‘Tek ses’ seven demokratlar!! - Ruhat Mengi

Milliyet’te Melih Aşık yazdı; Kopenhag’da “Danimarka Kraliyet Kütüphane-si”nde geçen ay bir “Ermeni Soykırımı” sergisi olmuş. Türk Büyükelçiliği “tek taraflı ve tümüyle Türkiye aleyhine bir anlatım” olması nedeniyle haklı olarak tepki göstermiş. Bunun üzerine (asıl demokrasi, hak, tarafsızlık anlayışı bu işte) Türkiye’nin de alternatif sergi açmasını teklif etmiş.

Ve bilin bakalım bu teklife “Ermenilerden önce” kim karşı çıkmış? Tabii ki “Türk ‘aydın’ları”.. Neden karşı çıkıyorlar; çünkü onlar “Ermenilerden daha çok” Türkiye’nin Ermenilere soykırım uyguladığına inanıyorlar. Aralarında Taner Akçam, Fatma Müge Göçek, Halil Berktay gibi ezelden beri “Türkiye’nin soykırım yaptığını” önce ABD’ye, sonra AB ülkelerine kabul ettirmeye çalışan ve Ermeniler tarafından ABD gazetelerinde, üniversitelerinde kendilerine imkanlar tanınan, dünya çapında konferanslar verdirilen (ve hatta bazılarına akademisyenlik kariyerlerinde her kolaylık sağlanan) isimler var ki bu şaşırtmıyor.. Onların nedeni malum.. Ama ya diğerleri?

“TÜRKİYE’YE İZİN VERMEYİN!”

Mesela ABD’de verdiği konferanslarda “Ben aslında Ermeni soykırımı hakkında fazla bilgiye sahip değilim” diyen ama aynı konuşmada gayet emin şekilde “Türkiye’nin mutlaka Ermenilere soykırım uygulamış olduğunu” söyleyebilen Murat Belge? Geçen yıllar içinde “fazla bilgiye sahip” mi oldu acaba, yoksa hala “bilmeden emin” durumda mı?

BDP’li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, BDP’li Sırrı Sakık, “Milliyetçilik mi insanları aptallaştırıyor, aptallar mı milliyetçi oluyor” demiş olan Ufuk Uras “Ermeni soykırım iddiası uzmanı” mı kesildiler? Danimarka Kütüphanesi’ne yönelik bildiri yayınlayan ve “Türkiye’ye alternatif sergi açması için izin verilmemesini” isteyen 37 “aydın” arasında ismi olan Ahmet Altan, Baskın Oran, Nilüfer Göle, İpek-Oral Çalışlar gibi “liberal demokrat” tanımına giren isimler acaba liberal ve de demokratlığın “kendi ülkesine, kendi tezini açıklama şansı verilmemesi, bu şansın sadece Ermenilere verilmesi” olduğunu mu düşünüyorlar?

NE ‘İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ ANLAYIŞI’ AMA..

Yani gerçekten merak ediyorum, mesela “demokratım” diyen bir siyaset bilimci veya gazeteci “iki cephe”nin mevcut olduğu ve her iki tarafın da kendi tezini savunduğu bir durumda (özellikle bu konuda “Türkiye resmen ve defalarca ‘gelin masaya oturup arşiv belgelerini birlikte inceleyelim’ diye teklif yapmış ve tüm Ermeni tarihçiler kesinlikle reddetmiş”ken) tek bir tarafın dünyaya kendi tezini kabul ettirmeye çalışmasına ve diğer tarafın susturulmasına mı demokrasi, ifade özgürlüğü diyorlar? Bu mudur? Öyleyse sadece yurt dışında faaliyet göstermesinler, bunu da açıklasınlar, hepimiz öğrenelim yani..

Bu imza atan 37 kişi; Ermeni tehcirinin “1. Dünya SavaşI sırasında Ermenilerin Türkiye’yi arkadan vurması, düşmanla; Rus ve Fransız ordularıyla birlik olması nedeniyle zorunlu olarak ve sadece bu eylemlerin yer aldığı bölgelerden yine Osmanlı toprakları içine gönderilerek yapıldığını (isteyen Ermenilerin İstanbul ve diğer illerdeki yakınlarının yanına gittiğini), diğer şehirlerdeki vatandaşların rahatça yaşamına devam ettiğini.. Ermenilerin emperyalist ülkelerin kışkırtmasıyla 1915’ten yıllar önce daha 1800’lü yıllarda olayları, isyanları cinayetlerle başlattığını.. Her iki taraftan hayatını kaybedenlerin sayısının arşivlere göre birbirine yakın olduğunu (sonradan sayı arttırılarak sonunda“1.5 milyon” sayısına ulaşsalar da)..

Ermenistan’ın ilk Başbakanı Johannes Kaçaznuni’nin “Biz diğer ülkeler tarafından ‘size toprak vereceğiz’ yalanlarıyla aldatıldık, olayların sorumlusu biziz, Osmanlı bize çok hakkaniyetli davrandı” diyen bir bildiri yayınladığını (bu nedenle ve gerçekler öğrenilmesin diye Ermenistan’ın arşivlerini araştırmacılara açmadığını)..

Türkiye’nin Ermeni soykırımı yaptığını iddia eden ve yıllar boyu referans gösterilen “Mavi Kitap” için yazarının sonunda “Bu kitap Ermeniler tarafından finanse edilerek yazdırıldı” dediğini..

İNGİLİZ MAHKEMESİ’NİN KARARI

İngilizler’in Malta’da soykırım iddiasıyla ilgili mahkeme kurarak olayların sorumlusu gördükleri 120 kişiyi yargıladığını ve hepsine beraat kararı çıktığını.. Aynı mahkemenin “ABD’nin elinde de ‘soykırım yapıldığına dair’ belge olmadığını” açıkladığını.. Bunları bilmiyorlar mı?

Bir kısmı bilmiyor, bilmediğini de itiraf etmesine rağmen gidip dünyaya karşı “Türkiye kesin soykırım yapmıştır” diye çırpınıyor. Bir kısmı ise gayet iyi biliyor, yıllardır bu konu üzerinde çalışıp yazılar yazıyor ama bilmesine rağmen bunu yapıyor.

YABANCI TARİHÇİLER

Onlar böyle davranır ve son olarak da Danimarka Kütüphanesi’ne “Türkiye’ye alternatif sergi fırsatı vermeyin” derken, Andrew Mango, Bernard Lewis gibi İngiliz tarihçiler, Justin Mc Carthy, Guenter Lewy gibi ABD’li tarihçiler uzun yıllardır tüm engellemelere rağmen “Yaşanan olayların soykırım olmadığını, Türkiye’nin bu baskıyı kabul etmemesi gerektiğini” tekrarlayıp duruyorlar, konferanslar veriyorlar.

Ne yaman bir çelişkidir değil mi?

İnsanlar elbette “farklı görüşlere sahip” olabilirler ama bütün bu gerçekler ortada dururken “tek ses” istemeleri ve bunu sağlamak üzere imza toplamaları için (ki bazıları yıllar önce bir ABD TV kanalında konuşacak olan Türk tarihçileri engellemek üzere aynı gayreti gösterdiler) bir açıklama bulmak mümkün değil. Sadece “çok yazık” denebilir buna.. Nokta son!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget