Haber Güncel

Son Konular
Abbas Güçlü Ahmet Tan Alev Coşkun Ali Eralp Ali Sirmen Ali Tartanoğlu Alican Uludağ Altan Öymen Arslan BULUT Ataol Behramoğlu Atilla Kart Aydınlık yazarları Ayşenur Arslan Barış Yarkadaş Bedri Baykam Bekir Coşkun Bilim Teknik Bozkurt Güvenç Burak H. Özdemir Bülent Soylan Can Ataklı Can Dündar Celal Şengör Cengiz Önal Cengiz Özakıncı Cevat Kulaksız Ceyhun Balcı Coşkun Özdemir Cumhuriyet yazarları Cüneyt Arcayürek Deniz Kavukçuoğlu Doğan Kuban Dr. M. Galip Baysan Dünya haberleri Ece Temelkuran Ekonomi Emin Çölaşan Emine Ülker Tarhan Emre Kongar Erdal Atabek Erdal Atıcı Eren Erdem Ergin Yıldızoğlu Erhan Karaesmen Erol Manisalı Ertuğrul Kazancı Eğitim Ferhan Şensoy Fikret Bila Fırat Kozok Gündüz Akgül Güner Yiğitbaşı Güngör Mengi Güray Öz Gürbüz Evren Hakkı Keskin Hasan Pulur Hayrettin Ökçesiz Hikmet Sami Türk Hikmet Çetinkaya Hulki Cevizoğlu Hüner Tuncer Hüseyin Baş Işık Kansu Işıl Özgentürk Kemal Baytaş Kemal Kılıçdaroğlu Kurtul Altuğ Köşe Yazıları Kürşat Başar Levent Bulut Levent Kırca Leyla Yıldız Mehmet Ali Güller Mehmet Faraç Mehmet Haberal Mehmet Halil Arık Mehmet Türker Melih Aşık Merdan Yanardağ Meriç Velidedeoğlu Mine Kırıkkanat Miyase İlknur Mustafa Balbay Mustafa Mutlu Mustafa Sönmez Mümtaz Soysal Müyesser Yıldız Necati Doğru Necla Arat Nihat Genç Nilgün Cerrahoğlu Nuray Mert Nusret Ertürk Oktay Akbal Oktay Ekinci Oray Eğin Orhan Birgit Orhan Bursalı Orhan Erinç Rifat Serdaroğlu Ruhat Mengi Rıza Zelyut Sabahattin Önkibar Saygı Öztürk Sağlık Selcan Taşçı Serpil Özkaynak Sevgi Özel Sinan Meydan Siyaset Soner Yalçın Spor Sözcü yazarları Süheyl Batum Tarih Tarım Tayfun Talipoğlu Tekin Özertem Tülay Hergünlü Tülay Özüerman Tünay Süer Türey köse Türkiye Türkkaya Ataöv Utku Çakırözer Uğur Dündar Uğur Mumcu Vatan Yazarları Video Yakup Kepenek Yazı Dizileri Yaşar Nuri Öztürk Yaşar Öztürk Yener Güneş Yeniçağ yazarları Yurt Yazarları Yüksel Pazarkaya Yılmaz Özdemir Yılmaz Özdil Zeki Tekiner Zeynep Göğüş Zeynep Oral Zulal Kalkandelen chp genel lozan muharrem ince Çiğdem Toker Ömer Yıldız Özdemir İnce Özgen Acar Özgür Mumcu Öztin Akgüç Ümit Zileli İlhan Cihaner İlhan Selçuk İlhan Taşçı İnci Aral İrfan O. Hatipoğlu İsmet İnönü Şükran Soner

 

Pkk Teröründe Ayağı Kesilen Bir Gazi
Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ı Meclise çağıran konuşmaları buna ilişkin eleştirilerin konuşulduğu şu günlerde cep telefonu aşağıdaki metni okuduğunuz bir konuşma videosu geldi, yazıya dökerek onu sizinle paylaşmak istedim. Yazarken de tıpkı o askeri doktor gibi gözyaşlarımı tutamadım.  

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, herkesi şaşırtan bir açıklama yaptı. Bahçeli, İmralı Adası'ndaki cezaevinde tutulan terör örgütü elebaşı Öcalan'ın “'tecridi' kalkarsa TBMM'ye gelip DEM Parti kürsüsünden konuşsun” dedi. Katil, mahkûm Öcalan aynı istemi yakınları, avukatları, DEM lilerle de kamuoyuna iletemez miydi?  Bu istem üstelik daha önce de denendi ve sonuç alınamadı. Osmanlının zulmüne karşı direnen Toros Türkmenlerinin direniş türküsünün çağrıştırdığı gibi, “ferman Öcalan’ınsa dağlar bizimdir” diyen dağlardaki PKK lılara ne denli etki edebilir. Nitekim Cemil Bayık’ından bilmem ne terör başına kadar Kandil’dekilerin, “biz silahları bırakmayız” diyen tepkileri geliyor.  Bahçeli’nin bu istemi ne kadar iyi niyetle söylenirse söylensin, PKK eylem ve katliamlarında 40 bin vatandaşımız kaybetmenin üzüntüsü ile şehit, gazi yakınları bu isteme şiddetle karşı çıkıyorlar.

