Abdestli kapitalistlere fıkıh dersi! - Eren Erdem

Dava dilekçelerinde, süslü köşelerinde ve nato kürsülerinde “fıkıh dersi veren” ve beni dinsizlikle itham eden “müteahhit muhafazakarlara” bir fıkıh dersi verelim bugün. Dikkat buyurunuz;

(1 Hadis)

Ahmed, Buharı ve Müslim, İbn Ömer’in himayesinde olan Nafi’den şunu rivayet ediyorlar: “İbn Ömer, Peygamber zamanında, Ebubekr, Ömer, Osman zamanlarında ve Muaviye’nin zamanında ekim arazilerini kiraya verirdi. Sonra Rafı’ b. Hadİc’den, Peygamber’in tarlaları kiraya vermekten nehyettiği rivayet olundu. Bunun üzerine İbn Ömer, Rafi b. Hadic’e gitti. Ben de onunla birlikte gittim. Rafi’den bu rivayetini sordu. O da: “Peygamber (s.a.v.), tarlaları kiraya vermekten nehyyeti” dedi. (Babu’l Bey, 118.hadis; Kitabu’1-Harac(Buhari), 3/141; Müslim, Kitabu’1-Buyu’, 4/49; Ahmed, Müsned, 2/64)

(1 Ayet)

Sana neyi infak edeceklerini sorarlar, De ki; ihtiyaçtan artanın tamamını!(kull’ul afv) (Bakara Suresi 219.ayet)

(1 Hadis)

Tarlaları birbirinize kiralamayınız (Babu’l Bey, 121.hadis)

(1 Ayet)

Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve âhiret gününe inanmayan, Allah’ın ve resulünün yasakladığını(nehyettiğini) haram saymayan ve hak dini din edinmeyenlerle, boyun eğerek kendi elleriyle cizye verecekleri zamana kadar savaşın. (TEVBE suresi 29. ayet)
Klasik kavrayışın temel argümanları üzerinden hareket edersek, temelde “itikadi prensiplerin biçimleniş esasları hususunda sınıfta kaldıklarını çok net biçimde görürüz.” Klasik kavrayış, Allah’ın Kur’an’da yasakladığını ve Peygamber’in hadislerde yasakladığını “mutlak anlamda haram kabul etmek” yönünde bir ictihadi yönelimi öngörür. Lakin, nedense bu yönelim; “mala-mülke gelince tıkanır ve gündem dışı kalır.”
Bize göre, hadisin metnine ihtiyaç duymaksızın, Bakara Suresi’nin 219. ayeti “kiranın hükmünü verir.” Bunun yanısıra, riba kavramının manası (riba; faiz, paranın kendiliğinde çoğalması) ve Necm suresinin 34 ve 39. ayetleri bu hususta belirgin bir şema çizer.
Din sosyolojisi açısından incelediğimizde ise; günün koşullarında Medine’de “konut kiralama yoktur.” Tarla kiralama ise, Medine’de mevcuttur. Mekke’de tarımcılık söz konusu olmadığından, Medine’de “toprak sahiplerinin ekseriyeti Yahudi olduğundan, Yahudiler tarafından icad edilen tarla kiralama sistemi hakimleşmiş idi.”
Tam da burada devreye tarlanın mahiyeti giriyor. Tarla nedir? Bir üretim aracıdır!
Hz.Peygamber “tarla nezdinde” üretim araçlarının kiraya verilmesini nehyetmiş(yasaklamış)tir. Bu ne manaya gelir?
Bu durum tarlanın(üretim araçlarının) şahsi mülkiyetini tanımamaktır. Çünkü “kiraya verme tasarrufunda bulunma, özel mülkiyetin meşruiyeti ekseninde gelişir.” Demek ki, üretim araçlarının özel mülkiyeti söz konusu değildir! Şu ayeti hatırlayalım;

(1 Ayet)

Allah’ın peygamberine savaşılmaksızın kazandırdığı mallar (doğal üretim araçları, kendiliğinden var olmuş olan mallar/ tarla-parsel-toprak mülkiyeti-su-bitki..vb.) Allah’a, Peygamberine ve ahalisine, yetimlere, yolda kalmışlara ve yoksullara aittir! O mal ve nimetler, yalnızca içinizden zenginlerin ellerinde dolaşan bir devlet olmasın. Peygamber size ne verdiyse alın, neyi yasakladıysa uzak durun! Allah’a karşı gelmekten sakının! Allah’ın gazabı çetindir.
(Haşr Suresi 7.ayet)
Savaşılmaksızın edinilmiş mal nedir? Sayalım; tarla, su, parsel, toprak mülkiyeti, ağaç, orman, tarım arazisi, altın(maden), gümüş, bakır, bor, perlit..vb.

Yani bütün “doğal kaynaklar.”

Bunları kiraya vermek “haramdır.” Bunların özel mülkiyetinin “sadece belirli bir zümrenin elinde dolaşması” haramdır. Bunlar Allah’a aittir. Dolayısı ile, yoksulların, yetimlerin, yolda kalmışlarındır...
Şimdi düşünelim, “kira nasıl mübah olabilir?”
Klasik akıl, bankaya yatırılan 100bin TL için elde edilen 1000TL’yi faiz görürken, daireye yatırılan 100bin TL için elde edilen 1000TL’yi nasıl mübah sayıyor. Bu ikisi arasında teknik açıdan hiçbir fark yoktur. Banka parayı, kiracı daireyi(dolayısıyla parayı) kullanmaktadır.
Üstelik banka, para ile para kazanmaktadır. Kiracının durumu çok daha kötüdür, daireye “muhtaçtır.”
Yalnız bu noktada şunu ortaya koyalım; “hiçbir güvencesi olmayan, çalışamayan ve hayatını sadece sahip olduğu bir evin kirasıyla geçindiren kişiyi ayırıyorum.” O’nun durumu da meşru olmasa da, makuldür. Çünkü, orada da “muhtaç olma durumu” vardır.
Ama, daire üstüne daire alan, kira gelirleriyle “sermaye biriktiren” bir kişi, kesesinde ateş toplamaktadır. İnsanlığın temel ihtiyaçlarını istismar etmek sureti ile, kapitalist döngünün gelişmesine katkı sunmaktadır.
Hadi bakalım Ey Nato Mücahitleri. Ya da mücahitlikten müteahhitliğe transfer olanlar! Ne diyeceksiniz bu işe? Nasıl çıkacaksınız bu işin içinden? Beni “dinsizlikle itham ederek mi, bel altı oynayarak mı, yoksa saldırarak mı?”

(Not: Başbakan’ın avukatı, dava dilekçelerinde fetva veriyor. Bu işlere burnunu fazla sokmamasını, onun bildiklerini çoktan unuttuğumuzu, bu işlerin; ilmin, sultan sofralarında talim edilemeyeceğini hatırlatır, aynaya bakıp; biriktirdiği ateşi tahayyül etmesini ve tevbe etmesini temenni ederim!)

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget