Her yılın bu son günlerinde, 98 yıl önce Sarıkamış’ta soğuğa terk edilerek şehit olan 90 bin Mehmetçiğimizi anıyoruz. Yurdun tüm bölgelerinden gencecik dedelerimizin acımasız bir “savaş inadı” uğruna donarak yaşamlarını yitirdikleri hüzünlü destanı...Gençliğimizde Ruhi Su’yu dinlerken o davudi sesiyle okuduğu şiirin anlamını kavrayanımız çok azdı;“Oltu’dan girdik de Sarıkamış’aAkıl ermez orda yatan üleşeAskeri kırdıran Enveri PaşaKitlendi kapılar, mekân ağladı..”Ardından söylediği türkünün ise sadece sözlerini “bilir”dik;“Yüzbaşılar, yüzbaşılar,Tabur tabura karşılar,Yağmur yağıp gün değişin,Yatan şehitler ışılar..”Bu sözlerden tarihimizin onurlu bir kahramanlığını andığını anlardık ama ayrıntılarını bilenimiz yine fazla değildi;“İbrişimin kozalarıBattın Avşar kazalarıSarıkamış’ta kırıldıGonca gülün tazeleri”Bizim kuşak, Sarıkamış destanını 1985’te yitirdiğimiz Ruhi Su’dan dinledikten sonra denebilir ki 2000’lere kadar tüm gerçekleriyle öğrenemedi. Ta ki Prof. Dr. Bingür Sönmez, kalp cerrahlığı dışındaki tüm zamanını doğum yeri Sarıkamış’ta 1914’te yaşananların aydınlatılmasına adayıncaya kadar...Peki, Sarıkamış destanının gizli kalması nedendi? Örneğin Çanakkale destanımız gibi, neden her yıl kutsamadık?Bingür Sönmez bu “ayrımcı”lığın yanıtı için, kibarlığından ötürü, “Çünkü zaferle değil, zor anlatılır bir yenilgiyle sonuçlanmıştı” dese de yeterli midir? Yine Ruhi Su’nun türküsündeki deyişle “askeri kırdıran Enver Paşa”nın başlattığı sansüre, neden yıllarca bağlı kalındı?
‘Sarıkamış Destanı’nın 98. Yılında - Oktay Ekinci
Her yılın bu son günlerinde, 98 yıl önce Sarıkamış’ta soğuğa terk edilerek şehit olan 90 bin Mehmetçiğimizi anıyoruz. Yurdun tüm bölgelerinden gencecik dedelerimizin acımasız bir “savaş inadı” uğruna donarak yaşamlarını yitirdikleri hüzünlü destanı...Gençliğimizde Ruhi Su’yu dinlerken o davudi sesiyle okuduğu şiirin anlamını kavrayanımız çok azdı;“Oltu’dan girdik de Sarıkamış’aAkıl ermez orda yatan üleşeAskeri kırdıran Enveri PaşaKitlendi kapılar, mekân ağladı..”Ardından söylediği türkünün ise sadece sözlerini “bilir”dik;“Yüzbaşılar, yüzbaşılar,Tabur tabura karşılar,Yağmur yağıp gün değişin,Yatan şehitler ışılar..”Bu sözlerden tarihimizin onurlu bir kahramanlığını andığını anlardık ama ayrıntılarını bilenimiz yine fazla değildi;“İbrişimin kozalarıBattın Avşar kazalarıSarıkamış’ta kırıldıGonca gülün tazeleri”Bizim kuşak, Sarıkamış destanını 1985’te yitirdiğimiz Ruhi Su’dan dinledikten sonra denebilir ki 2000’lere kadar tüm gerçekleriyle öğrenemedi. Ta ki Prof. Dr. Bingür Sönmez, kalp cerrahlığı dışındaki tüm zamanını doğum yeri Sarıkamış’ta 1914’te yaşananların aydınlatılmasına adayıncaya kadar...Peki, Sarıkamış destanının gizli kalması nedendi? Örneğin Çanakkale destanımız gibi, neden her yıl kutsamadık?Bingür Sönmez bu “ayrımcı”lığın yanıtı için, kibarlığından ötürü, “Çünkü zaferle değil, zor anlatılır bir yenilgiyle sonuçlanmıştı” dese de yeterli midir? Yine Ruhi Su’nun türküsündeki deyişle “askeri kırdıran Enver Paşa”nın başlattığı sansüre, neden yıllarca bağlı kalındı?
Yorum Gönder