AKP-RTE İktidarının PKK ile “silah ve terörü bırakma” söylem ve eylemlerinin tekrar başladığı, barış adına İmralı ve Kandil arasında uzlaşı trafiğinin devam ettiği şu günlerde bir de şehit ve gazilerimizin tarafına bakalım dedik. Binlerce terör kurbanı sivil-asker eşini, babasını, evladını nice yakınını PKK terörüne kurban veren aileler “barış” dedikçe üzüntülerinin tazelendiğini her halde hepimizin üzüldüğümüzü düşünürsek, herkeste bir tereddüt acaba barış olacak mı, olmayacak mı, nasıl olacak diye tedirginlik içinde bulunduğumuz bir gerçek.

İnsana hüzün veren bilgisayarımda saklı videoda kayıtlı olan bu anı notları birileri tarafından e-postama gönderilmişti. PKK nın silah bırakma konusunun gündemde olduğu şu günlerde okuyucu ile paylaşmak istedim.

PKK terörünün en yoğun Diyarbakır’da Sur çatışmalarının olduğu günlerde Diyarbakır’da askeri doktor olarak çalışan Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu’nun[i](o zaman Dr. Yüzbaşı idi) kendisinin anlattığı insanı duygulandıran terör kurbanı bir gazinin ayağını kesiş öyküsünü kendisi şöyle anlatıyordu:

“92-93-94-95 yani terörün en yoğun olduğu yıllar. Ben o zamanlar yüzbaşı, bir ortopedik uzmanı olarak Diyarbakır Askeri Hastanesinde çalışıyorum. 24 Saatim yetmediği günler, gelen yaralının şehidin haddi hesabı yok. Bir yaralımız mayına basmıştı ayağının bir kısmını kesmek zorunda kaldım, ertesi gün vizit yapıyordum, çocuğun (ayağı kesilen asker) başına geldim. Yaralı asker bana döndü dedi ki, “komutanım bana kartondan bir ayak yapar mısınız” dedi. Anlamadım, dedim. “Kartondan bir ayak yapar mısınız dedim”. Niye evladım ne oldu, “efendim ben köyümün güreşçisiyim, ben ayağım böyle köyüme gidersem annem babam görürse kalbine bir şey olur, diye korkuyorum, onun için kartondan bana bir ayak yapar mısınız? En azından fark etmeyebilir” dedi.

Yaralı askerimin daraldığını, sıkıldığını hissettim, onun gibi koğuşta daha altı tane yaralı asker yatıyor, diğer yaralılarla beraber hıçkırarak ağlamaya başladık. İki gün sonra annesi geldi, hastaneye. Ben onu alıştırmak istedim, konuşmak istedim, oğlumuz böyle iyi hiç merak etmeyin, dedi annesi, doğulu bir kadındı, yatağın başına geldik, o ayağını göstermek istemedi annesine ama, annesi, “evladım”, dedi. “Sen beni gazi annesi yaptın, bundan daha büyük mertebe olur mu? Ayağını vatan için vermişsin mubah mı, sen hayattasın ya evladım” dedi. Tabi yine nefes alamadı yine annesi üstüne geldi.

Şimdi bütün bunlar yaşandı, nice şehitler verdik, nice gazilerimiz var, yaralılarımız var. Özellikle Hendek Savaşlarında 700 küsür şehidimiz var, binlerce yaralımız var, bu açılım sürecinden sonra bu Hendek olaylarından sonra şimdi de kalkıyoruz diyoruz ki “Bölücü başı yani bir terörist başı, yani bir çocuk katili Meclise gelsin konuşma yapsın” Bunu söylerken, Meclise konuşma yaptırmak çok kolay, TV kameralarına konuşmak çok kolay, ama evladını kaybetmiş evladı şehit olmuş bir annenin babanın, ya da evladı gazi olmuş bir annenin babanın, ya da bir gazinin gözünün içine bakarak biz bu terörist başını buraya getireceğiz konuşacağız diyebilecek misiniz, bunları düşünün ve bir karar alırken bu vatanın savunması için, bu vatanın bölünmez bütünlüğü için bekası için canını esirgemeyen ve hiçbir şekilde gazilik ya da şehitlik  mertebesinden çekinmeyen ölüme giden bu gençlerimizin subayımızın, uzman çavuşumuzun askerimizin sizin evinizin ve onların ailelerinin gözünün içine bakarak bunu söyleyebilecek misiniz. Saygılar sunarım”.

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com

Son not


[i] Prof. Dr. ALİ ŞEHİRLİOĞLU KİMDİR?

24.08.1959 yılında Ankara’ da doğdu. İlköğrenimini Ankara’da Ayşe Abla İlkokulunda, ortaokul ve liseyi İstanbul Vefa Lisesinde tamamladı. 1985 Yılında Gülhane Askeri Tıp Fakültesinden teğmen rütbesi ile mezun oldu. 1986-1988 yılları arasında üsteğmen rütbesi ile Edremit 19. Piyade Tugayında görev yaptı. 1988-1992 yılları arasında GATA Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde ihtisasını tamamladı. 1992-1995 yılları arasına Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı yüzbaşı olarak Diyarbakır askeri hastanesinde çalıştı. Özellikle bu dönemde Ortopedik harp cerrahisi konusunda çalışmalarda bulundu. Gülhane Askeri Tıp Akademisine akademisyen olarak dönerek 1995 yılında yardımcı doçent, 2000 yılında doçent, 2007 yılında profesör oldu.

Zam İsteyen Emeklilerin Basın Açıklaması
“YOKSULLUĞA KARŞI MÜCADELEYİ YÜKSELTİYORUZ!”

2021 Tüm Emekliler Sendikası önderliğinde, öteki dernek sendika ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile 29 Haziran 2025 günü Ankara Sakarya Caddesi meydanında basın açıklaması yaparak, “emeklilerin sefalet içinde yaşamaya” çalıştıklarını dile getirdiler. Basın açıklaması sırasında başka dernek yöneticileri de konuşmalar yaparak “maaşların asgari yaşamalarına bile yetişmediğini” dile getirdiler. Ayrıca aylık bağlama oranının yüzde 70’e çıkarılmasını, temel gıda maddelerinden KDV nini kaldırılmasını ve öteki talep ve isteklerini basın açıklaması ile halka duyurulmaya çalışıldı. Öte yandan basın açıklaması sırasında, yan sokaklarda basın açıklamasına katılanlardan çok polislerin tedbir aldıkları da görüldü.

“Ülkemizde üretilen her mal ve hizmet bu ülkenin tüm emekçilerinin alın teridir, kafa ve kol gücüdür, beyninin ışığıdır. Toplumsal refahtan en büyük payı be emekçiler almalıdır. Sanayi işçisi, çırak, sağlık görevlisi, güvenlik görevlisi, doktor, mühendis, sanatçı, bilişimci öğretmen, küçük esnaf, köylü, tarımcı; tümü de emekçidir.

Emekli, aktif çalışma yaşamından, yaşı ilerlediği veya sağlığı elvermediği için ayrılmış emekçidir, beklenen odur ki, ilk gençliğinde başladığı üretim sürecinin sonuna gelip emekli olduğunda rahatça geçimini sağlayabilecek, ele güne muhtaç olmayacak bir geliri kamunun kendisine sağlamasıdır. Çalışma yaşamları boyunca ülke kalkınmasının ve refahının dinamosu emekçilerin emekli olduklarında sefalete sürüklenmesi hiçbir yasaya töreye ahlaka uymaz. Emeklilerin toplumsal refahtan insana yaraşır bir pay alması ana sütü kadar haklarıdır.

Türkiye’de SGK’ya kayıtlı 16milyon 824 bin; özel sandıklara kayıtlı 300 bğin emekli var. Bu sayının 4 milyon kadarı emeklilerin dul ve yetimlerinden oluşuyor. Emeklilerin dul ve yetimleri de sosyal devlet gereğince insan onuruna yaraşır bir geliri hak ediyorlar.

 

EMEKLİ SEFALETTE

2002 yılı aralık ayında asgari ücret 184 TL iken en düşük emekli aylığı bunun yüzde 40 fazlası olan 257 TL idi.

2025 yılı Ocak Haziran dönemi için en düşük emekli aylığı 14469 TL olarak belirlendi. Oysaki en düşük emekli aylığı 22104 TL lık asgari ücretin yüzde 40 fazlası 30945 TL olmalı, daha yüksek prim ve gün sayısı olanlar orantılı olarak artışlardan yararlanmalıydı. Memur emeklilerine iki yıldır hukuksuz biçimde verilmeyen seyyanen zamlar hala ödenmedi, memur emeklisi de en yoksullar topluluğuna dahil oldu.

Ekonomi Yangının Kim Çıkardı?

İktidar, sözde ekonomi yangınını söndürmek için, iç ve dış dolar milyarderlerinin mutemedi Mehmet Şimşek’i tekrar iş başına getirdi. En iyi bildikleri şeyi yaptılar. İşçinin memurun esnafın emeklinin tarımcının dul ve yetimin nefesini kestiler. Asgari ücreti açlık sınırının altında, temmuz zammını iptal ederek yıllık olarak belirlediler. En düşük emekli aylığı sadece 14 bin 469 lirada kaldı. Yasal bir düzenleme yapılmazsa kök aylığı düşük olanlar temmuz ayında artış alamayacaklar. Dul ve yetimler, en düşük aylıktan da daha az aylık alıyorlar.

