Türkiye Üzerinde Rabıta Gölgesi 3 : Bir başka bereketli vakıf

Bir başka bereketli vakıf


Uğur Mumcu, Rabıta çalışmasında, “Bereket Vakfı”nı kuranlardan söz ederken Abdullah Sert’ten de söz eder. Yıllar sonra AKP’den Maliye Bakanı olacak Kemal Unakıtan ve Al Barakacılarla birlikte Bereket Vakfı’nın kurucusu olan Abdullah Sert, 1979’da bir grup isimle birlikte bu kez “Ensar Vakfı”nı kurmuştur. Bu isimlerin arasında bugün AKP’den İstanbul Anakent Belediye Başkanı olan Kadir Topbaş da vardır.
Ensar Vakfı kurucularından bir başka isim de Ahmet Şişman’dır. 2011 Temmuz ayında vefat eden Ahmet Şişman’ın cenaze törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da katılmışlar ve bizzat tabutunu taşımışlardır.
Ahmet Şişman’ın cenazesinde hükümet tam kadro yer aldı.
Bir dönem, AKP’li siyasi kadroları içinde barındıran çatı örgütü olan Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın başkanlığını da üstlenen Ahmet Şişman, aynı zamanda 1990’lı yılların ortasında yayımlanan “Bilgi ve Hikmet” dergisinin sahipliğini de yapmıştır. İslamcı yazar Ali Bulaç’ın genel yayın yönetmeni ve sorumlu yazıişleri müdürü, AKP milletvekili Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a uzun süre danışmanlık yapan Ömer Çelik’in Ankara sorumluluğunu üstlendiği o Bilgi ve Hikmet dergisi, AKP iktidara gelince Başbakanlık Müsteşarlığı, daha sonra Çalışma Bakanlığı yapan, bugün de Milli Eğitim Bakanlığı makamında oturan Dinçer’in, 1995’te Sivas’ta yaptığı bir konferans metnini 12. sayısında makale olarak yayımlamıştır. Eski CHP Grup Başkanvekili olan Ali Topuz’un geçmişte Meclis gündemine taşıdığı bu konferans metninde Dinçer, Cumhuriyet karşıtı bir tutum sergilemiştir. “21. yüzyıla girerken dünya ve Türkiye gündeminde İslam” başlığını taşıyan o makalede Dinçer, “Cumhuriyet kavramının aslında artık bizim için çok fazla bir mana ifade etmediğini söylememiz de mümkündür” sözlerinin yanı sıra, şu görüşlerini de kamuoyu ile paylaşmıştır:

“Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin, laiklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum.” Dinçer, 1997 yılı Aralık ayında İstanbul’da biraz önce konu ettiğim Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı tarafından gerçekleştirilen “Demokrasi Sempozyumu”nda yaptığı bir konuşmada da ulus devlete, demokrasiye, bürokrasiye ve modern topluma ilişkin eleştirilerini dile getirmiştir.
Ki, o sempozyumun kapanış bildirisinde, “Bütün meselenin; her zaman her toplumda farklı toplum kesimlerinin, değişik inanç gruplarının, etnik, dini, kültürel ve diğer toplulukların aynı zamanda yaşayacaklarının kabul edilmesi ve rejimin bunu mümkün kılacak şekilde tanzim edilmesi” gereği vurgulanmıştır. “Rejimin yeniden tanzimi”nin istendiği bu sempozyumdaki konuşmasında Dinçer, “…tarihi gelenek içinde yer alan vakıfların, cemaatlerin, özel sektörün yönetimde söz sahibi, daha da önemlisi karar verme ve politika belirlemede güç sahibi olmaları gerektiğini” vurgulamıştır.

İlahi rehberlik

Dinçer’in, yardımcı doçent olduğu dönemde Türkçeye çevirdiği ve 1988’de yayımlanan bir kitaptan da bugünkü gelişmeler açısından söz etmek gerekiyor. “İslam Ekonomisinin Temel Meseleleri” adlı bu kitabın yazarı Pakistanlı Muhammed Ekrem Han. Dinçer’in çevirisiyle kitaptan bir bölümü okuyalım: “Sosyal gerçeklerin farkına varılmasıyla, İslam geçerli hale gelecek ve problemlere İslami çerçeve içinde çözümler getirilebilecektir. Bu yönde gelişme kaydedebilmek için alan çalışmasına dayalı araştırma ve tezler yapılmalıdır. Bu araştırma ve tezler, öğrencileri İslam ile gerçek hayat arasındaki ilgiyi kurabilecek metodolojiyle yetiştirmeyi amaç edinmelidir. Üniversitedeki öğretim üyeleri de bu yönde araştırma projeleri hazırlamalıdır. Bu tür bir eğitim tarzının, gerçek hayat şartlarının farkında olan ve problemlere ilahi rehberliğin ışığında çözümler arayan öğrenci neslini yetiştireceğine inanıyorum. Böylece bilginin İslamlaştırılması hareketi, günümüz laik toplumlarından İslam toplumuna geçiş için bir araç olacaktır. Bugüne kadar değişim süreci, çoğunlukla politik bir süreç olarak algılanmıştır.
Sonuçta, İslamlaşma süreci sadece politik bir süreç olarak kabul edilse bile Müslüman gruplar faydalı kanunlar hazırlayabilirler. Ancak gerçek hayat şartlarının farkında olan ve bu hayatla ilgili problemleri çözme kapasitesi ve kabiliyetine sahip liderliği oluşturamazlar. Politik sürecin önemi inkâr edilemez, ama tüm bilginin İslamlaştırılması hareketi, politik alanda da gerçek lider tipini yetiştirmeye yardımcı olacaktır.”
Dinçer’in geçmişteki rejimin yeniden tanzim edilmesi ve tüm bilginin İslamlaştırılmasına yönelik çabalarının, büyük bir bölümünü Milli Eğitim Bakanı olduktan sonra yaşama geçirdiğinin altını çizmek gerekiyor.


İlim Yayma’ya kutlama


Eğitim-İş Sendikası, geçen aylarda AKP’nin son çıkardığı dört dörtlük medrese yasası ile ilgili bir rapor hazırlamış, İmam Hatipliler Derneği gibi, Ensar Vakfı gibi kimi örgütlerin imam-hatip ortaokullarının sayısının artırılması ve kentlerin en iyi yerlerinde okullarla yer değiştirilmesi için valilik ve il milli eğitim müdürlükleriyle toplantılar yaptığını da duyurmuştu.

Bir hatırlatma daha: 19 Mayıs’ı kısıtlayan genelgesini durduran Danıştay’ın kararını “hukuki bir garabet” olarak nitelendiren Dinçer’in başında bulunduğu Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı okullarda Ensar Vakfı’nın düzenlediği toplantılara çağrılar yapılırken 29 Ekim 2011’de Cumhuriyet Bayramı törenleri Van depremi bahane edilerek iptal edilmiştir. Ama aynı Milli Eğitim Bakanlığı’ndan sorumlu Dinçer, Uğur Mumcu’nun “Rabıta” kitabında sıkça sözü edilen İlim Yayma Cemiyeti’nin 60. yılını kutlama törenlerine katılmayı görev bilir. Bir konuşma yapar ve İlim Yayma Cemiyeti’ne teşekkür eder. Çünkü İlim Yayma Cemiyeti, Ensar Vakfı gibi Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte çalışmaktadır artık:
“Eğitim alanlarındaki çalışmalarımızda maddi ve manevi desteklerinden büyük güç aldığımız 100’den fazla imam hatip lisesini MEB’e kazandıran İlim Yayma Cemiyeti’ne bugünün Milli Eğitim Bakanı olarak şu üç alandaki katkıları için teşekkürlerimi borç biliyorum. İlköğretim, ortaöğretim, din kültürü ahlak bilgisi ile imam hatip liselerinin yenilenen müfredat programları ve yeni hazırlanan kitapların tanıtımı, İlim Yayma Cemiyeti’nin katkılarıyla 81 ilde, 25 bin öğretmene 21 öğretim üyesi tarafından yapıldı. Cemiyetin yurdumuzun pek çok yerinde inşaat halinde bulunan imam hatip okul binası, pansiyon ve spor salonlarının tamamlanmasında çok değerli destekleri oluyor. İlim Yayma Cemiyeti’mizin 60. yılını bu duygularla kutluyor, daha nice 10 yıllar yapmış olduğu değerli hizmetlere yeni halkalar eklemesini diliyorum.’’
Ensar Vakfı’nın, yeni milli eğitim sistemine katkısı bununla da kalmaz. Bu ay düzenlenen “Uluslararası Değerler ve Eğitim Sempozyumu” için çalışmalara hız verir. “Değerler eğitimi açısından ders kitapları ve materyalleri. Din ve değerler eğitimi. İslam ve değerler. Öğretmen yetiştirme programlarında değerler eğitimi” gibi konuların tartışılacağı sempozyumun “Bilim Kurulu”na, Dinçer’in, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı’na atadığı Emin Karip de eklenir. Daha sonra Emin Karip, bilim kurulundan çıkarılır ama konuşmacı olarak kendisine yer verilir. Hem de AKP iktidarı döneminde YÖK’e yürütme kurulu üyesi olarak atanan Prof. Dr. Mehmet Şişman ile birlikte…

AKP’NİN AİLE VAKFI

Bir diğer konu: Dinçer’in sorumluluğu altındaki Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretim Genel Müdürü İrfan Aycan, imam hatip lisesi müdürlüklerine birer yazı göndererek, “Değerler Eğitimi Merkezi” tarafından yapılacak “İmam Hatip Liselerinde Arapça Öğretimi Sempozyumu”na katılımın sağlanması çağrısında bulunur. Sempozyumu düzenleyecek olan Değerler Eğitim Merkezi, Dinçer’in kurucular kurulu üyesi olduğu Ensar Vakfı’nın oluşturduğu bir merkezdir. Ensar Vakfı’nın şu andaki Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu, aynı zamanda İstanbul İl Genel Meclisi’nin AKP’li üyelerindendir.
Ensar Vakfı’nın başkan yardımcılarından Mehmet Sarımermer, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün damadıdır. Bir diğer Genel Başkan Yardımcısı Hasan Can, AKP’li Ümraniye Belediye Başkanı’dır. Vakfın Sekreteri İbrahim Bacacı, Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer’in Fenn Bilgi Teknolojileri Sanayi ve Ticaret şirketinden ortağıdır. Ensar Vakfı Mütevelli Heyeti üyeleri arasında AKP’li Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık da bulunmaktadır. Bir başka heyet üyesi de, AKP’li Bahçelievler Belediye Başkanı Osman Develioğlu’nun oğlu Ziya Develioğlu’dur. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ziya Develioğlu’nun düğününde, evlenen çiftten üç çocuk yapmalarını istemiştir. Dinçer’in oğlu ve aynı zamanda Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın damadı olan Asım Dinçer de vakfın bugünkü mütevelli heyetinde üyedir. Anlayacağınız, Ensar Vakfı bugün adeta AKP’nin bir aile kuruluşudur…,

VAKFIN AMACI EĞİTİM SİSTEMİNE UYARLANIYOR


Şöyle ki… Dinçer’in kurucular kurulu üyesi olduğu Ensar Vakfı’nın en önemli çalışmalarından biri, “interaktif Kuranıkerim öğrenme CD”sinin bütün imam hatip lisesi öğretmen ve öğrencilerinin hizmetine sunulmuş olması…
Ayrıca vakfın “www.dinkulturuogretmeni.com” adresindeki sitesi de ilk ve ortaöğretim din kültürü ve ahlak bilgi öğretmenleri için hazırlanmış. Ensar Vakfı’nın bir başka hizmeti de “ilmihal, tefsir vb. dini ilimlerle ilgili seminerler, konferans ve yardım faaliyetleri”ni yürütmek. Ensar Vakfı’nın amacına gelince… Vakıf, amacını şöyle açıklıyor: “Herkesin kendi dini ve felsefi inançlarına göre eğitim ve öğretim yapma hakkını kullanmasına destek ve yardım sağlamak temel misyonumuzdur. Bu konuda, kamusal alanı etkilemek ve yönlendirmek; özel alanda hizmet üstlenen kurumları desteklemek ve yardım etmek genel amacımızdır.” Ensar Vafı’nın amaçlarını etkilemek ve yönlendirmek için bugün elinde çok büyük bir olanak bulunuyor, o da vakfın kurucularından Dinçer’in Milli Eğitim Bakanı olması… Dinçer, Milli Eğitim Bakanlığı’na atanır atanmaz, bakanlığın görev tanımındaki “Atatürk inkılap ve ilkelerine bağlı, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı görev ve sorumluluklarını bilen vatandaş yetiştirme” hedefini “kanun hükmünde kararname” ile kaldırıyor…
O hedef yerine Dinçer, bakanlığın görevleri arasına “öğrencileri, bedeni, zihni, ahlaki, manevi, sosyal ve kültürel nitelikler yönünden geliştirme, insan haklarına dayalı toplum yapısının ve küresel düzeyde rekabet gücüne sahip ekonomik sistemin gerektirdiği bilgi ve beceriyle donatmak” amacını yerleştirir. Bu hedefte “katılımcı ve ademi merkezi” yapı “insan haklarına dayalı toplum yapısı” ifadesinde yerini bulmuştur.. “Daha Müslüman” yapı ise “ahlaki, manevi yönden geliştirme” vurgusundadır. Kısacası, “milli ve laik eğitim” yerini, “etnik ve dinsel” yelpazeye bırakacaktır. Eğitim hedefinde “milliyetçilik” kalkarken “küresel” denerek bugün dünyaya egemen kılınmış resmi ideoloji olarak “küreselleşme” başat konuma oturacak; buna koşut olarak da “sosyal devlet” ilkesi kalkarken “rekabet gücüne sahip ekonomik sistem” tanımıyla “piyasacılık” genç kuşaklara sunulacak tek tip ekonomi politik algı sistemi olacaktır. Dinçer’in gazetelere yansıyan “motor gücünü yükseltip kaportayı hafiflettik” diye nitelendirdiği bakanlık teşkilat kanundaki değişim işte budur.


  Türkiye Üzerinde Rabıta Gölgesi -1
  Türkiye Üzerinde Rabıta Gölgesi -2 : Bereketli Bir Vakıf
  Türkiye Üzerinde Rabıta Gölgesi 3 : Bir başka bereketli vakıf 
 Türkiye üzerinde Rabıta gölgesi 4 : Rabıta bağlantılı İmamlar

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget