Makaleler "Levent Bulut"
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Eğitim Ferhan Şensoy Fikret Bila Fırat Kozok Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Sami Türk Hikmet Çetinkaya Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Kurtul Altuğ Köşe Yazıları Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Rıza Zelyut Sabahattin Önkibar Saygı Öztürk Sağlık Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Spor Sözcü yazarları Süheyl Batum Tarih Tarım Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Utku Çakırözer Uğur Dündar Uğur Mumcu Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yazı Dizileri Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen chp genel lozan muharrem ince Çiğdem Toker Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Ümit Zileli İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Şükran Soner

Türkiye Uyuyor

Uyku;

Sağlık ve zindelik için gereklidir.
Sevgili gibidir, gelmediğinde sinirlendirir.

Bazı gece tutmaz, kaçırılandır, bölünendir,
ama illaki gereklidir.

Tutmazsa koyun da sayarsın,
olmazsa hapı da yutarsın.

Centilmendir, önce sevgilinin hayali gelir,
uyku gizlenendir.
Gelmesi için ninniler söylenir,
kaçmasın diye de sessizleşilir.

Yatakta ve ayakta olmak üzere iki çeşidi vardır.
Bazı insanlar için her yer dardır.

Aha bel altına giriyor demeyin,
Ayakta uyuyanlar oltaya gelmeyin.

“Uyku ölümün yarısıdır” Böyle diyor Peygamberimiz.

Eğer uyku ölümün yarısıysa her gün yürüyen ölülerden farkımız yok imiş.

Bir hikayeyle güçlendirilim, mesajımızı pekiştirelim.

Şerif Benekçi 1980'li yıllarda İstanbul Beyazıt'taki bir Camide imamlık yapıyordu. Bir gün öğle ezanını sabah ezanı gibi okur (namaz uykudan hayırlıdır) bölümünü de ezana ekler.

Cemeatten gayretkeş birisi telaşla koşar gelir ve itiraz eder:
--- Hocam bu ne iştir öğle ezanı sabah ezanı gibi okunur mu?
Şerif Benekçi hazır cevaptır. Bozuntuya vermeden itiraz edeni susturur:
---Okunur okunur nasıl olsa hepiniz ayakta uyuyorsunuz...

Kıssadan hisse , bir varmış bir yokmuş, develer tellal iken, pireler berber iken,
3 "taraf"ı denizlerle çevrili, köşkleri zaptedilmiş, basını "taraf"lı bir ülke var imiş.

Kamplaşıp kutuplaşan, bitarafların bertaraf olduğu ötekileşen bu ülkede,

basın özgürlüğü yok, hukuk sistemi ölü, ekonomi ise dışa bağlı paralarla ayakta duruyor imiş...

Koskoca gemiler gemicik, şehitler kelle olurken, teröristler ise saygı görüyor imiş...

Sanatı ve sanatçıyı korumak yerine, sanatı hor gören,
işsizlik ve terör yerine kürtaj ile uğraşanlar var imiş…

Adı "Türk" olan bu ülkede "Ne Mutlu Türküm" demek faşistlik ve ırkçılık sayılırmış…

Bu ülkede esnaf kan ağlarken, hayvancılık bitmiş, tarım ölmüş, fabrikalar yerine Avrupa’nın bilmem kaçıncı büyük adliye sarayları yapılmasına rağmen yargıya güven yok imiş…

Tüm bunlara rağmen ülkenin yarısı uyuyor imiş…
Bu ülkede bildiğin kara, “ak” “pak” olmuş..


Uzatmıyalım, özelleştirme adı altında devletin ve milletin temel kurumları yabancılara peşkeş çekilip, ekonomideki dış bağımlılık artarken, milletin geleceği satılıyormuş ama, kime ne!

Satan da , uyuyan da razıymış kardeşim…
Sananee!!

Sen Türkiyesin düşünme bunları..

Tatlı rüyalar Türkiye.