Paralar Rantiyeye

Örnek olsun. Bizde yok ama ülkenin kaymağını yiyenler çok. Parada para kazananlar 6,9 milyon lirayı, yalnızca hafta sonu için bankaya yatırdığında bir asgari ücret kadar, 22 bin 104 lira faiz kazanıyor. Bu kadar rahat faiz öderken enflasyon artar demeyen iktidar, sıra emekçinin emeklinin aylıklarına gelince enflasyon azar” diyor. Borç faiz döviz özelleştirme şampiyonlarının emekçi halkın gırtlağına çökmekten başka bildikleri yol ve yöntem yok ne yazık ki.

Üstelik de bu iktidar, emekçi halkın gırtlağına çökerek yıllardır biriktirdiği MB rezervlerini siyasi rakibini elemek için başlattığı hukuksuz operasyonla birkaç hafta içinde havaya savurdu.

Dur Diyoruz!..

 Sendikal örgütlülüğümüz önündeki Anayasaya ve uluslararası hukuka aykırı kapatma davalarının geri çekilmesini, sendika hakkımızın tanınmasını talep ediyoruz.

Taleplerimiz:

En düşük emekli dul yetim maaşı, en düşük memur maaşına eşitlensin.

Aylık bağlama oranı yeniden yüzde 70’e çıkarılsın. Güncelleme kat sayısında milli gelir artışından pay verilsin.

Emekli aylıkları sahte TÜİK verilerine göre değil, bağımsız kurumlarca açıklanan gerçek enflasyon oranına göre otomatik olarak güncellensin.

Emekli, dul ve yetimlere ocak, nisan, temmuz ve ekim aylarında olmak üzere yılda dört kez asgari ücret düzeyinde ikramiye ödensin.

Derhal tüm emekli, dul ve yetimlerin kök maaşlarına acilen zam yapılsın.

TBMM’den emekli sendikaları statü yasası çıkarılsın. Toplu sözleşme yapma hakkımız anayasal güvence altına alınsın.

Emekli maaşlarından kesilen muayene, ilaç vb. tüm sağlık kesintilerine son verilsin.

Şehir içi tüm toplu taşıma araçlarından emeklilere ve eşlerine ücretsiz ulaşım hakkı sağlansın.

Temel gıda maddeleri ile elektrik, su ve doğal gaz faturaları üzerinden alınan KDV kaldırılsın ve temel yaşama yetecek kadar ücretsiz olsun.

Enerjide özelleştirmeler iptal edilsin, elektriğe yapılan yüzde 25 zam geri alınsın.

Banka promosyonu günün koşullarına göre değerlendirilsin, her yıl aylık artışına göre güncellensin.

Konut sahibi olmayan emeklilere, TOKİ tarafından ucuz konut sağlansın. Emekliler konut sahibi olana kadar barınma yardımı yapılsın.

Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!

Türkiye’nin bütün işçileri, memurları ve emeklileri birleşin”

 

Cevat Kulaksız kulcevat599@gmail.com


CHP Kongresi Hakkında Açılan İptal Davası
Anayasamıza ve ilgili yasalarımıza göre;  siyasi partilerle ilgili tüm seçim işleri yargı denetiminde yapılır. Buna da seçim yargısı denir.

 

Seçim yargısının görev ve yetkileri sınırlı olup,  seçimlerin yasal usul ve nizamıyla ilgili hukuksuzlukları inceler ve karara bağlar.  Bunlar, ilçe, il ve Yüksek Seçim Kurullarıdır.

 

Seçim yargısı dışında,  Siyasi Partiler Yasasının 121 maddesindeki genel atıf nedeniyle, seçim yargısının görev ve yetkileri dışında kalan, hakikate ulaşmak için daha derinlemesine soruşturma ve kovuşturma yapılmasını, tanık, bilirkişi dinleme ve sair yargısal soruşturma ve kovuşturma işlemlerinin yapılmasını zorunlu kılan sahtecilik, yolsuzluk ve rüşvet iddialarının yer aldığı seçim yolsuzluk ve usulsüzlükleri söz konusuysa,  Adli Yargının devreye girmesi zorunludur.

 

Özgür ÖZEL'in genel başkan seçildiği, KILIÇDAROĞLU'nun kaybettiği son kurultayın iptali için açılan davayı irdelediğimizde; bu davanın temel dayanağının, kurultayda oy kullanan, oy ve iradeleriyle seçimin sonucunu belirleyen bazı delegelere maddi menfaat sağlandığı,  yani, kendilerine rüşvet verildiği ve karşılığında oy desteklerinin sağlandığı iddia edilmektedir.

