Adaletsizliğin sonu ahlaksızlık! - Ruhat Mengi

Ben “dağa çıkarım” veya “dağa çıkarlar”demiyorum ama insanlar hukukun korunmaması, adaletsizlik nedeniyle intihar ediyorlar, cezaevlerinde kanser olup ölüyorlar ve adaletsizlik ahlaksızlık da, suç da yaratıyor bu ülkede, susulacak gibi değil..

AL SANA ‘RIZA’..

Düşünün bundan 10 yıl önce iki hukukçu Türk Ceza Kanunu’na “tecavüz mağduru çocuklar” için “rızası var mı ona bakılsın” şeklinde çağdışı bir madde koymak istediler. Yazılarımda ‘bunu ancak ruh hastası olanlar söyler’ dediğim için sonunda AİHM’ye kadar gitmek (ve davayı kazanmak) zorunda bırakıldım. O madde kanunlara konamadı ama hala, 10 yıl sonra bile hakimlerin bu ilkel, iğrenç sözü tekrarladığı, “tecavüze uğrayan çocuğun rızası”ndan söz edebildiği duyuluyor. Bir de çocuğun yaşı belli iken “kemik yaşı” diye bir saçmalık var, kemik yaşı daha büyük, daha küçük filan.. O mağdur çocuklar Adli Tıp’larda defalarca muayene, kemik yaşı kan tahlilleri vs ile yeni mağduriyetlerle karşı karşıya bırakılıyor.

Son olarak “12 yaşındaki bir engelli çocuğa 71 yaşındaki üvey dedesinin tecavüz ettiği” haberi vardı, insanı çileden çıkaran.. “Rıza”ya sığınmış tecavüzcü yine..

DAYAYIN CEZAYI BURNUNA!

Hem de “engelli”, kendisine “normal tepkiyi bile veremeyecek” çocuğa, torununa ve annesi “çalışmak için onu kendilerine emanet etmişken” Allah’tan korkmadan 2 yıl boyunca saldırdığı yetmezmiş gibi “çocuğun isteğiyle” diyor.

“O şöyle, böyle yapmamı istedi, ben de yaptım” diye anlatıyor.. Artık ağzıyla söylemiş, teröristlerin ayağına nasıl mahkeme kurulduysa oracıkta, değilse en kısa sürede hakimler “en az 15 yıl”dan başlayan hapis cezasını dayamalı değil mi? Hayır efendim, bizde değil işte..

Önce aylar, yıllar geçecek, çocuk, anası daha da perişan olacak, bin kez ölecek.. Tecavüzcü o arada yeni yalanlar üretecek, sonra.. Belki suçlunun “iyi hal”ine de bakarak ve ceza indirimleri kullanılarak.. Ve belki cezaevine girse de kısa süre sonra bir afla çıkarılarak olay kapanır..

ACILI ANNEYE CEZA

Ve öte yanda, dört yıl önce kombideki gaz sızıntısı nedeniyle “Bilkent Üniversitesi öğrencisi” oğlunu kaybeden ve acısı yüzünden okunan anne Okşan Atilla “evi kiralarken gereken özeni göstermediği için” 18 bin 200 Lira para cezasına çevrilen 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılıyor.

Anne “kararın kendisine bir kez daha evlat acısı yaşattığını” söylemiş. Nasıl söylemesin, cezanın ne olduğu önemli değil (zaten o anneye hayat dışarıda da cezaevi kadar sıkıntı verir), önemli olan en büyük acıyı yaşamakta olan bir anneye “evladının ölümünden sen de sorumlusun” anlamı çıkacak ama gerçekte son derece anlamsız bir yaptırımın uygulanıyor olması.. Buradan çıkacak manevi yükün ağırlığı..

Bu faciada 7 öğrenci hayatını kaybetmişti ve ilk günden “doğalgaz şirketinin ihmali” basında yer almıştı. Dava sürecinde tüm bilirkişi raporları bunu doğrulamış ama en sonunda bir bilirkişi raporu (ki anne buna “ısmarlama rapor” diyor) doğalgaz yetkililerini aklamış, dava bitmiş. Oh ne ala.. Sorumlu “bahçıvan”, pardon anne..

BATIDA OLMUYOR, NEDENİ..

Okşan Atilla “Daireyi kiralarken ev sahibinden kombinin bakımının yapılıp yapılmadığını sorduğunu, olumlu yanıt almasına rağmen tatmin olmayıp kombi bakım belgelerini istediğini, bunları da mahkemeye sunduğunu ama mahkemenin yeterli görmediğini” anlatmış. Daha ne anlatsın size, neyi ispatlasın? Kaç kişinin aklına gelir söylenmesine rağmen kanıtını istemek, bunu bile yapmış..

Batı ülkelerinde görülmeyen “gaz sızıntısı ölümleri” Türkiye’de arka arkaya neden yaşanıyor, önce bu anlaşılsın.. Ben söyleyeyim, oralarda yıllarca yaşadım çünkü; evleri kiraya veren emlak büroları kiracı girmeden önce “yaşam tehlikesi yaratacak her noktayı” inceden inceye kontrol eder. Gaz kontrolleri “gaz şirketi tarafından” yapılır. Bırakın kombiyi, “yanıcı maddeden yapılmış mobilya” bile varsa ev kiralanamaz. Hayat kaybı olmasa bile (ki oralarda olmuyor) bir sızıntı ihtimalinin tazminatı, cezası hem emlak şirketi, hem gaz şirketi, hem ev sahibi için büyüktür.

AB’YE GİRECEKSENİZ ÖNCE ÖĞRENİN!

İşte efendim bu nedenle, Türkiye’de “7 gencin ölümü” ve diğerlerindeki benzer mahkeme sonuçları baştan yanlıştır. Okşan Atilla’nın zerre kadar sorumluluğu yoktur, en başta sorumlu olan bu yanlış kararı veren mahkemedir.

Batı uygulamalarına ve bugüne kadar aynı nedenle olan binlerce ölüme bakarak bu dava yeniden başlatılmalıdır. Hukukçu değilim ama AB ülkelerindeki durumu iyi biliyorum. Haydi bakalım, AB’ye gireceksek önce onlar gibi “hayata ve gerçeklere saygı”yı öğrenelim!

*****


Silvan’da neler olmuş?

Diyarbakır Silvan’da 13 şehit ve 7 yaralı askerin olduğu PKK çatışmasında komutanların “ihmal nedeniyle” yargılandığı davada “olaydan sağ kurtulmayı başaran” ve tanık olarak dinlenen askerlerin anlattıkları son derece dehşet verici..

Günlerce arazide kalmışlar, yorgunlar, uykusuzlar, bitkinler . Suları, kumanyaları tükenmiş.. Kendilerine “dinlenebilecekleri” söylenmiş. Ve orada dinlenmiş, yeni timler de var.. Ama buna rağmen o yorgun askerler, hem de sadece “4 kişide çelik yelek varken” tekrar araziye çıkarılıyor. Deneyimli askerler “üs bölgesinin uygun bir yer olmadığını, saldırılardan korunamayacaklarını” söylemelerine rağmen dinlenmiyor. Saldırı başlayınca komutan askerlerden birinin çelik yeleğini isteyerek giyiyor ve bir taşın arkasına geçiyor, çatışmayı seyrediyor..

HELİKOPTERİ BEKLETEN KİM?

Saldırı başladıktan bire saat sonra helikopter geliyor ve pilot “çatışmadan haberimiz vardı ama uçmamız için emir gelmedi” diyor.

Daha sonra Diyarbakır Bölge Komutanı Tuğgeneral Ünal Karaosmanoğlu askerleri toplayarak “Çok konuşulmasın, bu olay unutulsun” talimatı veriyor.. Ve tabiidir ki şimdi şehit babaları “komutanların cezalandırılmasını” istiyorlar. Tamam, bu akıl almaz ihmalleri, o konuşmaları yapan, çelik yeleği alıp bir kenara çekilen, yeterli çelik yelek yokken o yorgun, aç, susuz gençleri çatışmaya gönderen, helikopteri “kimbilir hangi keyfi nedenle” bekleten komutanların hepsi cezalandırılmalıdır.

Ama en az bunun kadar önemli bir nokta daha var; Bütün bu ihmallerin aynı anda yaşanması nasıl oluyor, bunun halka da anlatılması.. Askerlerin elini tutan birileri veya “içlerinde ihanetçiler” filan mı var, nedir bu? Hiç durmadan “şehitlerine ağlayan”, teröre çözüm bulunmadığı için üzüntüsü bitmeyen toplum bunları bilme hakkına sahiptir!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget