AKP hükümeti, ses kayıtlarını yayımlayanlara ağır ceza getiren yasayı Meclis’ten niçin hızlıca geçirdi acaba?..
Çok sayıda generalin ve yakınlarının ses kayıtlarının geçen yıl ard arda internete düşmesi nedeniyle mi?..
Temmuz
ayından bu yana yaşanan gelişmelerin kronolojisi de gösteriyor ki, hiç
sanmıyorum!.. Belli ki başka derin kaygılar vardı!..
Mesela diyorum
ki, ortalığı “böcek”lerin sardığı çok daha önceleri saptanmış mıydı
acaba?.. Bu sorunun yanıtı aşağıdaki kronolojide:
3 Temmuz 2012:
“Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılması ve Basın Yoluyla İşlenmiş Cezaların Ertelenmesi
Hakkında Kanun Tasarısı”, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Ses
kayıtlarını yayınlayanlara 5 yıllık hapis cezası kanunlaştı.
24 Eylül
2012: Başbakanlık Koruma Daire Başkanlığı’na Ramazan Bal getirilince,
koruma ekibinin kadrosu da değişmeye başladı. Erdoğan’ın yakın
korumalarının amirleri görevden alındı, beş ekip amiri Polis
Akademisi’ne atandı. Başbakanı koruyan ekiplerde görev yapan 300 polisin
daha görev yerlerinin değiştirileceği medyaya yansıdı.
25 Aralık
2012: Tunus Başbakanı ile ortak basın toplantısında buluşan Tayyip
Erdoğan, bir gazetecinin “Çalışma ofisinizde dinleme cihazı bulunduğunu
ifade etmiştiniz. Bizimle paylaşabileceğiniz bilgiler var mı?” sorusuna
şu yanıtı verdi:
“Böcek konusunu isterseniz devam ettirmeyin. İkiden
şu anda üçe çıkmış, arta arta devam edecek herhalde. Ben sizin kadar
takip edemiyorum. Mücadelemiz devam ediyor, devam edecektir.”
Kuşku yaratan sorular!..
Erdoğan, ofislerindeki böcek istilasıyla mücadele etsin ama bu vahim
gelişmelerde gözden kaçan çok önemli sorular kamuoyunun kafasını iyice
meşgul etmiyor mu sizce:
Örneğin “Böcek”ler, yüzlerce polisin
koruduğu ve her tarafı güvenlik kuşatmasında olan Başbakan’ın ofisi ve
konutuna kadar nasıl sızdırılabildi?..
MİT bile böcekleri güçlükle
bulabildiğine göre, bu dinleme cihazları zor bulunabilecek yerlere nasıl
olur da, bu kadar rahatlıkla yerleştirilebildi?..
Erdoğan’ın konutu ve ofisi ne kadar süredir dinleniyor?..
Dinlemeyi yapanlar şu ana kadar neler öğrendi ve bu bilgileri nerelerde kullandı?..
“Tele kulak” konuta kadar sızabilmişse, devletin başka stratejik merkezleri de dinlenmiş olamaz mı?..
Son skandalın, Baykal ve MHP yöneticilerinin kaset olayıyla da ilgisi var mı?..
Sorular
çok da; “böcek”ler başbakanın konutuna kadar sızabilecek kadar cesursa,
aha buraya yazıyorum, bu olaydan da hiçbir şey çıkmaz!..
Elazığ’da devlet var mı?..
İnsanın yüreğini yaralayan haber dünkü gazetelere yansımıştı...
Elazığ’da;
5 ferdinden 4’ü zihinsel engelli olan Göl ailesinin, lavabo ve banyosu
bulunmayan, zemini çamurla kaplı kerpiç bir evde, sefil koşullarda
yaşadığı, bir yurttaşın polise ihbarıyla ortaya çıkmış.
Bu gariban
aile devletten habersiz tam 10 yıldır nerede yaşıyormuş biliyor musunuz;
Elazığ’ın Üniversite Mahallesi’nde!.. İyi ki mektep görmemiş virane bir
mezrada değillerdi!.. Allah bilir hepsi çoktan ölmüştü!..
Yurttaşın
biri, 155 Polis İmdat Hattı’nı aramasa bu ailenin; soba, çamaşır
makinesi, buzdolabı ve fırının olmadığı, her şeyin pislik içinde
tutulduğu virane evde, ayakkabısız ve montsuz dolaştığını ve donmak
üzere olduklarını kimse duymayacakmış!..
Zihinsel engelli baba Hıdır
Göl işsizmiş... Zihinsel engelli anne Cemile, yağmur yüzünden evlerinin
sıklıkla su altında kaldığını ve hasta olduğu için iş yapamadığını
söylemiş.
Bu sefaletin ve de rezaletin boyutlarını daha fazla anlatarak moralinizi bozmadan asıl soruyu bağıra bağıra sormak istiyorum;
Elazığ’da
vali var mı, emniyet müdürü var mı, belediye var mı, sosyal hizmetler
müdürü var mı?.. Ey başbakan siz söyleyin Elazığ’da devlet var
mııııııı?..
Çin’in demir ağları!..
Her fırsatta Atatürk’e saldıran dönek güruh var ya; o kadar zıvanadan
çıkmışlardı ki, iğrenç yalanlarını Büyük Önder döneminde yapılan
demiryollarını küçümsemeye kadar götürmüşlerdi...
Oysa Onuncu Yıl
Marşı’nda da dile getirilen o müthiş başarı, “Demir ağlarla ördük
anayurdu dört baştan” dizeleriyle çok güzel tarif ediliyordu...
Ezeli
saldırı furyasında, “demir yolu komünist işidir” diyebilen zavallılar
tarihin çöp sepetine gittiler ama genç cumhuriyetin ilk yıllarından
itibaren yapılan demiryolları halen ülke insanına hizmet ediyor...
Çünkü Atatürk’ten bu yana hiçbir hükümet, 10 yıldaki altyapı ve sanayi yatırımlarına ulaşamadı.
AKP’nin
“hızlı tren” diye sefere koyduğu tuhaf aracın yaptığı kazayı ise kimse
unutmadı... Ankara-İstanbul arasında hızlandırılmış sefer yapan tren,
22 Temmuz 2004’te, Sakarya’nın Pamukova ilçesinde aşırı hızdan dolayı
raydan çıkmış, 41 yolcu ölmüş, 80’i de yaralanmıştı.
İşte o gün Ulaştırma Bakanı olan Binali Yıldırım halen koltuğunda otururken, hızlı tren edebiyatı yapmaya devam ediyor.
Baksanıza,
Devlet Demiryolları (TCDD) Genel Müdürü Süleyman Karaman, 2016’ya kadar
15 kentin daha “Yüksek Hızlı Tren”den yararlanacağını açıklamış!
Ben
Türkiye’de hızlı giden bir treni halen görmedim ama Karaman, “Zaten
dünyada 8’inci, Avrupa’da 6’ncı hızlı tren ülkesiyiz” bile diyebilmiş!..
Bu
tren meselesine niçin geldim biliyor musunuz?.. Ülkeyi 10 yılda demir
ağlarla ören Atatürk’e saldırıların en çok yoğunlaştığı son 10 yılda,
demiryolu işindeki gülünç halimiz yüzünden!..
Baksanıza Çin’in Pekin
ile Guangzhou şehirlerini birbirine bağlayan ve süreyi 22 saatten 8
saate indiren yeni hızlı tren hattı dün kullanıma açılmış.
Bizimkiler
ise bundan ders almadan ne yazık ki, “çin çin çin” diye çene
yarıştırmaktan ve propaganda yapmaktan öteye gidemiyorlar.
Yorum Gönder