Kırpık yıldızların dönek kaderi! - Mehmet Faraç

Ünlü tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi, önceki akşam katıldığı bir televizyon programında, İstanbul Bostancı’da düzenlenen “sanatçılar buluşması”nı da değerlendirmiş.
Programın sunucusu; sinema ve dizi oyuncusu Halil Ergün’ün “AKP’ye oy verdim” şeklindeki açıklamasını anımsatınca, Sururi hayrete düşmüş ve şunları söylemiş:
“Halil Ergün’ün AKP’ye oy verdiğine inanamıyorum. Bu benim için yeni bir bilgi oldu. Ergün gerçekten çok aşırı, ileri solcu bir isimdi! Eski solcular kırpıp kırpıp yıldız mı oldular.”
Gülriz hanım hiç hayrete düşmesin!.. Halil Ergün gibi sahne ve sinema dünyasında oyuncu ya da figüran olarak faaliyet gösteren o kadar çok insan AKP’ye oy verdiğini açıkladı ki, adlarını saymaya bile gerek yok...
Sururi’nin “eski solcular kırpıp kırpıp yıldız mı oldular” şeklindeki tepkisine ise iki açıdan katılmıyorum;
Birincisi “solcu” adam kanına kadar, damarlarına kadar ve de en önemlisi yaşamına yön veren pusulasına kadar solcudur... Solcu dedin mi birine; o eğilmeden yaşar, ilerici gibi hareket eder, devrimci gibi dik durur...
Bu memlekette son on yılda ne ikiyüzlü “sahte solcular” gördük biz... Kalemleriyle AKP’ye yağ çekerken, Adalar’da CHP’yi dizayn etmeye çalışan liboşlar!..
İhale almak ve rant elde etmek uğruna siyasete uşaklık yapan dönek işbirlikçiler...
Hatta, 30 yıl küfür ettikleri cemaatlerin kahvaltı sofrasına utanmadan yılışan hikmeti kendinden menkul kaz tüccarları!..
Üstelik bu kafası karışık zatlar, asıl yüzlerini ortaya çıkartan gerçek devrimcileri de “ulusalcı faşist” diye ahlaksızca eleştirecek kadar zavallılar!..
Velhasıl bir insan, rantiye kulvarında bırakın aniden sağa dönmeyi, şoke edici biçimde anarya yapabiliyorsa; ondan bırakın solcu olmayı, olsa olsa dönek olur!..
“Yıldız” meselesine gelince... “Yıldız” geçinenler istedikleri kadar kendilerini kırpsınlar; hatta “ne yaptık ulan biz” diye saçlarını başlarını yolsunlar; onlardan “solcu” falan çıkmaz...
Onlardan olsa olsa ampul olur ki, o da ancak ceplerini; pardon kendi rotalarını aydınlatmaya yarar!..
Sarıgül güven yaratıyor mu?..
Ne ilginç değil mi; Kemal Kılıçdaroğlu defalarca “kapımız açık, kim isterse gelsin” diye açıklama yaparken, medyanın ve araştırma şirketlerinin komik anketlerle pohpohlamaya devam ettiği Şişli Belediye Başkanı, yerinden bir türlü kıpırdamıyor!!!
Çünkü Sarıgül, hem belediyedeki yardımcılarının yönettiği Yaşar Nuri Öztürk’ün eski partisini hem de “TDH” adlı oluşumu CHP’nin başında, “Demoklesin kılıcı” gibi sallamaya devam ediyor!..
Çünkü Sarıgül’ün kafası çok karışık... Sağcı mıdır, solcu mudur, cemaatçi midir net bir görüntü vermiyor!.. Çünkü Sarıgül, kim onunla ne konuşuyorsa, onun etkisinde kalarak şoke edici zikzaklar yapmaktan da hiç kaçınmıyor...
Örneğin; Sarıgül zihniyetinin; “Anadolu birleşik devletlerini kuralım” şeklindeki saçmalığı ciddi gazetelere bile “Kürt sorununa çözüm önerisi” diye pazarlanabiliyor!..
Örneğin; 19 Mayıs’ta tüm Şişli’yi devasa Atatürk posterleri ve Türk Bayrakları ile donatan Sarıgül, Taraf adlı cumhuriyet düşmanı gazetenin kendisini Kuzey Kore’nin liderine benzetmezsi üzerine, korkarak çark edebiliyor. Üstelik yalnızca çark etmiyor, 29 Ekim ve 10 Kasım’da ortadan kaybolabiliyor!..
Örneğin Sarıgül; tam üç kez bu köşede “ABD’de Fethullah Gülen’le niçin görüştün” şeklindeki soruya bir türlü yanıt vermiyor ve kamuoyundaki yaygın söylentiyi haklı çıkartıyor.
Bir tek bu değil; zikzakları ve ilişkileriyle güven yaratamayan Sarıgül, AKP’nin ilk fırsatta dosya savaşı başlatacağını bildiği için, CHP’nin büyükşehir adayı da olsa kaybedeceğini çok iyi görüyor.
Sarıgül bu yüzden seçim kaybetmiş bir siyasetçi olmak yerine, “garanti” gördüğü Şişli’de pusuya yatarak hem Kılıçdaroğlu’nu “beni partiye almıyor” diye yıpratmayı hem de CHP’yi medya baskısı altında tutmayı hedefliyor!..
Kılıçdaroğlu; komik belediye anketleri ve medya şovlarına aldanmadan, bir an önce CHP’ye şaibesiz, sorunsuz, kafası net, siyasi rotası belli, dürüst ve sevilen bir aday bulmalıdır...
Çünkü CHP tabanı, Sarıgül’ün geldi-gitti propagandasından iyice bıkmış... Çünkü CHP gibi bir parti, “Demoklesin kılıcı”nın altında oynatılacak bir parti olmamalıdır!..
Zaman hedef gösterince!..
Dün cemaatin ve hükümetin gazetelerinde bizzat beni de hedef gösteren tuhaf bir haber vardı...
Ergenekon davasının 13 Aralık’taki oturumunda yaşanan olaylarla ilgili Ankara Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmış.
Başta CHP lideri Kılıçdaroğlu, İşçi Partisi ve ADD yöneticileriyle CHP milletvekilleri Muharrem İnce, Süheyl Batum; İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve benim de aralarında bulunduğum kişiler “şüpheli” olarak yer almışız.
Peki bu soruşturma niçin açılmış biliyor musunuz; adını sanını bile duymadığım Adalet Platformu diye ne olduğu belirsiz bir grubun başkanı tarafından yapılan suç duyurusu üzerine!..
Bu zatın iddiasına göre ben ve diğer şüpheliler adil yargılamayı engellemeye teşebbüsün de ötesine geçmişiz!..
Silivri’deki duruşmayı yüzlerce gazeteci izlerken, benim “şüpheli” diye hedef gösterilmemin ardında Zaman gazetesinin 15 Aralık tarihli manşeti var. Bakınız Zaman o gün neler saçmalamıştı:
“Avukatlardan biri; mahkeme salonu bahçesinde ayaküstü sohbet eden CHP’li Aydınlık yazarı Mehmet Faraç ile gazeteci olduğu söylenen İmambakır Üküş ve iki CHP’li bayanın yanına gitti. Avukat, onlara insanın kanını donduran şu tavsiyede bulundu: “Burada yüz binlerce insan var. Bu insanlar duruşma salonunu basarsa kim bunlara engel olabilir?”
Türkiye’de medya etiği ne hale geldi gördünüz mü?.. Bir avukat yanımıza gelmişmiş, bir şeyler söylemişmiş ve biz de “şüpheli” olmuşuz!.. Yazıklar olsun böylesi haberciliğe de böylesi zihniyete de...
CHP’nin kapatılması için dava açacak kadar saçmalayan bir şahsın, cemaat gazetesinden aldığı feyizle bizleri hedef göstermesinin altında ne var acaba?..
Hiç kuşkunuz olmasın, hesabı mahkemede sorulacaktır...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget