbakan Erdoğan ise “Niçin kamuoyu önünde böyle konuştun!'' diyerek fırça çekiyor.
“Otur oturduğun yerde, sesini çıkarma!'' demeye getiriyor.
Sonra da Meclis'te kürsüye çıkıp, “Yolsuzluk çirkindir, haramdır, kul hakkı yemektir'' diyor.
Ama, TOKİ'de kul hakkı yendiğini kabul eden Bakan Bayraktar'ı istifa ettirmiyor.
Başbakan Meclis kürsüsünden muhalefete sallarken “yolsuzluk çirkin, kul hakkı yemek ve haramdır'' diyor, ama iş belgeli yolsuzluğun gereğini yerine getirmeye gelince “Otur oturduğun yerde!'' oluyor!
***
Sözcü manşetten haber yaptı, ben de köşemde yazdım.
Batı'nın herhangi bir çağdaş demokratik hukuk devletinde yaşanmış olsa, günlerce konuşulacak olay şu:
Başbakan Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden biri olan AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, devletten milyarlarca dolarlık ihale alan işadamı Adnan Çebi ile Londra'nın ünlü Cipriani lokantasında yemek yemiş.
Bir siyasetçi devlete iş yapan müteahhitle yemek yiyemez mi?
Elbette yiyebilir. Ama o masanın parasını ödemek, Londra'daki masraflarında ikram (sponsor) kabul etmemek koşuluyla.
AKP'nin fikir ve proje üreten seçkin isimlerinden biri olan Ömer Çelik, Londra harcamalarının faturalarını ibraz eder, mesele kapanır gider.
Aksi takdirde istifa eder.
Çağdaş demokrasilerin etik değerleri bunu emreder.
***
Doğrusunu isterseniz bu yazıdan sonra Ömer Çelik'in beni arayıp “Uğur Bey işte Londra'daki harcamalarımla ilgili tüm faturalarım. Adnan Çebi ile yediğimiz yemeğin faturası da burada!'' demesini bekledim.
Ama aramadı.
Aramış olsa hiçbir suçlama ve imada bulunmadan şunları da soracaktım:
Devletten milyarlarca dolarlık iş alan, otoyollar, tüneller ve viyadükler inşa eden işadamı Adnan Çebi'nin İstanbul ve Bodrum'daki otellerine konuk oldunuz mu?
Geride kalan yaz aylarında Bodrum-Bitez'deki Gümbet Koyu ve Ege Denizi'ne bakan otelde birkaç kez, bir yakınınızla birlikte VIP süitlerde krallar gibi ağırlandınız mı?
Bu ağırlamalar karşılığında bir ödeme yaptınız mı? Fatura aldınız mı?
Adnan Çebi, sizin sponsorunuz mu?
***
Ömer Çelik, sıradan bir AKP'li değil.
Partisinin ideologlarından, donanımlı ve Başbakan Erdoğan'a proje üreten, önemli bir siyasetçi.
Taşıdığı ağır sorumluluk, bu sorulara vakit geçirmeden cevap vermesini gerektiriyor.
Başbakan Erdoğan'a da kuru sıkı atmayı bırakıp, yakın çevresine şöyle bir bakmasını öneriyorum.
Aradığı belgeleri o çevrede fazlasıyla bulacağına inanıyorum.
Yorum Gönder