Devlet Bahçeli’nin Abdullah Öcalan’ı Meclise çağıran konuşmaları buna ilişkin eleştirilerin konuşulduğu şu günlerde cep telefonu aşağıdaki metni okuduğunuz bir konuşma videosu geldi, yazıya dökerek onu sizinle paylaşmak istedim. Yazarken de tıpkı o askeri doktor gibi gözyaşlarımı tutamadım.
MHP Genel
Başkanı Devlet Bahçeli, herkesi şaşırtan bir açıklama yaptı. Bahçeli, İmralı
Adası'ndaki cezaevinde tutulan terör örgütü elebaşı Öcalan'ın “'tecridi'
kalkarsa TBMM'ye gelip DEM Parti kürsüsünden konuşsun” dedi. Katil, mahkûm
Öcalan aynı istemi yakınları, avukatları, DEM lilerle de kamuoyuna iletemez
miydi? Bu istem üstelik daha önce de
denendi ve sonuç alınamadı. Osmanlının zulmüne karşı direnen Toros
Türkmenlerinin direniş türküsünün çağrıştırdığı gibi, “ferman Öcalan’ınsa
dağlar bizimdir” diyen dağlardaki PKK lılara ne denli etki edebilir. Nitekim
Cemil Bayık’ından bilmem ne terör başına kadar Kandil’dekilerin, “biz silahları
bırakmayız” diyen tepkileri geliyor.
Bahçeli’nin bu istemi ne kadar iyi niyetle söylenirse söylensin, PKK
eylem ve katliamlarında 40 bin vatandaşımız kaybetmenin üzüntüsü ile şehit,
gazi yakınları bu isteme şiddetle karşı çıkıyorlar.
AKP-RTE İktidarının
PKK ile “silah ve terörü bırakma” söylem ve eylemlerinin tekrar başladığı,
barış adına İmralı ve Kandil arasında uzlaşı trafiğinin devam ettiği şu
günlerde bir de şehit ve gazilerimizin tarafına bakalım dedik. Binlerce terör
kurbanı sivil-asker eşini, babasını, evladını nice yakınını PKK terörüne kurban
veren aileler “barış” dedikçe üzüntülerinin tazelendiğini her halde hepimizin
üzüldüğümüzü düşünürsek, herkeste bir tereddüt acaba barış olacak mı, olmayacak
mı, nasıl olacak diye tedirginlik içinde bulunduğumuz bir gerçek.
İnsana hüzün
veren bilgisayarımda saklı videoda kayıtlı olan bu anı notları birileri
tarafından e-postama gönderilmişti. PKK nın silah bırakma konusunun gündemde
olduğu şu günlerde okuyucu ile paylaşmak istedim.
PKK terörünün en
yoğun Diyarbakır’da Sur çatışmalarının olduğu günlerde Diyarbakır’da askeri
doktor olarak çalışan Prof. Dr. Ali Şehirlioğlu’nun[i](o zaman
Dr. Yüzbaşı idi) kendisinin anlattığı insanı duygulandıran terör kurbanı bir
gazinin ayağını kesiş öyküsünü kendisi şöyle anlatıyordu:
“92-93-94-95
yani terörün en yoğun olduğu yıllar. Ben o zamanlar yüzbaşı, bir ortopedik
uzmanı olarak Diyarbakır Askeri Hastanesinde çalışıyorum. 24 Saatim yetmediği
günler, gelen yaralının şehidin haddi hesabı yok. Bir yaralımız mayına basmıştı
ayağının bir kısmını kesmek zorunda kaldım, ertesi gün vizit yapıyordum,
çocuğun (ayağı kesilen asker) başına geldim. Yaralı asker bana döndü dedi ki, “komutanım
bana kartondan bir ayak yapar mısınız” dedi. Anlamadım, dedim.
“Kartondan bir ayak yapar mısınız dedim”. Niye evladım ne oldu, “efendim
ben köyümün güreşçisiyim, ben ayağım böyle köyüme gidersem annem babam görürse
kalbine bir şey olur, diye korkuyorum, onun için kartondan bana bir ayak yapar
mısınız? En azından fark etmeyebilir” dedi.
Yaralı askerimin
daraldığını, sıkıldığını hissettim, onun gibi koğuşta daha altı tane yaralı
asker yatıyor, diğer yaralılarla beraber hıçkırarak ağlamaya başladık. İki gün
sonra annesi geldi, hastaneye. Ben onu alıştırmak istedim, konuşmak istedim,
oğlumuz böyle iyi hiç merak etmeyin, dedi annesi, doğulu bir kadındı, yatağın
başına geldik, o ayağını göstermek istemedi annesine ama, annesi, “evladım”,
dedi. “Sen beni gazi annesi yaptın, bundan daha büyük mertebe olur mu?
Ayağını vatan için vermişsin mubah mı, sen hayattasın ya evladım” dedi.
Tabi yine nefes alamadı yine annesi üstüne geldi.
Şimdi bütün bunlar
yaşandı, nice şehitler verdik, nice gazilerimiz var, yaralılarımız var.
Özellikle Hendek Savaşlarında 700 küsür şehidimiz var, binlerce yaralımız var,
bu açılım sürecinden sonra bu Hendek olaylarından sonra şimdi de kalkıyoruz
diyoruz ki “Bölücü başı yani bir terörist başı, yani bir çocuk katili
Meclise gelsin konuşma yapsın” Bunu söylerken, Meclise konuşma
yaptırmak çok kolay, TV kameralarına konuşmak çok kolay, ama evladını kaybetmiş
evladı şehit olmuş bir annenin babanın, ya da evladı gazi olmuş bir annenin
babanın, ya da bir gazinin gözünün içine bakarak biz bu terörist başını buraya
getireceğiz konuşacağız diyebilecek misiniz, bunları düşünün ve bir karar
alırken bu vatanın savunması için, bu vatanın bölünmez bütünlüğü için bekası
için canını esirgemeyen ve hiçbir şekilde gazilik ya da şehitlik mertebesinden çekinmeyen ölüme giden bu
gençlerimizin subayımızın, uzman çavuşumuzun askerimizin sizin evinizin ve
onların ailelerinin gözünün içine bakarak bunu söyleyebilecek misiniz. Saygılar
sunarım”.
Cevat Kulaksız
kulcevat599@gmail.com
Son not
[i] Prof.
Dr. ALİ ŞEHİRLİOĞLU KİMDİR?
24.08.1959 yılında
Ankara’ da doğdu. İlköğrenimini Ankara’da Ayşe Abla İlkokulunda, ortaokul ve liseyi
İstanbul Vefa Lisesinde tamamladı. 1985 Yılında Gülhane Askeri Tıp
Fakültesinden teğmen rütbesi ile mezun oldu. 1986-1988 yılları arasında
üsteğmen rütbesi ile Edremit 19. Piyade Tugayında görev yaptı. 1988-1992
yılları arasında GATA Ortopedi ve Travmatoloji bölümünde ihtisasını tamamladı.
1992-1995 yılları arasına Ortopedi ve Travmatoloji uzmanı yüzbaşı olarak
Diyarbakır askeri hastanesinde çalıştı. Özellikle bu dönemde Ortopedik harp
cerrahisi konusunda çalışmalarda bulundu. Gülhane Askeri Tıp Akademisine
akademisyen olarak dönerek 1995 yılında yardımcı doçent, 2000 yılında doçent,
2007 yılında profesör oldu.
Yorum Gönder