İstanbul adliyesinde görevli bir savcının, 19 yaşındaki bir genç tarafından, boğazı kesilerek öldürülmesi haberi, gözden ve dikkatlerden kaçırılacak bir haber değildir. Üzerinde enine boyuna durulması ve düşünülmesi gereken çok vahim bir olaydır. Olayın vahameti; bir savcının öldürülmesinden değil, iddialara göre öldürülen savcının bir lokantanın gizli sahibi olmasından kaynaklıdır.
Ölenin arkasından konuşulmaz
ve yazılmaz biliyoruz. Ancak, iddialar doğruysa, bu olay çok farklı ve korkunç
bir olaydır ve üzerinde uzun uzun düşünülmelidir.
Ölen savcıya bir insan olarak
Allahtan rahmetler diliyoruz.
Ancak, yıllarca dürüst ve
tarafsız bir şekilde sadece savcılık ve hakimlik yapmış, çektiği geçim sıkıntılarına rağmen boğazından
bir kuruş haram lokma geçmemiş, yasaları çiğneyerek lokanta ve benzeri bir
ticari işletmenin sahipliğine soyunmamış, savcılık titrine, saygınlığına ve
ahlakına uygun bir hukuk adamı olarak davranmış ve görev yapmış bir kişi olarak;
bu konuda yazacaklarımın, bir ölünün arkasından dedikodu yapmak ve
konuşmak olmadığını, her akıl ve vicdan
sahibi insan kabul etmek zorundadır.
Unvanının başında Cumhuriyet
sözcüğü olan yüce ve kutsal bir görevi üstlenen savcılar da, yasalara saygılı
olmak zorunda olan devletin bir memurudur. Hem de çok özel, çok hassas, görevlerini titizlikle yapması gereken
istisnai memurlardan ilk başta gelenidir.
İstanbul gibi bir yerde
savcılık yapan bir kişinin iddiaya göre lokanta işletmesi, ticaret yapması, burada
çalışan genç bir kişi ile husumetli olması, korkunç bir olaydır. Bu ne büyük bir cürettir
ve bu olay olana kadar hiç kimsenin kılı kıpırdamamıştır.
Muvazzaf savcı olan ölen kişi
hakkındaki iddialarla ilgili olarak Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyuna doyurucu bir açıklama yapılmamıştır.
Savcının ifa ettiği görevi nedeniyle değil, yasalara aykırı olarak ve gizlice
lokanta işletip ticaret yapması ve kazanç elde etmesi nedeniyle, işveren ve işçi ihtilafından kaynaklı bir
cinayet olduğuna yönelik kamuoyuna yansıyan iddia ve dedikoduların doğru olup
olmadığı araştırılmalı ve Adalet Bakanlığı tarafından, yargı yetkisinin asıl sahibi olan Türk
Milletine açıklanmalıdır.
Bu olayın üzeri örtülmemeli
ve cinayetin perde arkası asla gizlenmemeli ve açığa çıkarılmalıdır. Bu, yargının saygınlığı açısından elzemdir. Bu
olayın perde arkasının açığa çıkarılması
değil, üzerinin örtülmesi, yargıya
yapılacak en büyük kötülük ve saygısızlık olacaktır.
Yandaş basın, bu cinayeti de
kötüye kullanarak, gerçekleri çarpıtarak, Özgür ÖZEL'in savcı ve hakimleri hedef
göstermesinden kaynaklı bir cinayet olarak kamuoyuna lanse etmeye çalışacaktır.
Cinayetin perde arkasının ve
kötü iddiaların araştırılarak kesin bir şekilde ortaya çıkarılması, bu nedenle de çok önemlidir.
Bu iddialar yabana atılacak
iddialar değildir, zaten olay duyulur duyulmaz kamuoyunda faile yönelik bir
infial uyanmaması, bir savcı öldürüldü diye Adalet Bakanlığının ve insanların
ayağa kalkmaması ve etrafın süt liman olması da, iddiaların doğruluğuna bir
karine teşkil etmektedir.
Umarım, gerçekler ortaya
çıkarılmadan, gerçeklerin üzeri örtülerek, yarın bir gün, ölen savcıyı şehit ilan etmezler.
Dikkat ederseniz yazımızda
öldürülen kişiyle ilgili olarak sadece savcı terimine yer verilmiş, görevlerini
yasalara ve hukuka saygılı olarak, başka
işlere bulaşmadan tarafsız bir şekilde yapan Cumhuriyet Savcılarımızı ayrık
tutarak, bu kişiye, bu aşamada
Cumhuriyet payesini yakıştıramadığımızı ve bu nedenle savcı diyerek
geçiştirdiğimizi, son söz olarak
belirtmek istiyoruz.
04/09/2025
Güner YİĞİTBAŞI
Yorum Gönder