 

Ortalık, buna rağmen  butlan ve mutlak butlan sözleriyle toz duman olmuştur. Sadece hukukçuların bildikleri bu kavramları,  en sade vatandaşlarımız dahi,  bu sayede öğrenmişleridir.

 

Bize göre;  konu,  butlan veya mutlak butlan değildir.

 

Kendilerine,  oylarını alabilmek için maddi menfaat sağlandığı iddia edilen seçilmiş kurultay delegeleri, Türk Ceza Kanununun 6.  maddesinde tanımlanan seçilmiş kamu görevlileridir. Zira, siyasi partiler anayasamıza göre demokrasinin vazgeçilmez unsurları olup, siyasi partilerin en üst karar organı olan  büyük kongre delegeleri de bu anlamda, yani Türk Ceza Kanunu anlamında birer kamu görevlisidir. Bu nedenle de büyük kongre üyesi olan delegelere oyları karşılığında bir maddi menfaat sağlanmışsa, ortada Türk Ceza Kanununun 252 maddesinde tanımlanan rüşvet alma ve verme suçu söz konusudur.

 

Tabi bunun bir iddia halinde kalması,  kongrenin iptali için Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açılmasına ve bu davanın yürütülmesine gerekçe yapılamaz.

 

Öncelikle,  bu rüşvet iddiasının,  yetkili ve görevli Cumhuriyet Savcısı tarafından soruşturularak,  gerekli delillere ulaşılabilirse rüşvet alma ve verme suçundan dava açılması ve görevli ve yetkili adliye mahkemesinde rüşvet iddiasının kovuşturulması ve bu iddiaya taraf olan rüşvet verenlerle alan delegelerin hiçbir şüpheye yer vermeyecek kesin ve inandırıcı delillerle mahkum edilmeleri ve bu mahkumiyet kararının da denetim yollarından geçerek kesinlik kazanması zorunludur.

 

Örneğin, hakkında sadece bir tanık anlatımıyla ceza mahkumiyetine uğrayan bir kişinin, dinlenen tanık ve/veya tanıkların yalancı tanıklık yaptıklarını iddia ederek hakkındaki yargılamanın yenilenmesini talep edemeyeceği, tanıklık eden kişilerin gerçekten yalan tanıklık ettikleri, o kişiler hakkında  yalan tanıklıktan dava açılarak suçlarının sabit görülüp yalan tanıklıktan mahkum edilerek bu kararın kesinleşmesinin beklenmesinin zorunlu olduğu gibi, CHP kongresinin iptalinin dava konusu yapılabilmesi için de, kongrede oy kullanan CHP delegelerinden kaçına, kimlere ve kimler tarafından rüşvet verildiğinin somut bir şekilde kesinleşen mahkumiyet kararıyla ortaya konulması, bu konunun ön mesele yapılması hukuken zorunludur.

 

Böyle bir soruşturma ve kovuşturmanın asılsız çıkması veya bin delegeden bir veya iki kişinin rüşvet aldığının kesin hükümle belirlenmesi halinde,  bir iki delegenin rüşvet karşılığı sakatlanan oylarının seçim sonuçlarına etkisinin olmadığı, bu rüşvet eylemiyle seçim sonuçları arasında bir illiyet rabıtasının bulunmadığının anlaşılması halinde,  o kongre niçin iptal edilecek miş? Bu saçmalığı hukuken anlamak mümkün değil. İki sakat oy ile verilecek bir mutlak butlan kararının yaratacağı kaosu düşünebiliyor musunuz?

 

Bana göre CHP'ye yapılmakta olanlar hukuken çok yanlış ve tamamen siyasi ve düzmece bir kumpastır.

 

29/06/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Muharrem İnce'nin CHP'ye Geri Dönüşü
CHP'den ayrılarak Memleket Partisini kuran ve genel başkanlığını yapan, CHP'yi karşısına rakip olarak alan, eski CHP'li Sayın Muharrem İNCE; beklendiği gibi, bugün CHP Grup Toplantısında yapılan bir tören ve kısa bir konuşmayla eski partisi CHP'ye geri dönmüş bulunmaktadır.

 

Bu yazımız, CHP'ye geri dönen Muharrem İNCE'nin bu dönüşünü eleştirmek,  dönüşünü kabul etmiyor olmak amacıyla yazılmamıştır. 16 yıl gibi uzun süreli CHP Milletvekilliği, grup başkan vekilliği yapmış, ağzı laf eden, iyi ve etkili konuşan, CHP de; seçimlerde bir oy'un dahi öneme sahip bulunduğu günümüzün siyasal koşullarında, az da olsa bir seçmen tabanına sahip olan Muharrem İNCE'nin,  CHP'ye çağırılarak yeniden partiye kabul edilmesini uygun buluyor ve canı gönülden destekliyoruz.

