Egemenlik kayıtsız şartsız milletin midir?
Siz öyle sanın!
Çocukluğumdan beri bu sözü
duyarım...
Türkiye’de hiçbir zaman
egemenlik ulusun (milletin) olmadığı halde öyle
sandık.
Ne zaman büyüdük, gençlik dönemimiz
darbelerle ve baskıcı rejimlerle geçti, egemenliğin milletin değil,
sivil-asker egemen güçlerin olduğunu
gördük.
Çünkü egemenler her dönemde güçlüydü...
İster asker olsun ister sivil olsun, birey sesini çıkarınca,
demokrasi ve özgürlük
isteyince karşınıza çıkarlardı:
“Siz henüz demokrasiyi yaşam biçimi olarak görecek düzeye
gelmediniz!”
Asker ve sivil egemenler, halkı, yani milleti karınca gibi
gördüler.
Kimi zaman dağları, ovaları sattılar, kimi
zaman köprüleri, karayollarını, koyları,
bükleri...
***
Sesini çıkaran emekçilerin sendikal hak ve özgürlükleri
engellendi, üniversitelerin özerkliği ortadan
kalktı.
Bu ülkede yargısız infazlar yapıldı, faili
meçhul siyasi cinayetler işlendi.
Demokrasiden yana, insan haklarından yana, yaşama
hakkından yana kim varsa öldürüldü.
Gazeteci, yazar, bilim insanı, savcı, yargıç, emekçi, subay, kim
varsa...
Kimileri susturuldu, bu ülkeyi terk etmek
zorunda kaldı.
Öyle 60-70 yıl gerilere gitmeye gerek
yok, son 30 yıla bakın yeter.
Bakmayın siz o sahte demokratlara ve
cumhuriyetçilere...
Hepsi aynı tabaktan yemek yerler!
Dağlarımızı, ovalarımızı
“çokuluslu altın avcıları”na
peşkeş çekerken de birlik olurlar, 10 bin HES kurulurken de...
Akarsularımızı, denizlerimizi kirletenlerle işbirliği yapan
onlardır.
***
HES’ler su potansiyelinin yüksek olduğu Doğu
Karadeniz’de yoğunlaşıyor.
Salt Trabzon’da
135, Rize’de
84, Artvin’de
24 HES yapımı planlanıyor.
Derelerimiz piyasacı bir anlayışla özel sektöre
veriliyor...
Böylece dere yatakları kapatılıyor, bir
yağmur yağdığında insanlarımız boğularak ölüyor.
Mühendislik kuralları sıfır...
Oysa hidroelektrik santralları, bilimsel
ölçütler, havza temelinde yerel halkın onayı
alınarak projelendirilir.
Kimi yerlerde yurttaşlar buna karşı çıkıyor, çevre eylemcileri
“terör örgütü”
üyesi yaftasıyla gözaltına alınıp ardından
tutuklanıyor.
***
CHP Karamanmaraş Milletvekili Durdu Özbolat,
termik santrallarla ilgili verdiği soru önergesinde, Abu
Dabi’nin Ulusal Enerji Şirketi
TAPQ ve Elektrik Üretim AŞ
(EÜAŞ) arasında, Afşin-Elbistan bölgesinde işbirliğine
ilişkin kaygılarını dile getiriyor.
Türkiye’nin dördüncü büyük ovasına sahip olan
Elbistan yöresinde üreticiler kaygılı...
Durdu Özbolat bu gerçeği Bakan Taner
Yıldız’a soru önergesiyle aktardı.
Bakalım nasıl bir yanıt gelecek, ben de merak ediyorum.
***
Vahşi kapitalizmin güler yüzü olan küreselleşme
döneminde, yoksul halkların demokrasi ve özgürlük masalıyla
kandırıp ülkelerini işgal ederler, kıyım yaparlar, mezhep
çatışması çıkarırlar.
Geçmişte bunlara ülkemizde çok tanık olduk.
Nice kıyımlar gördük!
Günümüzde yaşananları biliyoruz...
Sadece bir örnek vereyim:
Odatv ve Soner
Yalçın’ın başına gelenler...
Suçu gazetecilik yaşamında faili meçhul
cinayetleri, yasadışı yapılanmaları, çeteleri ortaya
çıkarmak...
Sabaha karşı evine polis baskını yapıldı
ve 682 gündür Silivri zindanında yatıyor.
Soner Yalçın, 27 Aralık Perşembe günü saat
9’da Çağlayan
Adliyesi’nde olacak.
Oraya bekliyorum sizi...
Suçun ve suçlunun olmadığı bir dava...
Mahkeme “kaçma ve delilleri karartma kuşkusu
yok” diyor ama o hâlâ zindanda...
Çünkü sivil egemenler öyle
istiyor!
Yorum Gönder