Bir şey kesin!
Tayyip Erdoğan sadece odasını değil bir kamu
kurumunun tepesine konan röle’nin yansıtıcılığı sayesinde Genelkurmay ve
Yargıtay dahil bütün Bakanlıkları dinleyenin Cemaat olduğunu biliyor.
Başbakan’ın, “Dersaneler önümüzdeki yıl mutlaka kapanacak” resti de
aslında bu kızgınlığın somut yansımasıdır.
Evet! Başbakan’ın durduk
yerde “ofisimden böcek çıktı” demesi, yapılan araştırmanın
sonuçlandığını ve faillerin kesin olarak öğrenildiğini gösteriyor.
Diyeceksiniz ki o zaman failler nerede?
Bu konuda Ankara’nın öbür yakasında şunlar konuşuluyor:
1
Tayyip Erdoğan üç büyük seçim öncesi F Tipi cemaatten, tam seçim
arefesinde vurgun yememek için elini güçlendirmiş ya da F Tipinin
elini-kolunu bağlamıştır. Erdoğan, Cemaatin (Oslo misali) elindeki
arşivden yararlanıp kendine ya da yakınlarına saldırılması durumunda
böcek yani dinleme ambalajı ile bütün cemaati, “yeni derin devletin
mensupları” diye hedefe oturtacağınının net mesajını vermiş ve korku
salmıştır.
2 Başbakan, Cemaatin kendisine hasım olduğunu net olarak
gördüğünden seçimler öncesi bu kesime dönük bir operasyon beklentisi
ihtimaller arasındadır. Nitekim bu durum, Cemaat tarafından algılanmış
olacak ki Hüseyin Gülerce gibi Cemaat sözcüleri, yazıları ile “aman”
dilemektedir.
3 Kulağımıza gelen bir başka iddia, ABD’deki en etkin
Musevi Örgütü olan ADL’nin Başkanı Abraham Foxman’ın, Erdoğan ile F Tipi
kavgasında aracılığa soyunmasıdır. Dinlediğime göre Foxman, Erdoğan’a
özel bir elçi ile mektup göndermiş ve F Tipi Camia ile eskiden olduğu
gibi yine beraber çalışmasını önermiştir (Tam burada bir parantez açıp
Abraham Foxman isminin bize yabancı olmadığını belirtelim. Bu ismin,
2001’in başlarında yani AKP kurulurken İstanbul’da Erdoğan ve Gül ile
gizlice görüştüğünü ilk kez Cem Uzan’ın Star Gazetesi’nde biz yazmış ve
bu doğru haberden ötürü Tayyip Erdoğan’ın hışmına uğramıştık).
Zerdüşt’e Kur’an okunabilir mi?
Tayyip Erdoğan’a göre siyasal Kürtçüler, Zerdüşt!
Hatırlayın, meydanlarda az dillendirmedi bunu!
Öyle
ise soralım, Zürdüşt denilen bir kitlenin önderi sayılabilecek birinin
yani Şerafettin Elçi’nin vefatı sonrasında Tayyip Erdoğan’ın taziye
ziyaretinde bizzat Kur’an okumasını nasıl yorumlayacağız?
Sakın ha,
“Şerafettin Elçi, Kürtçülükte o kadar aşırı değildi” falan demeyin, bu
ülkede üstelik bakan koltuğunda otururken tam 34 yıl önce Kürtçülük
meş’alesini ilk yakan, Elçi’dir ki bunu Erdoğan’ın bilmemesi mümkün
müdür?
Nitekim TBMM’de yapılan törende Türk bayrağı ile örtülü olan
Şerafettin Elçi’nin naaşı, Cizre’de Kürdistan bayrağı ile sarılmış ve
PKK sempatizanı 100 bin insan, onu davalarının önderlerinden biri diye
uğurlamıştır.
Kuşkusuz söylemek istediğimiz, Şerafettin Elçi’nin
Zerdüşt olduğu değildir, Başbakan’ın söylem ve eylem tutarsızlığının
altını çizmektir.
Bazıları Başbakan’ın, Elçi’ye Kur’an okumasını
samimi bulurken bazıları da bunu Güneydoğu halkını etkilemeye matuf
görüyor zira gerçekte İslama göre Zerdüşt dediklerinizin ardından
Kur’an tilaveti haramdır.
Virüs teröristleri!
Bir şey artık kanıtlanmıştır.
OdaTv davası devlette yuvalanan virüs teröristlerinin tertibidir.
TÜBİTAK’ın
bile gizleyemediği bu tertipte, düşünün OdaTv kadrosu tutuklu iken bile
güya Müyesser Yıldız’e örgüt dökümanını göndermiş ve Yıldız bundan
ötürü hapse girmiştir.
Gelinen süreçte son üç tutukludan biri olan
Soner Yalçın’ın tahliyesi çok sevindirici çünkü Yalçın gibi haber
fabrikatörü gerçek bir gazetecinin böylesine karanlık bir süreçte
dışarıda yani aktif mücadelenin içinde olması gerekiyor.
Hanefi Avcı ile Yalçın Küçük’ün tahliye edilmemesi ise fevkalade üzücü ve düşündürücüdür.
Hanefi
Bey sadece bu olayda değil Devrimci Karargah Davası’nda da bırakın
hukuku, aklın ve mantığın asla kabul edemeyeceği saiklerle içerde
tutuluyor ki kamuoyu bu durumu, yazdığı “Haliç’deki Simonlar” kitabına
bağlıyor.
Yalçın Küçük’ün ettiği şu söz ise hadiseyi resmediyor:
- Bir davada suç tanımlanamıyorsa o dava siyasidir!
Söyleyin haksız mı Yalçın Bey?
İşte belge, Zaman Atalay’ın defolarını saklıyor
Önder Aytaç’ı bilirsiniz.
F Tipi yapının küreselci şahin önderlerinden!
Aytaç son yazısında aynen şunu yazıyor:
-
Beşir Atalay kamuoyunda bilinse inanılmaz sorunsallara neden olabilecek
defolarına rağmen Cemaat Gazeteleri bunların hiç birini kamuoyu ile
paylaşmıyor.
Bu satırların açılımı şudur:
- Beşir Atalay ve hatta
Başbakan’a açık bir şantaj var çünkü Cemaatin elinde büyük sorunlar
yaratacak defolu belgeler var deniliyor.
- Zaman Gazetesi’nin bunu yazmayarak normal bir gazeteden başka bir şey olduğu kanıtlanıyor.
Dersane
öğretmenliğinden bir gece ansızın Zaman Gazetesi’nin tepesine uçurulan
ve her hafta medya alemine vaazlar veren Ekrem Dumanlı’nın, yoldaşı
Önder Aytaç’ın bu satırlarından sonra ne diyeceğini doğrusu merak
ediyorum.
Yorum Gönder