 

Ancak, bu destek,  demek değildir ki; bu konuda, yani İNCE'nin partiden ayrılarak yeni bir parti kurup  CHP'ye rakip olmasından kaynaklı eleştiri haklarımızı kullanmayacağız.

 

Tabii ki; İNCE'yi hem de ağır bir şekilde eleştireceğiz.

 

Sayın İNCE; gençlik döneminden bu yana CHP'de çok uzun süre görev ve milletvekilliği yapmış bir kişi olarak, CHP'nin tepe yönetimine gelen kişilerin icraatlarını ve seçim başarısızlıklarını sonuna kadar sineye çekmek zorunda değildi. Bu nedenle, beğenmediği yönetime karşı,  demokratik olarak mücadele etmiş, CHP'nin başına geçerek partiyi yönetmek amacıyla CHP  Genel Başkanlığına aday olarak  seçimlere katılmış ve tüm uğraşılarına rağmen kurultayda CHP Genel Başkanlığına seçilememiş, sonunda mevcut yönetimin partinin ilkelerine uygun bir yönetim tarzı sergileyemediği ve bu nedenle seçim kazanamadığı gerekçesiyle CHP'den istifa ederek, Memleket Partisini kurmuş ve genel başkanlık hayalini bu şekilde hayata geçirmiştir.

 

Sayın İNCE gibi; ta gençlik yıllarımdan bu yana CHP'liyim, CHP'ye yıllarca çok emek verdim diyerek övünen bir kişinin de,  parti yönetiminin yanlış ve parti ilkelerine aykırı yönetim tarzlarına, seçim mağlubiyetlerine artık tahammül edemeyerek çok sevdiği partisinden istifa etme ve mevcut yönetimin hatalarına ortak olmama hakkı vardır. Bu nedenle, İNCE'nin;  ilkelerinden saptığına inandığı, yaptığı tüm mücadelelere rağmen mevcut yönetime etkili olamadığını, partinin de başına geçemediğini anlayarak ve umudunu yitirerek CHP'den istifa etmesini anlarım ama, CHP'ye kurumsal bir gözle bakmayarak, beğenmediği mevcut yönetimin geçici olduğunu ve kurumsal düşünmeyerek,  kendisinde büyük hakkı olan, tüm politik kazanımlarını sağladığı ATATÜRK'ün partisi CHP'den istifa etmekle yetinmeyerek, CHP'ye rakip olarak Memleket Partisini kurup genel başkan olmasını, son Cumhurbaşkanlığı seçimini yeniden ERDOĞAN'ın kazanmasına dolaylı katkı sağlamış olmasını,  şiddetle eleştiriyorum.

 

CHP; ATATÜRK'ün kurduğu değişmez altı ok ilkeleriyle bir asırdır yaşayan, kendisine yönelik açılan tüm savaşlara, darbe döneminde kapatılmasına rağmen dimdik ayakta kalmayı başaran,   ülkemizin en eski ve en köklü bir partisi olup, Sayın İNCE; CHP'den istifa etmekle kalmamış ve genel başkan olma sevdasını, politik hırsını tatmin amacıyla, Memleket Partisini kurup başına geçerek, CHP'nin bu güçlü kurumsal yapısını görmezlikten gelmiş ve aslında CHP'ye savaş açmıştır.  

 

Sanırım, benim de bir dönem hayranı olduğum ve CHP'nin başına geçmesini çok istediğim İNCE hayran ve fanatikleri, beni anlarlar ve bu küçük eleştirimi hoş görürler.

 

Sayın İNCE; umarım, beyan ettiği gibi,  hiçbir karşılık beklemeden geri döndüğünü,  CHP'nin bir neferi gibi çalışacağını, yapılacak olan ilk seçimlerde Yalova veya başka bir ilimizden milletvekili adayı olmayarak ve/veya yapılacak olan tüm teklifleri kabul etmeyerek kanıtlamış olur.

 

Sayın Muharrem İNCE; yuvana hoş geldin.

 

24/06/2025

Güner YİĞİTBAŞI


Bugün İtibariyle Özgür Özel
CHP Genel Başkanı Özgür ÖZEL hakkında,  ben dahil,  aklı başında çok kişi aleyhe çok şeyler yazdık ve konuştuk.

 

Millet olarak bu bizim biraz genlerimizde var,  çok acele ve ön yargılı davranıyoruz, biraz gelişmeleri bekleme huyumuz yok maalesef.

 

Özgür ÖZEL'in genel başkan seçildiği kurultayda, çok sayıda delege ile temsil edilen İstanbul örgütünün ve partinin güçlü ismi İMAMOĞLU'nun,  blok halinde,  Özgür ÖZEL'e destek vermeleri, bu seçimde etkin rol oynamaları, acaba Özgür ÖZEL İMAMOĞLU'nun emanetçisi midir? kuşkularını doğurmuş, keza Özgür ÖZEL'in genel başkan olmasına rağmen, Türk siyasetinde hiç alışık olmadığımız bir şekilde,  ileriye dönük olarak hiçbir makamda gözü olmadığını, tek arzusunun ATATÜRK'ün partisi CHP'yi yıllar sonra birinci parti ve iktidar partisi yapmak olduğunu açıklaması, ilk başta  pek inandırıcı ve samimi bulunmamış, bunun politikanın doğasına aykırı olduğu düşünülerek,  Sayın ÖZEL'e kuşku ile bakılmıştır.