Levent Bulut

Yaklaşan Felaketin Farkında mısınız?
Türk Milleti tarihi boyunca iç ve dış tehditlerin her zaman odağı olmuş ve olmaya devam edecektir.
Ama hiçbir zaman, hatta Milli Mücadele döneminde bile günümüzdeki kadar siyasi tehlike ve tehdit altında kalmamıştır.
Silahla, yürekle savaşarak alamadıklarını, emperyalizmle devşirerek almaya çalışanlar, yandaş medyayla, yumuşak güçlerle saldırıyorlar.
Bugün Türkiye bir savaş içerisindedir.
Bugün yaşanan savaşın şekli ekonomik, sosyal, kültürel ve psikolojiktir.
Bütün milletler için en büyük tehlike, tepkisiz bir toplumdan oluşuyor olmasıdır.
Bugün Türkiye’de sistemli ve bilinçli olarak milli her kavramımıza saldırı var.
Milliyetçiliğimiz, Türk Kimliğimiz yozlaştırılmak ve unutturulmak isteniyor.
Oysa Milli kimliğini ve benliğini unutmuş toplumlar yok olmaya mahkum değil midir?
Ama yazılı ve görsel medyayla olanca değerimiz yok edilmeye mahkum ediliyor.
Bugün Türkiye’de yaşananlar çok değil bir 10 yıl öncesinde emperyalist bir ütopya bile değilken, bugün yaşananlar her şeyi özetlemiyor mu?
Şöyle bir bakın;
Terör örgütü ile açık açık görüşmeler yapılırken,
Türkiye'nin bankaları, kurumları, öz kaynakları
yabancılara bir bir satılırken,
Düşünemeyen sorgulamayan, araştırmayan toplum yaratmak için,
Evlilik programları, yemekteyiz ve yarışma programları ile Milletin beyni uyuşturulurken,
Şehidine kelle demiş, mahkeme kararı ile 3 kuruşluk tazminata mahkûm olmuş bir başbakanın varken ve sen bunu söylediğinde “Olmaz Müslüman adamdır, demez öyle komünistlerin oyundur” diyebilen, yandaş kanalları izlemekten sorgulayamayan vatandaşların varken,
Sosyal devlet ilkesi, sadaka devlet anlayışına çevrilmişken,
Kimsesizlerin kimsesizi dedikleri ama,
ayrıştıran kutuplaştıran ötekileştiren,
söylem ve davranışlarda bulunan başbakanın varken..
Öss sınavında soruların cevapları şifre ile çözülebiliyorken..
Kaset skandalları sanatsal bir yorum yapılıyormuş gibi meydanlara taşınırken..
Sanata ucube, sanatçıya müsvedde denilirken, Tiyatrolar kapatılıyorken
Terörle mücadele eden herkes, terörist muamelesi görüyorken..
Türk ordusuna gece gündüz saldırılıyorken,
Yazmakla bitiremeyeceğimiz daha nice olay ve sebepler varken...
Soruyorum sizlere,
Yaklaşan felaketin farkında mısınız?
Levent Bulut

Kaç Mehmet Şehit Olmalı?
AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, “Birkaç Mehmet şehit oldu diye Meclis'i toplayamayız” diye açıklama yaptı.
Şehitlerine “kelle” diyen ve şehit cenazelerindeki tepkileri “yaygara” olarak değerlendirebilen Başbakan Erdoğan'dan sonra, Çelik'in yaptığı açıklama sahibinin sesi olduğu için yadırgayamadım.
Ancak dünyanın neresinde olursa olsun bir devlet, terör saldırılarından sonra bırakın sürekli şehit vermesini, bir askerinin kılına zarar geldiğinde kıyametleri koparır ve koparması da gerekir.
Ama bugün ne hikmetse, ülkeyi yönetenlere göre şehit vermek sıradan ve değersiz…
Tabi şehit olan Mehmet’e alamıyor ki babası en kıyağından bir çürük raporu..
Şöyle bir ticarete salınsınlar ya da iktidara yakın bir işadamından bursu kapsınlar da doğru yurtdışına, sonra gelsin yapsın bedelliyi…
Tuzu kuru olanlar işte bu yüzden şehit haberlerini yaygara ve terörün propagandasını yapmak olarak değerlendiriyorlar.
E tabi maaşlar yetmiyor diye veryansın eden görme engelli vatandaşa, “Körsün ama iş vermişiz daha ne istiyorsun” diyen zihniyetlere göre, hortlattıkları terör yüzünden gelen şehitleri de olağan karşılamaları normaldir.
Öyle ya ne de olsa vatan için can verenler şehitlik mertebesine yükseliyorlar..
Göçük altında kalıp hayatını kaybedenler için “Güzel öldüler” diyen zihniyete bakılınca, şehit aileleri sevinmeli mutlu olmalıdır.
Daha ne istiyor olabilir ki..
Zaten onca şehit vermemize rağmen “ülke iyi yolda , iyiye gidiyoruz” demeleri bundandır.
Yakında bitme noktasındaki terörü açılımlarla canlandırdık ama karşılığını da aldık, en çok şehitlik mertebesine bizim zamanımızda ulaşıldı derlerse şaşırmamak gerek.
Terör saldırılarından dolayı şehit vermeyi kanıksamış bir ülke ve yönetiminde esirlerin lafı bile olamaz tabi.
Son kaçırmaları da eklersek şu an 6 asker, bir polis ve bir kaymakam adayımızın bir yıldır PKK'nın elinde rehin olmasına karşın hükümetin o askerlerimizi kurtarmak için ne yaptığını bilen yok.
Birşey yapıyorlarsa da koskoca Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin aldığı bir netice yok…
Ama hep yanlışlarını söylüyorsun da kardeşim bu adamlar hiç mi iyi bir şey yapmıyor diyenler için yukarıda Allah var şimdi, doğruya da doğru demek gerek.
Bir İsrail askeri Hamas tarafından esir alındığında, başbakanımız nasılda esirleri kurtarmak için canla başla çalışmıştı..
Öyle ki İsrail Cumhurbaşbakanı Erdoğan'a, çabasından dolayı özel olarak teşekkür etmişti…
Uzatmayalım ülkeyi yönetenlerin zihniyeti ve yaptıkları zaten belli ama yine de sormak lazım.
Şehitlerimizin hesabını sormak ve PKK'nın elindeki askerlerimizi kurtarmak için, askerlerimizin İsrail askeri ve Yahudi mi olmaları gerekiyor? Kıyametleri koparmak için Türk ve Müslüman olmak yetmiyor mu?
Ve Bakan Çelik'e sorun bakalım, meclisi toplamak için daha kaç Mehmet’in şehit olması gerekiyor?

Levent Bulut

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget