Aykırı konular (1) - Rifat Serdaroğlu

(Sizlere 3 günlük bir “Yılbaşı Paketi” hazırladık. İlkini 29 Cumartesi, ikinciyi
31 Pazartesi, üçüncüyü de 2 Ocak Çarşamba günü göndereceğiz. Üç yazıyı beraberce değerlendirirseniz, taşlar yerine kolayca yerleşecektir. Bu paketin hazırlanmasında çok emeği geçen, değerli arkadaşım B.İleri’ye teşekkür ederim.
Herkese mutlu ve huzurlu bir yeni yıl dilerim.)

Ülke üzerine çöken baskıcı rejim nedeniyle pek çok konuda insanlar fikirlerini özgürce açıklayamıyorlar. Çünkü açıkladıklarında başlarına nelerin geleceğini bilmiyorlar.
Türkiye’nin gurur kaynağı Fazıl Say’ın başına gelenleri düşünüp, “bunlar Fazıl Say’ın başına geliyorsa benim başıma kim bilir neler gelir” deyip susuyorlar.

Bunun en yakın örneği, geçtiğimiz haftalarda yaşadığımız cami projeleri idi.
İlk önce Çamlıca tepesine bir cami oturtacaklarını açıkladılar. Bunun anlamsızlığı tartışılmadan Taksim’e cami yapacağız dediler. Bu arada Danıştay’dan gelen bir kararla da Göztepe parkına cami yapacaklarını açıkladılar.
Bu gidişle Cumhurbaşkanlığı Köşkünün bulunduğu Çankaya Tepesine de bir cami konduracaklar.

Bu, “Her yere iktidarımın damgasını vuruyorum” görgüsüzlüğüne kimse karşı çıkmıyor. Çünkü cami yapımına karşı çıkarsanız dinsiz olursunuz. Halkın kutsal değerlerine hakaret ediyor olurunuz ve sonra da badem sever savcılardan çekmediğiniz kalmaz.

Hâlbuki bundan 4-5 sene evvel Diyanet İşleri Başkanlığı Türkiye’de çok sayıda cami bulunduğu ve artık sadece sanatsal değeri olan camiler yapılması gerektiği yolunda bir açıklama yapmıştı.

Türkiye’de 82.000 cami var. On binlerce mescit bu sayıya dâhil değildir.
Seçmen sayımız yaklaşık 50 Milyon, bunun yarısı erkek. Kadınlarımızın da üçte birinin ibadetini camide yaptıklarını(!) ve tüm yetişkin erkeklerin düzenli olarak beş vakit camiye gittiklerini(!) varsayarsak, bu rakam 32-34 Milyona ulaşır. Bu da mescitler hariç cami başına 300-350 kişi düştüğünü gösterir! Şehirlerarası yollarda seyahat ederken 1-2 Bin nüfuslu beldelerde bile 5-6 cami olduğunu görürsünüz.

Dünyanın neresinde böyle bir ibadethane enflasyonu vardır?
Bu, ancak Türkiye’de olur. Çünkü dünyanın hiçbir yerinde “Cami Yaptırma ve Yaşatma Dernekleri” gibi yolsuzluğa ve zevksizliğe çanak tutan bir sistem yoktur. Cuma namazından çıktığınızda, hemen her cami önünde ellerinde makbuzlarla bekleyenleri görürsünüz.
Camiden çıkanlar, “hayır yapıyoruz” diye nerede ve nasıl inşa edileceğini bilmedikleri camiler için bağışta bulunurlar. Sonuçta Türkiye’nin dört bir yanı derme-çatma sözde camilerle dolar. Peki, bu insanlar niye bu işe kalkarlar? Hizmet için mi yoksa ballı bir geçim yolu olduğu için mi?

Geçenlerde Ankara Keçiören’deki Aksa Camisinin adı, Cami Derneği tarafından R.T. Erdoğan Camii olarak değiştirildi. Cemaatin bir kısmı karşı çıkınca, değişiklik yapılamadı. Cemaat, daha önce 1.850 Trilyon liralık cami inşaatında “yolsuzluk” yapıldığı iddiasıyla Cami Derneği yöneticilerini şikâyet etmişti. Gelen müfettişler dernek yöneticilerini akladılar!
Bir yapılan camiye, bir de harcandığı söylenen paraya bakınca, caminin adının tam da teftiş anında niçin RTE olarak değiştirilmek istendiği ortaya çıkıyor!

Bu verdiğim örnek yine iyisi, hiç olmazsa ortada camiye benzer bir yapı var.
Bir de büyük şehirlerin kenar mahallelerindeki gecekondu camileri görseniz isyan edersiniz. Kasaba ve köylerde de durum aynıdır. CHP MV İhsan Özkes TBMM Başkanlığına “Din-İman-Kur’an-Cennet-Cami ve benzeri olaylarda vuku bulan dolandırıcılık olaylarının yıllara göre toplamı nedir” diye bir soru önergesi verdi.
Bekir Bozdağ’ın cevabına göre; 2011’de 578 dava açılmış. Bu rakam 2009’a göre %110, 2010’a göre ise %30 artış göstermekteymiş.
Bu rakamlar buzdağının görünen kısmıdır. Zira insanlar bu konularda dolandırıldıklarını kabullenemiyorlar ve farklı nedenlerle korkuyorlar.

Hükümetin cami yapımı yolsuzluğuna son vermesi gerekir diye düşünüyorum.
Hiç olmazsa şahısların yaptıracakları camiler için belli ölçütler belirlensin ve ihtiyaç olan yere yapılmasına izin verilsin.  Her yerleşim biriminin nüfusuna göre doğru-dürüst ve gelecek nesillere kalacak güzel camiler yapılsın.
Yapılsın diyeceğim ama AKP Hükümetinin Deniz Feneri Davasındaki tutumuna bakınca, bunun olmayacağını da çok net olarak görüyorum.
Yolsuzluk bataklıklarından beslenenler, kendi yaşam kaynaklarını kuruturlar mı?
Biz, Allah’ın rızası ve Türk Milleti uğruna bildiğimiz doğruları söyler ve ortaya koyarız. İsteyen istediği kadarını alır.

Sağlık ve başarı dileklerimle

RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget