Ünlü tiyatro sanatçısı Gülriz Sururi, önceki akşam katıldığı bir
televizyon programında, İstanbul Bostancı’da düzenlenen “sanatçılar
buluşması”nı da değerlendirmiş.
Programın sunucusu; sinema ve dizi
oyuncusu Halil Ergün’ün “AKP’ye oy verdim” şeklindeki açıklamasını
anımsatınca, Sururi hayrete düşmüş ve şunları söylemiş:
“Halil
Ergün’ün AKP’ye oy verdiğine inanamıyorum. Bu benim için yeni bir bilgi
oldu. Ergün gerçekten çok aşırı, ileri solcu bir isimdi! Eski solcular
kırpıp kırpıp yıldız mı oldular.”
Gülriz hanım hiç hayrete
düşmesin!.. Halil Ergün gibi sahne ve sinema dünyasında oyuncu ya da
figüran olarak faaliyet gösteren o kadar çok insan AKP’ye oy verdiğini
açıkladı ki, adlarını saymaya bile gerek yok...
Sururi’nin “eski solcular kırpıp kırpıp yıldız mı oldular” şeklindeki tepkisine ise iki açıdan katılmıyorum;
Birincisi
“solcu” adam kanına kadar, damarlarına kadar ve de en önemlisi yaşamına
yön veren pusulasına kadar solcudur... Solcu dedin mi birine; o
eğilmeden yaşar, ilerici gibi hareket eder, devrimci gibi dik durur...
Bu
memlekette son on yılda ne ikiyüzlü “sahte solcular” gördük biz...
Kalemleriyle AKP’ye yağ çekerken, Adalar’da CHP’yi dizayn etmeye çalışan
liboşlar!..
İhale almak ve rant elde etmek uğruna siyasete uşaklık yapan dönek işbirlikçiler...
Hatta, 30 yıl küfür ettikleri cemaatlerin kahvaltı sofrasına utanmadan yılışan hikmeti kendinden menkul kaz tüccarları!..
Üstelik
bu kafası karışık zatlar, asıl yüzlerini ortaya çıkartan gerçek
devrimcileri de “ulusalcı faşist” diye ahlaksızca eleştirecek kadar
zavallılar!..
Velhasıl bir insan, rantiye kulvarında bırakın aniden
sağa dönmeyi, şoke edici biçimde anarya yapabiliyorsa; ondan bırakın
solcu olmayı, olsa olsa dönek olur!..
“Yıldız” meselesine gelince...
“Yıldız” geçinenler istedikleri kadar kendilerini kırpsınlar; hatta “ne
yaptık ulan biz” diye saçlarını başlarını yolsunlar; onlardan “solcu”
falan çıkmaz...
Onlardan olsa olsa ampul olur ki, o da ancak ceplerini; pardon kendi rotalarını aydınlatmaya yarar!..
Sarıgül güven yaratıyor mu?..
Ne ilginç değil mi; Kemal Kılıçdaroğlu defalarca “kapımız açık, kim
isterse gelsin” diye açıklama yaparken, medyanın ve araştırma
şirketlerinin komik anketlerle pohpohlamaya devam ettiği Şişli Belediye
Başkanı, yerinden bir türlü kıpırdamıyor!!!
Çünkü Sarıgül, hem
belediyedeki yardımcılarının yönettiği Yaşar Nuri Öztürk’ün eski
partisini hem de “TDH” adlı oluşumu CHP’nin başında, “Demoklesin kılıcı”
gibi sallamaya devam ediyor!..
Çünkü Sarıgül’ün kafası çok
karışık... Sağcı mıdır, solcu mudur, cemaatçi midir net bir görüntü
vermiyor!.. Çünkü Sarıgül, kim onunla ne konuşuyorsa, onun etkisinde
kalarak şoke edici zikzaklar yapmaktan da hiç kaçınmıyor...
Örneğin;
Sarıgül zihniyetinin; “Anadolu birleşik devletlerini kuralım” şeklindeki
saçmalığı ciddi gazetelere bile “Kürt sorununa çözüm önerisi” diye
pazarlanabiliyor!..
Örneğin; 19 Mayıs’ta tüm Şişli’yi devasa Atatürk
posterleri ve Türk Bayrakları ile donatan Sarıgül, Taraf adlı cumhuriyet
düşmanı gazetenin kendisini Kuzey Kore’nin liderine benzetmezsi
üzerine, korkarak çark edebiliyor. Üstelik yalnızca çark etmiyor, 29
Ekim ve 10 Kasım’da ortadan kaybolabiliyor!..
Örneğin Sarıgül; tam üç
kez bu köşede “ABD’de Fethullah Gülen’le niçin görüştün” şeklindeki
soruya bir türlü yanıt vermiyor ve kamuoyundaki yaygın söylentiyi haklı
çıkartıyor.
Bir tek bu değil; zikzakları ve ilişkileriyle güven
yaratamayan Sarıgül, AKP’nin ilk fırsatta dosya savaşı başlatacağını
bildiği için, CHP’nin büyükşehir adayı da olsa kaybedeceğini çok iyi
görüyor.
Sarıgül bu yüzden seçim kaybetmiş bir siyasetçi olmak
yerine, “garanti” gördüğü Şişli’de pusuya yatarak hem Kılıçdaroğlu’nu
“beni partiye almıyor” diye yıpratmayı hem de CHP’yi medya baskısı
altında tutmayı hedefliyor!..
Kılıçdaroğlu; komik belediye anketleri
ve medya şovlarına aldanmadan, bir an önce CHP’ye şaibesiz, sorunsuz,
kafası net, siyasi rotası belli, dürüst ve sevilen bir aday
bulmalıdır...
Çünkü CHP tabanı, Sarıgül’ün geldi-gitti
propagandasından iyice bıkmış... Çünkü CHP gibi bir parti, “Demoklesin
kılıcı”nın altında oynatılacak bir parti olmamalıdır!..
Zaman hedef gösterince!..
Dün cemaatin ve hükümetin gazetelerinde bizzat beni de hedef gösteren tuhaf bir haber vardı...
Ergenekon davasının 13 Aralık’taki oturumunda yaşanan olaylarla ilgili Ankara Cumhuriyet Savcılığı soruşturma başlatmış.
Başta
CHP lideri Kılıçdaroğlu, İşçi Partisi ve ADD yöneticileriyle CHP
milletvekilleri Muharrem İnce, Süheyl Batum; İstanbul Barosu Başkanı
Ümit Kocasakal ve benim de aralarında bulunduğum kişiler “şüpheli”
olarak yer almışız.
Peki bu soruşturma niçin açılmış biliyor musunuz;
adını sanını bile duymadığım Adalet Platformu diye ne olduğu belirsiz
bir grubun başkanı tarafından yapılan suç duyurusu üzerine!..
Bu zatın iddiasına göre ben ve diğer şüpheliler adil yargılamayı engellemeye teşebbüsün de ötesine geçmişiz!..
Silivri’deki
duruşmayı yüzlerce gazeteci izlerken, benim “şüpheli” diye hedef
gösterilmemin ardında Zaman gazetesinin 15 Aralık tarihli manşeti var.
Bakınız Zaman o gün neler saçmalamıştı:
“Avukatlardan biri; mahkeme
salonu bahçesinde ayaküstü sohbet eden CHP’li Aydınlık yazarı Mehmet
Faraç ile gazeteci olduğu söylenen İmambakır Üküş ve iki CHP’li bayanın
yanına gitti. Avukat, onlara insanın kanını donduran şu tavsiyede
bulundu: “Burada yüz binlerce insan var. Bu insanlar duruşma salonunu
basarsa kim bunlara engel olabilir?”
Türkiye’de medya etiği ne hale
geldi gördünüz mü?.. Bir avukat yanımıza gelmişmiş, bir şeyler
söylemişmiş ve biz de “şüpheli” olmuşuz!.. Yazıklar olsun böylesi
haberciliğe de böylesi zihniyete de...
CHP’nin kapatılması için dava
açacak kadar saçmalayan bir şahsın, cemaat gazetesinden aldığı feyizle
bizleri hedef göstermesinin altında ne var acaba?..
Hiç kuşkunuz olmasın, hesabı mahkemede sorulacaktır...
Yorum Gönder