Ergenekon Tutukluları Asker Aleyhine İfade Vermeye Zorlanıyormuş - Cevat Kulaksız

Soner Yalçın’ın Samizdat kitabından öğrendiğimize göre, Ergenekon davalarında tutuklu olan bazı zanlılar, polis ve savcılar tarafından, tutuklu askerler-subaylar aleyhine ifade vermeye, iftiraya zorlanıyorlarmış.
Dünyada en çok gazetecilerin tutuklu olduğu ülkemizde, Silivri zindanlarında ODA TV davasından halen tutuklu olan Gazeteci Soner Yalçın’ın, tutukluların ve iddianamelerden seçtikleri kayıtların birer sentezi olan Samizdat kitabından öğrendiğimizegöre, polisler ve savcılar bazı tutukluları, tutuklu olan subaylar aleyhinde ifade vermeye yönlendiriyorlarmış. Bunu Soner Yalçın’ın Samizdat kitabından Bazı ilginç tutukluarın ifadelerinden aktarmaya çalışalım.
Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ 30 Ağustos 2003 te emekli edilir. 11 Kasım 2005 te Kuvayi Milliye 1919 Derneği’ni kurar. Dernek olduğu için herkes gelip gitmeye başlar.
Muhammet Yüce ismindeki uzman çavuş fiziki rahatsızlık nedeni ile TSK den ayrılır, Kuvayi Milliye 1919 Derneğine gelip gitmeye başlar. Kuşkuya düşe polis, Emkl. Alb. Karadağ’ı dinlemeye alır.
Muhammed Yüce, Karadağ ile zaman zaman telefonla konuşur, konuşmalarında kâh DTP (Demokrat Toplum Partisi) ni bombalayacağından, kâh Osman Baydemir’i, Sebahat Tuncel’i, Orhan Pamuk’u vb bazı kişileri vuracağından bahseder. Yüce kendi gibi bıçkın arkadaşları kurdukları Erzurum “suikast timi” ile yapacakları suikastlarla bir yerlerden para alacaklarını küfürlü, paralı telefonda konuşmalar yaparlar. Fakat Emkl. Alb. Karadağ bunları telefonda, “sakın böyle bir şeyler yapmayın” falan diye uyarır.
Telefonlarının dinlenmesiyle 22 Ocak 2008 de Emkl. Alb. Mehmet Fikri Karadağ ile Muhammed Yüce ve bazı sözde “suikast timi” arkadaşları tutuklanırlar.
(sf 375 den devam)
10 Mart 2009 Tarih ve 63 nolu celsedeki ifadesinde Muhammed Yüce bakınız neler diyor (kısaltılarak): İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Şübe Müdürlüğünde İsmail diye bir komiser ifademi alırken bana o kadar baskı yaptı, o kadar üstüme geldi ki psikolojik olarak beni çökertti, sonra beni savcılığa sevk etti. Nezarethanede yanıma bir polis geldi. “Muhammed”, dedi, “senin telefon görüşmelerinde hiçbir şey yok”, dedi.” Polisler, savcılar ısrarla “Veli Küçük’ü, M.Fikri Karadağ’ı tanıyormusun?  Gibi sorular sorarlar. Muhammed, “Veli Küçük”ü tanımam, M.Fikri Karadağ’dan kesinlikle böyle bir talimat almadımder.
Nezarethane koridorunda Muhammed’i beri öte götüren polis,  Muhammed Yüce’ye şöyle der: Muhammed sana bir şey söyleyeceğim, -bu talimatı Fikri Karadağ’dan veya Veli Küçük’ten aldığını söyle, ben savcı ile görüştüm, böyle söylersen seni serbest bırakacak”.  Muhammed Yüce bu iftira teklifini kabuletmez.
Görüldüğü gibi, orada burada sorguda gecenin geç saatlerine kadar pestilini çıkarıp, psikolojik yönden sarsılan tutuklu Muhammed Yüce’yi polis, yalancı ifade vermeye, açık ifadeyle Albay M. Fikri Karadağ ile Veli Küçük için iftira etmeye yönlendiriyor.

SAVCI OSMAN ŞANAL’IN İFTİRA YÖNLENDİRMESİ
Bu satırları yazarken 27.12.12 akşama doğru tahliye olan Gazeteci Soner Yalçın’ın Samizdat kitabından almaya devam ediyorum.
