Tüm üniversiteleri, bilim ve ifade özgürlüğü yönünden birer ortaöğretim
kurumu haline döndürmek isteyen
Erdoğan’ın, Göktürk
2’nin uzaya fırlatılışı törenini izlemek amacıyla
gittiği Ortadoğu Teknik
Üniversitesi’nde protesto gösterileri ile
karşılanışının travması devam ediyor.
Kimi meslektaşlar, tıpkı Ankara
Emniyeti gibi öküzün altında buzağı aramayı sürdürerek yorumlar
yaparken ODTÜ öğrencilerinin arasına sızmış provokatörlerden söz ederek,
üniversitenin itibarını(!) aklamaya niyetleniyorlar.
Oysa Türkiye’nin bilim ve eylem
özgürlüğü açısından en önde gelen ODTÜ, Rektörü ve de
öğrencilerini yalnız bırakmak şöyle dursun, arkalarında olduklarını iftiharla
söylüyor, öteki üniversite adındaki irili ufaklı kurumlara da bir tür ders
vermiş oluyorlar.
Belki onların o soğukkanlı davranışlarının da etkisi ile Ankara
polisinin alacakaranlıkta düzenlediği ev baskınlarıyla gözaltına aldığı on bir
öğrenci tutuklama istemi ile çıkarıldıkları mahkeme
tarafından serbest bırakılıyorlar.
Ama tüm bu olup bitenleri, “Beni kim nasıl
protesto etmeye kalkışırmış?” havasında olan
Başbakan’ın havsalasına sığdırabilmenin çok zor olduğu
anlaşılıyor.
Göktürk 2 uydusunun uzaya fırlatılışını
Çin’den naklen TV ekranlarından izlemek için ODTÜ
laboratuvarlarına giderken Sayın Cumhurbaşkanı’nın
asıl onur konuğu olması gerektiğine sessiz kalabilen Başbakan; tepkiler
yönelttiği bilim kurumunun sıradan bir üniversite olmadığını bile fark etmemiş
demektir.
Her il merkezinde en az bir üniversite levhası taşıyan bir bina bulmak,
popülist politikacı için en kolay yöntemdir. O levhanın hak ettiği bilimsel
kadroyu, laboratuvarları, kitaplıkları ile oluşturabiliyor musunuz?
Dahası,
“…Üniversitesi” adını
verdiğiniz kurumda tam özgür öğretim kadrosunun bulunup bulunmadığına özen
gösteriyor musunuz?
Daha açıkça soralım: Öyle bilim adamlarının olmasına, seslerini
yükseltmesine tahammülünüz var mı Sayın Başbakan?
Bugün 25 Aralık.
Rastlantıya bakınız. Sizin adeta düşman bellediğiniz ulusal
kahramanımız, gerçek devlet adamı İsmet
İnönü’nün aramızdan ayrılışının
39’uncu yıldönümü.
Benim gibi milyonlarca kadirbilir yurttaşın minnet duyguları ile
rahmetle anacağı o büyük insan,
Atatürk’ün en yakın arkadaşı
İsmet İnönü ile birlikte,1972’de öğrenci
olayları ile kaynayan ODTÜ’nün açılışına
katılmıştık.
Deniz Gezmiş gibi dönemin efsane öğrenci liderinin
polisten saklandığı bir dönemde İnönü, gençlerle diyalog oluşturmanın en yararlı
yol olduğunu biliyordu.
Açılış töreninden sonra verilen yemekte Rektör Prof. Dr.
Kemal Kurdaş’ın sağ yanında onur konuğu olarak
oturacaktı.
Bana da yanında yer ayrılmıştı. Öğrenci Birliği Başkanı
İskender Odabaşı’yı aldı ve sol yanında
yer verdi.
Yemek sona erdiği zaman, Odabaşı tam anlamı ile bir İsmet Paşa dostu,
hatta hayranı olmuştu.
İşte iki politikacı arasındaki o büyük fark.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, sık sık tekrarlanan
kararında politikacıların eleştiriler ve tepkiler karşısında hoşgörülü olması
gerektiğini vurguluyor.
Kaçımız, Erdoğan hakkında yazdığı
“Musa’nın
Çocukları” kitabından dolayı Silivri zindanında
sorgusu bile yapılmadan beş yıldır tutuklu bulunan
Ergun Poyraz’ın
adını duydu?
Hatırını sordu.
2012 bitiyor ve 2013 geliyor.
Ergun Poyraz’ı sorgusuz sualsiz zindanda tutanlar hiç
düşündüler mi acaba?
Muhteşem Erdoğan için bu durum ileride yazılacak bir film senaryosunda
nasıl bir konu olur?
Yorum Gönder