Bir süredir televizyonlarda Spor ve Gençlik Bakanlığı’nın
hazırladığı, 90.000 askerimizin savaşmadan -40 derece soğukta donarak
can verdiği Sarıkamış faciasına ilişkin bir kamu spotu gösteriliyor.
Spot izleyicilere “Gençlik şühedanın izinde…” sloganıyla sunuluyor.
İnsanı üzen, içini acıtan görüntüler. Yakın tarihimizde
gerçekleşmiş, hangi açıdan bakarsanız bakın, en örnek alınamayacak bir
olay, on binlerce yoksul Anadolu çocuğunun bir muhterisin buyruğuyla
ölüme gönderildiği bir trajedi.
Bakanlık, “Gençlik şühedanın izinde…”
spotuyla bu trajedinin kurbanlarının günümüz gençliğine örnek olacağını
düşünmüş. Hangi kafanın/kafaların ürettiği bir düşünce ise…
Almanların, Türkiye’ye giden trenlerin üzerine “Enverland’a (Enver’in ülkesine) gider” diye yazdıkları dönem. Damad-ı Şehr-yârî Enver Paşa’nın megalomanisi uç noktada; kendisini Napolyon’a benzeten çevresindeki dalkavuklara, “Bu benzetmeyi kabul edemem” diyor, “çünkü ben ikinci adam olamam!”
***
Yaklaşık 125.000 asker “Turan Fatihi” olmak hayallerinin peşinde koşan Enver Paşa’nın komutasında yollara sürülür. Yapılan harekât planına göre 9. Kolordu Sarıkamış Dağları’nı, 10. Kolordu da Allahuekber Dağları’nı aşarak Rusları Sarıkamış’ta kuşatıp yok edecektir.
Askerin üzerinde kış koşullarına uygun giysiler yoktur;
beslenmeleri yetersizdir. Komutanlar arazi ve yol incelemesini yanlış
yapmışlar, tekerlekli araçlar ve kısıtlı mühimmat karlara saplanıp
kalmıştır. Enver Paşa inadından dönmez. Son bir gayretle Sarıkamış’a yüklenmek ister. Gemlenemez ihtirasının acımasızlığıyla emir verir: “Saldırı sırasında her üst, bir adım geri atanı derhal vuracaktır!”
Askerler, bu durum karşısında dillerinde kelimei şehadet, bile bile
ölüme yürürler. Güçleri tükenmiş, hasta ve yorgun olarak Rusların
karşısına dikilirler. Bir avuç kalmışlardır; tek kurşun bile atamadan
donarak ölürler.
Düşman bile acımıştır askerimizin durumuna. “İlk
sırada diz çökmüş beş kahraman. Omuz çukurlarına yasladıkları
mavzerleri ile nişan almışlar. Tetiğe asılmak üzereler. Ama
asılamamışlar. Kaput yakaları, Allah’ın
rahmetini o civan delikanlıların yüreklerine akıtabilmek istercesine
semaya dikilmiş, kaskatı... Hele bıyıkları, hele hele bıyıkları ve
sakalları! Her biri birer fütuhat oku gibi çelik misal. Ya gözler?
Dinmiş olmasına rağmen şu kahredici tipinin bile örtüp kapatamadığı
gözleri! Apaçık! Tabiata da, başkumandana da, karşısındaki düşmana da
isyan eden ama Allah’ına teslimiyetle bakan gözler... Açık, vallahi apaçık! (…) “Allahuekber Dağları’ndaki Türk müfrezesini esir alamadım. Bizden çok evvel Allah’larına teslim olmuşlardı.” (Rus Kurmay Başkanı General Pietroroviç’in günlüğünden, 24.12.1914 Perşembe.)
26 Aralık 2012
Yorum Gönder