 

Keza,  Özgür ÖZEL'in;  iş başına gelir gelmez, ERDOĞAN'ın 22 yıllık uygulamalarını ve siyaset stratejisini hiç bilmiyormuş gibi, kırk yıllık Yani'nin Kani olacağına inanarak ERDOĞAN'a dostluk elini uzatıp yumuşama ve normalleşme sürecini başlatması, Özgür ÖZEL'e yönelik kuşku ve tereddütleri körüklemiştir.

 

ERDĞAN'ın;  siyasetteki uzlaşma tanımayan, gerilim ve kutuplaştırma politikasına geri dönerek, bir türlü içine sindiremediği,  hazmedemediği yerel seçim yenilgisinin, özellikle İstanbul belediyesini kaybetmesinin intikamını almak için,  en başta İstanbul olmak üzere,  CHP belediyelerine yönelik olarak; mali, siyasi ve adli savaş açarak CHP belediyelerini çalışamaz hale getirme ve kumpas davalarla Esenyurt, Beşiktaş, Şişli belediye başkanlarından başlayarak,  BBBaşkanı İMAMOĞLU'nu da,  uyduruk soruşturmalarla Silivri zindanına göndermesi ile ortaya çıkan siyasi kaos ortamında,  CHP Genel Başkanı olarak Özgür ÖZEL'in siyaset sahnesine çıkışına ve gerçek performansını ve samimiyetini göstermesine tanık olduk.

 

Bir genel başkan ve liderin gerçek yüzünü,  becerisini, performansını, politik direncini, partisi ve ülkesi yararına alabileceği olumlu kararlarını, samimiyetini,  gücünü ve cesaretini gösterebileceği demokrasinin ve hukukun, millet iradesinin ayaklar altına alındığı bu zor dönemde; düzenlediği ve partili partisiz milyonları meydanlarda topladığı ardı arkası kesilmeyen mitinglerle seçmen iradesine sahip çıkan  Özgür ÖZEL,  başarısını ve samimiyetini tescil ettirmiş ve hakkındaki tüm kuşkuları ve ön yargıları gidermeyi başarmıştır.

 

Tüm bunlara ilaveten, Manisa BBBaşkanı Ferdi ZEYREK'in elim bir elektrik kazasında ağır yaralanması üzerine;  tedavisi ve ölümünden sonraki süreçte, hemşerisi ve genel başkan olarak aday yapıp bizzat seçtirdiği memleketinin belediye başkanı ve çocukluk arkadaşına yönelik olarak; onun zamansız ve ani  kaybından duyduğu derin acıyı, herkesin gözleri önünde akıttığı gözyaşlarıyla ve tüm doğallığıyla hiç çekinmeden gösterebilmesi, insanlarımıza erkekler de ağlarmış dedirtmesi, duygusal ve yürek taşıyan,  içinde biraz insan ve dost sevgisi olan insanlığını ortaya koyması,  Özgür ÖZEL'in; politikacılarda fazla görmediğimiz,  duygusal, fedakar, dost ve insani yönünü de gözler önüne sermiştir.  

 

Özgür ÖZEL;  bir liderde bulunması gereken politik ve insani tüm vasıflara sahip olduğunu, sözde değil, özde kanıtlamış, ”ayinesi iştir kişinin söze bakılmaz” vecizesini olumlu olarak kanıtlayan bir politikacı olarak Türk siyasetine adını yazdırmayı başarmıştır.

 

Hukuk, yasa ve anayasa tanımayan,  kendi politik yararı için her kanunsuzluğu göze alabilen siyasi rakibi AKP Genel Başkanı ERDOĞAN ile mücadele etmek zorunda olan  Özgür ÖZEL'in; yükü çok ağırdır, görevi çok zordur. Ancak,  politikacının asıl görevi de,  bu zoru başarmaktır. Öyle görünüyor ki; Özgür ÖZEL,  tüm ekibiyle bu zoru başaracaktır.

 

12/06/2025

Güner YİĞİTBAŞI

Hukukçu

Manisa BB başkanı Ferdi Zeyrek'in Kaybının Düşündürdükleri
Güzel Manisa'mızın;  genç,  çalışkan ve herkesçe sevilen, kibirsiz Büyük Şehir Belediye Başkanı Ferdi ZEYREK'in,  hiç beklenmeyen bir anda, zamansız ve çok genç yaşında,  daha hizmetlerinin çok başlarında, elim bir elektrik kazasında akıma kapılarak ölümü; bir CHP seçmeni ve her şeyden önemlisi de bir insan olarak,  beni çok üzdü,  aynı üzüntüyü tüm Manisalıların ve Türk halkının derinden  yaşadığına,  bugün yapılan çok kalabalık,  gözyaşlarının ve insanların sel olarak aktığı cenaze töreni tanıklık yaptı.

 

Öncelikle;  bugün toprağa verdiğimiz değerli başkan Ferdi ZEYREK'e Allahtan rahmetler, ailesine, Manisalılara ve tüm halkımıza başsağlığı diliyoruz. Mekanı cennet olsun inşallah.

 

Manisa'nın,  benim yaşamımda önemli ve özel bir yeri ve önemi vardır.

 

Daha değerli başkanın doğmamış ve hayata gözlerini açmamış olduğu 1971 senesinin Ekim ayında,  22 yaşında  Piyade Yedek Subay Asteğmeni olarak ilk kez Manisa'ya gelmiş ve batı kışla olarak anılan 8. Piyade Alayındaki görev yerime katılmıştım.  Henüz bekar olduğum ve yer de müsait olduğu için,  Manisa Orduevine yerleşmiş ve sabahları batı kışlaya giderek görev başı yapıyor,  akşamları da ikamet ettiğimiz Orduevine geliyorduk ben ve diğer asteğmen arkadaşlarımla birlikte.

 

Manisa Orduevi;  betonların hakim olmadığı,  yeşillikler arasında güzel bir bahçesi olan, yazlık bahçesinin ortasında bir havuz ve havuzun ortasında da dans pisti bulunan o zamana göre oldukça güzel bir yerdi. Akşam yemeklerimizi,  genellikle Orduevinde yerdik,  kapalı bir sinema salonu da vardı ve yemeklerden sonra sinemaya giderdik, film başlamadan önce çok güzel müzik sunan bir orkestrası vardı, zira er eğitim tümeni olduğu için her meslekten insanların ve müzisyenlerin  asker olarak geldikleri ilk durak olmanın avantajını yaşıyorduk. Manisa'nın sivil halkının da sanırım bazı koşullarla sinemaya gelme hakları vardı,  bu da Manisa halkıyla askerlerin kaynaşmasına çok güzel imkan tanıyordu.

 

Manisa o tarihlerde çok küçük bir ilimizdi, İzmir'e yakın olmanın ve onun gölgesinde kalmanın zorunlu ve zararlı bir sonucuydu bu durum.

 

Ancak,  daha sonraki yıllarda  İzmir ilinde görev yaparken ve halen İzmir ilinde yaşarken gördüm ki; Manisa,  o 1971 ve 72'lerin Manisa'sı değil, çok büyümüş nüfusu artmış bir sanayi kenti olmuş, bırakınız İzmir'in gölgesinde kalmayı, Manisa'nın gölgesi İzmir'in üzerine düşmüş,  İzmir insanının işvereni haline gelmiş.

 

Bu kısa anımızdan sonra tekrar asıl konumuza dönecek olursak. Hepimizi çok üzen değerli başkan Ferdi ZEYREK'in geçirdiği talihsiz kaza üzerine, kısa süren tedavi sürecinde ve ölümünden sonra cenazesinin kaldırılması için düzenlenen cenaze töreninde,  başta Manisa olmak üzere, tüm ülke olarak tek yürek haline geldiğimiz,    gözyaşlarının sel olduğu büyük üzüntü, duygusal bütünlük ve beraberlik, Ferdi başkanın kaybından geriye kalan tek tesellimiz oldu.

 

Tüm Türkiye olarak gördük ki; yüz yüze tanımasak, hiç karşılaşıp tokalaşmamış olsak dahi, bir insanın, diğer insanlar tarafından sevilmesi için, çok değil, parayla pulla alınıp satılmayan, büyük yatırımlar gerektirmeyen, insanlığını kaybetmemiş, bu dünyanın faniliğine inanarak insanca yaşamaya devam etmiş, hangi makama gelirse gelsin kibirlenmemiş, diğer insanlara değer vermiş, onları küçük görmemiş, makamlarını kendi ikballerine alet etmemiş, diğer insanlar için çalışmış, görevini iyi yapmış, diğer insanların mutluluğundan mutlu olmuş olmak,  yeterli olmaktadır.

 

Tüm politikacıların; Ferdi başkanın,  milyonlarca insanın tek yürek olarak çarptığı, göz yaşlarının sel olarak aktığı cenaze töreni görüntülerini özel arşivlerine alarak, zaman zaman ve  defalarca izlemelerini, insanlıklarını, fani bir dünyada yaşadıklarını hayatın bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu  asla  unutmamalarını,  naçizane olarak öneriyoruz.  

 

10/06/2025

Güner YİĞİTBAŞI


Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget