İşte bir yıl daha geçti gitti ömrümüzden...
Lanetli bir yıldı... Tıpkı önceki, ondan önceki, daha da
öncekiler gibi... O yılları her düşündüğümde, aynı sözcüklere saplanıp
kalırım:
- Hayatımızdan çalınan yıllar!..
Koparılıp alınan, zehredilen yıllar olarak da
okuyabilirsiniz... Bir şen kahkahaya hasret kalınan, insanların giderek
yalnızlaştığı, giderek düşmanlaştığı, ölümüne yabancılaştığı yıllar
olarak da...
Geriliğin, yılışıklığın, geçmişi inkârın, yanaşmalığın,
yalancılığın, boyun eğmenin, adam satmanın, dönekliğin erdem sayılarak
baş köşelerde ağırlandığı, dik durmanın, gerçekleri haykırmanın,
gururun, onurun, haysiyetin beş para etmediği, en ağır şekilde
cezalandırıldığı bir karanlık kâbus dönemi olarak da
adlandırabilirsiniz...
“Acaba hak ettik mi?” diye sorabilirsiniz de!..
***
Hak ettik mi gerçekten?..
Bu güzelim ve kahredici ve dibine dek mutsuz ve iflah olmaz
kamplara bölünmüş ülkenin insanları olarak bizler, hangi günahlara
savrulduk, hangi tiranlara tapındık da böylesine bir “haysiyetsizlik cehenneminde” kavruluyoruz?..
Halkının esenliği, yurdunun bağımsızlığı için ölümlere
gidenlerin ardından sessiz kaldık... Tıpkı gerçekleri bağıra bağıra
anlatan, gözlerimize çekilmiş “mili”
parçalayıp atmak için ölümüne savaş veren kahramanlar toplama
kamplarına tıkılırken, korkuyla gözlerimizi daha da sımsıkı kapattığımız
gibi...
Onlar, içeride rehin tutulanlar, 2012 sonu itibarıyla o
zindanlarda üçüncü, dördüncü, beşinci yıllarını tamamladılar, ama asla
teslim olmadılar. Aksine her geçen gün bir öncesinden daha dik, daha
soylu, daha yiğit durdular...
Ya dışarıda rehin tutulanlar, üzerine ölü toprağı serpilmiş
bizler ne yaptık?.. Korktuk, sindik, saklandık... Telefonda bile
konuşmaktan ürker olduk... Etraf iyice duysun, bilsin diye artık
haberleri bile izlemediğini yüksek sesle ilan edenlerimiz de oldu
maalesef... Ezildik, büküldük, aşağılandık, hakaretlere uğradık ve
sustuk ne yazık ki...
- Müstahak mıydık?..
***
Ama yine de çok şanslıydık!..
Çünkü bu ülkede “teslim olmamakta bütün mesele” şiarını
haykıran, direnen, haklarını sonuna kadar savunan, içerideki gerçek
aydınların, kahramanların niçin içeride olduğunu anlayan, suskunların,
teslim olmuşların bile hakkını arayan, büyük şair Nâzım’ın dediği gibi “bir büyük insanlık” da vardı!..
- Bu ülkenin aydınlık, yurtsever, yiğit insanları...
Ve onlar 2012’nin 11 Mayıs’ında, 29 Ekim’inde, 10 Kasım’ında alanlara çıktılar... Ne biber gazı, ne polis copu, ne barikatlar durduramadı onları... 13 Aralık’ta Silivri zindanının önünde yine onlar vardı, tıpkı bugün de olacakları gibi...
Gençler vardı; TGB’li, CHP’li, ODTÜ’lü
gençler, asla teslim olmayan, olmayacak gençler... Tam 2 bin 700 küsuru
hapishanelere doldurulan ama demokratik haklarını kullanmaktan milim
geri adım atmayan o “büyük gençlik” vardı...
İşte sırf bu nedenle, yalnızca onların varlığı sayesinde bizler de, sizler de “haysiyetsizlik cehennemimizden” arınıyoruz!.. Onlar bu lanetli yılı bir umut yılına çevirmeyi, gelmekte olan 2013’ü “güneşli günler göreceğiz çocuklar” dizelerine çevirmeyi başardılar... 23 Aralık’ta, bu ülkenin yüz akı sanatçılarıyla, “büyük buluşmayı” da
onlar müthiş bir şölene çevirdi... Bölünmenin değil, birleşmenin ve
güçlenmenin önünü de biliyorum onların gücü ve özverisi açacak... İşte
bu yüzden;
- Yaşadıklarımız kader değil ve müstahak değiliz!..
Yorum Gönder