Muhammet Yüce ile Ergenekon tutuklusu olarak bulunan Muhammed’in teyze oğlu Selim Akkurt da, tutanaklara geçen ifadesinde, Erzurum Savcısı Osman Şanal için neler söylüyor (Erzurum Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Osman Şanal’ın talimatıyla Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner’in makam odasında gözaltına alınmasını anımsayın):
“-….10 Mart 2008 tarihinde Erzurum C. Savcısı Osman Şanal tarafından Ergenekon soruşturması ile ilgili sorgulandım. İfadem sırasında savcı bana, başka suçlarımın da olduğunu, “Veli Küçük ile Fikri Karadağ’ın sana talimat verdiklerini söylersen az bir ceza ile kurtulursun” dedi. Ben de savcıya benim bir suçum olmadığını, üzerime atılı suçlamaların tamamen asılsız olduğunu iftira olduğunu söyledim. Zaten kısa sürede aklanıp çıkacağımı söyledim. Savcı da “bana senin hayatın bitti, sen artık cezaevinden çıkamazsın”dedi. (Samizdat sf 376)
Selim Akkurt, Erzurum Özel Yetkili Savcısı Osman Şanal’ı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’na şikâyet etti. Adalet Bakanı talebi reddetti.

“İTİRAFCI” DAHA DOĞRUSU İFTİRACI YARATMAYA DEVAM!
Aydın Yüksek, eski bir polisti. Kendini Genelkurmay Özel Kuvvetler personeli olarak tanıtan Muzaffer Şenocak tarafından dolandırıldığını iddia edip Muzaffer Tekin’den yardım istemek amacıyla tanışma, Ergenekon davası sanıkları arasında yer almasına sebep oldu. 25 Haziran 2007 de tutuklandı. 25 Ağustos 2009 tarihli Ergenekon davası duruşmasında Aydın Yüksek, savcıların kendisine “itirafçı olması ve diğer sanıkları suçlaması” yönünde baskı yaptığını açıladı. Aydın Yüksek, tutanaklara geçen bu beyanından üç gün sonra tahliye edildi.
Polis Aydın Yüksek’in itirafları üzerine sanık avukatları önce Savcı Haşıloğlu’nun konuyla ilgili açıklama yapmasını sitedi, ardından bu gerekçeyle davadan çekilmesini talep ettiler. Bu talepten sonra Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, Savcı Sedat Sami Haşılığlu’ndan yazılı savunma istedi. Haşılıoğlu, Aydın Yüksek’in beyanını savunma sanatının incelikleri kapsamında değerlendirdiği için şikâyetçi olmaya gerek duymadımdedi.


“İTİRAFÇI” VEYA İFTİRACI AVINA DEVAM!
“Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ün, Emekli Jandarma Albay Atilla Uğur’a da yalancı tanıklık karşılığı tahliye teklif ettiği iddia edildi.
Emekli Albay Atilla Uğur; Zekeriya Öz ve İstanbul Terörle Mücadele Şübesi’nde görevli Emniyet Amiri Mehmet Karabörk’ün kendisine söylediklerini, TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na yazdığı mektupta ayrıntılarıyla açıkladı. Emekli Albay Uğur’un mektubu, komisyona iletilmek üzere, 26 Şubat 2009 da Silivri Cezaevi’ni ziyaret edenkomisyon üyesi CHP Sivas Milletvekili Malik Ecder Özdemir’e teslim edildi.
Emekli Albay Atilla Uğur mektubunda, Mehmet Karabörk’ün ve Zekeriya Öz’ün kendisinden Emekli Orgeneral Hurşit Tolon ve Emekli Orgeneral Şener Eruygur hakkında suçlayıcı ifade istediğini yazdı. Mektupta dikkat çeken bir başka nokta da Öz’ün “Ergenekoncuların Fetullah Hoca Efendi’ye düşman olduklarınısöylemesiydi!
Emkl. Albay Atilla Uğur’un TBMM İnsan Hakları Komisyonu’na yazdığı mektubu:
Gözaltına alındıktan sonra getirildiğim Vatan Caddesi’ndeki İstanbul Emniyeti TEM Şübe Müdürlüğü’nde bodrum katında konulduğum B-10 numaralı hücreden bir gece yarısı yukarı kata çıkarıldım. Burada daha sonra adının Mehmet Karabörk olduğunu öğrendiğim emniyet amirinin odasına alındım. Emniyet amiri bana sadece sohbet için çağırdığını söyledikten sonra özetle şunları ilave etti: “Bize Şener (Org.Şener Uygur) ve Hurşit (Org. Hurşit Tolon) ile ilgili bir şeyler söyle biz de seni bırakalım. Savcı, biz ne dersek onu yapar. Meslek taassubu bırak bunları koruma, göreceksin ikisi de tutuklanacak”.
Verdiğim cevaplardan hoşnuıt olmayarak beni tekrar hücreye gönderdi. Bir sonraki gece yine aynı odaya çıkardılar. Emniyet amirinin koltuğunda savcı Zekeriya Öz oturuyoredu. Üç polis de (sivil giyimli) Mehmet Karabörk’le birlikte odadaidi. Savcı Öz, bana hitaben “biz seni geçen sene alacaktık, baktım yeni emekli olmuşsum, bırakayım biraz yaşasın dedim. Bu Şener Uygur ve Hurşit’le ilgili hedr şeyi bize anlat, seni yarın sabah bırakayım” dedi.    
“Bana, insanlara iftira atmamı söylüyorsun”, dedim. Bozuldu ve kalktı gitti. Daha sonraki gün nöbetçi hâkim önüne çıkana kadar bir saat bile uyku uyumadım. İki gece yarısı kaldırılarak, sözde sohbete diyerek Beşiktaş Adliyesi’ne götürüldüm. Aslında şantaj teklifine ve olmazsa yormaya ve moralman çökmeme zemin hazırlamaya götürüldüm. 28 yıl şerefimle jandarma subayı olarak görev yaptım, eli kanlı bir teröriste bile böyle gözltı ve sorgu süreci uygulandığına tanık olmadım”.
(Hasan Atilla Uğur, İmralı’da Abdullah Öcalan’ı sorgulayan ekiptendi. Şimdi kendisi sorgulanıyordu).
Tekirdağ F-1 Kapalı Cezaevi’nde tutuklu olarak bulunurken 9 Ekim 2008 günü Beşiktaş Adliyesi’ne götürüldüm. Burada Savcı Zekeriya Öz ile sözde sohbet ettik. Bu görüşmeye zaman zaman odaya giren Mehmet Ali Pekgüzel ve Savcı Nihat Taşkın da katıldı. Altı saat süren bu görüşmede Öz, özetle kanımı donduran şu cümleleri söyledi:
“Bu Veli Küçük zaten Ermeni’nin teki. Ben araştırdım. Soyusopu ta Kafkasya’dan kalkıp Bilecik Gölpazarı’nın Türkmen köyüne gelmiştir. Neden? Çünkü Türkmen ismindeki köye göç ederek Ermeni olduklarını kamufle etmek istemişler. Ermenice de biliyor. Ben hem şivesinden hem de evinden çıkan Ermenice belgelerden onun Ermeni olduğunu anladım. Ayrıca bu sevgi denilen kadın da Ermeni. (Erenerol’u kastediyor.)  Yozgat’ın Ermenelik köyünden, eski adı Ereneli yani o da Ermeni…Bu Ergenekoncular iki şeye düşmanlar. Birincisi Fetullah Gülen Hoca Efendi ve cemaati, bir de Alman vakıfları…Zaten Necip Hablemitoğlu da Ergenekon üyesiydi. (Vay canına, Haplemitoğlu sağ olsa idi o da tutuklanacaktı demek ki)  Hatırlıyorsan Akşam gazetesinde “Ergenekon’da muvazzaf subaylar da var” diye bir manşet vardı. Bu haberden sonra Hava Kuvvetleri askeri savcısı beni aradı, nedir dedi. Gel dedi önce gelmedi. Sonra Genelkurmay “böyle bir şey yoktur” açıklaması yapınca geldi. Önüne dinleme tapesini attım. Orada Akşam gazetesinde haber yapan gazeteci ile Genelkurmay’dan yalanlama açıklaması yapan paşanın görüşmesi vardı. Paşa “bizim yalanlamamız seninle ilgili değil, sen aynen devam et” diyordu. “Sıkıysa bu paşa ile ilgili işlem yap”, dedim. Bozuldu ve kalktı gitti.”
(Evet, burada bir parantez açalım. AB ye girmeye çalışan çağdaş Türkiye’nin Savcısı Öz,  bir Türk vatandaşını, kimliği için “Ermeni” diyerek aşağılıyor, dışlıyor. Bu nasıl bir anlayıştır. Ayrıca tutuklu Albay Atilla Uğur’u iki orgeneral aleyhinde iftira etmeye yönlendiriyor).
Erzurum “suikast timi” çoktan serbest bırakıldığı halde, onları “sakın böyle bir şeyler yapmayın” diye uyarmasına, hiçbir suçu olmamasına karşın, Albay Mehmet Fikri Karadağ üç yılı aşkın zamandır tutuklu. “Ergenekon” adını emniyette polis ifadesi sırasında ilk kez duymuştu ve şaşkındı.
Çok yönlü acayip tanık, savcıların “Osman’ım” dedikleri Osman Yıldırım’ın “bana Cumhuriyet gazetesine atmam için 3 el bombasının verildiği Ataköy’deki evde Karadağ’da var” şeklindeki iftiralı ifadesi nedeni ile Silivri zindanında yatmakta. Oysa Albay Karadağ Ataköy’e hiç gitmediğini söylemekte, iftira da böylece mazlumları zindanlarda yatırmakta. Siz yorumunuzu yapadurun, bir anonim özdeyiş  şöyle demekte: “Adaletin küçüldüğü yerde suçlular büyür”.
Kaynak: Samizdat Soner Yalçın Kırmızıkedi Yayınları 2012 sf 368-378-379-380
Bu yazıyı yazmaya başladığımda içerde olan Soner Yalçın’a geçmiş olsun der, yeni yıl dileklerimle kaleminin daha güçlü olmasını dilerim.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget