Pazar günü Bostancı Gösteri Merkezi’ni
hıncahınç dolduran 4500 yurtsever, Sanatçılar
Girişimi’nin büyük organizasyonuyla çok tatmin edici
bir gün geçirdiler. Saat 17.30’dan gece
23.30’a kadar süren altı saatlik maratona imza atanlar
arasında ülkenin en önemli sanatçıları vardı.
Herhalde hiçbir organizatörün başaramayacağı kapsamda düzenlenmiş bir
aktivite olan “Büyük
Buluşma”nın içinde Ataol
Behramoğlu’ndan Tarık
Akan’a, Mehmet
Aksoy’dan Nejat
Yavaşoğulları’na, Ümit
Zileli’den Edip
Akbayram’a, Genco
Erkal’dan Timur
Selçuk’a, Sadık
Gürbüz’den
Kubat’a, ülkenin sayısız aydını vardı.
Gece inanılmaz bir çoşku ile sürdü.
Sanatçılar Girişimi’nin kökü, neredeyse bir
yıl kadar önce sekiz sanatçı dostumu, eşimle birlikte evde yemeğe davet
etmemizle başlamıştı. O gün, zaten sık sık birlikte kafa patlatan sanatçılardan
Ataol Behramoğlu, Orhan Aydın, Levent Kırca, Edip
Akbayram, Ümit Zileli, Orhan Kurtuldu, Mehmet Güleryüz
ve ben, eşlerimizle beraber ülkenin durumunu ele almıştık. Doğal akışta bu
demokratik tepkiyi yaşama geçirme kararı aldık. Gerisi zaten kamuoyunun malumu.
Aslında bu cümle de abartılı. Çünkü bu ülkede, aydın
insanların -en azından kendilerine göre(!)- haklı gerekçelerle iktidara olan
eleştirilerini, duyulur şekilde halka iletecek cesarette
“medya organı”(!) yok
denecek kadar az.
Sanatçılar Girişimi olarak beklentilerimizin de ötesinde bir başarıya
ulaşan gece ile ilgili bazı kritik notlarım var:
Behramoğlu’nun yüreklendirici açılış konuşmasından ve
bazı değerli sanatçılardan sonra sıra bana geldi. En çok alkış alan vurgulamam
şuydu: “Ya hâlâ ‘sen
Kemalistsin, ben sosyalistim, sen sosyal demokratsın ben
Troçkistim’ gibi ayrımlarla birbirimizi yiyip
ayrışacağız ve o zaman seçimlerden sonra yakınmanın bir anlamı olmayacak, ya da
yumruk gibi ana muhalefetin etrafında birleşip, diğer muhalif partilerle, sivil
toplumla el ele verip önümüze dikilen barikatları yıkacağız. Bunun adına ister
mantık evliliği deyin, ister aşk veya tutku, buna mecburuz. Bunu başarıp
karanlığı sandıkta yeneceğiz. Ana muhalefete çok iş düşüyor: Lütfen artık engin
ufukları, bize ait olmayan sularda, beyhude çabalarla aramayın. Kendi
sularımızda, şu salonda arayın.”
Konuşmamın ardından kürsüye gelen
Kılıçdaroğlu, bu mesajı aldığını ve
“Ortak paydaların öne çıkarılması gerektiğini, bu
paydanın da Mustafa Kemal Atatürk
olduğunu” söyleyerek salondan büyük alkış aldı ve umut
verici kararlı bir konuşmanın ardından salondan ayrıldı.
Gecenin devamında birçok coşturucu müzik, nefis şiirler ve tiyatro
bölümleri izlendi, tüm sanatçılar Timur Selçuk’un
piyanosu başında birleşip beraber geceye nokta koyan şarkılar söylediler,
Kadıköy-Maltepe-Beşiktaş-Sarıyer belediyelerinin desteğini de alan muhteşem
buluşma sona erdi.
Gecede yorumunu yapmak istediğim iki nazar boncuğu oldu. Birincisi
sevgili Melike Demirağ, salondakilere, attıkları
sloganlar konusunda ikazlar yaptı ve bunda ısrar etti. Gereksiz bir gerginlik
oldu. Kimse, hele bu konuda yetkisi olmayan biri, böyle coşkulu bir salonun
sloganlarına karışamaz. İkinci ve çok daha vahim olay, Levent
Kırca’nın Kılıçdaroğlu ayrıldıktan sonra yaptığı
konuşmaydı. Değerli arkadaşım olayların biraz eski yorumunda kalmış ve salonda
yaptığım, tüm muhalefetleri ana muhalefetin önderliğinde birleştirme gereği
fikrinin aldığı desteğin de farkına varmamış.
“Kılıçdaroğlu’nun kendisinin
sırasında konuştuğunu ve CHP propagandası yaptığını”
söyleyen Kırca, kusura bakmasın ama durumu ıskalamış.
Birincisi, Kılıçdaroğlu’nun orada bir
konuşma talebi veya sırası yoktu. Bizlerin büyük ısrarıyla
Bostancı’yı programına aldı ve
Menemen’den kalktı geldi. Bir konuşma yapmasını ise
Sanatçılar Girişimi adına kendisinden Behramoğlu rica etti. İkincisi,
konuşmasında “yumruk gibi birleşme”
kararlılığımızı destekleyen ortak paydayı savundu ve
topa girdi. Bundan daha güzel bir şey olabilir mi?
İtiraf etmem lazım ki, bunlar solun ve ulusalcıların eski kronik
hastalıkları. Artık bu kaprislere vaktimiz kalmadı! Seçimleri kazanmak için
oyları tek sepette toplamaya mecburuz. Bu da ana muhalefete açık bir destek
vererek, onu eleştireceksek de yapıcı şekilde
yörüngesini düzelterek olur. Eskisi gibi “Biz her
partiye eşit mesafedeyiz. Kimseyi tutmuyoruz”
nakaratına devam ederseniz, Silivri ve diğer zulümhanelerdeki can
kardeşlerimiz daha çok acı çekerler, hak etmedikleri işkencelere maruz kalırlar.
Bu nedenle herkes artık ayağını denk alsın ve demode şovlara kalkışmasın.
Yorum Gönder