Sevgili okurlarım, ODTÜ olayı, öğrencilerin AKP iktidarını protesto
ettiği ve polisin orantısız güç kullandığı öteki olaylar gibi artık alıştığımız
görüntülerden biri değil…
Çünkü Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, bu olaylardan dolayı,
(şimdiye kadar bütün iktidarların yaptığı gibi) üniversite
yönetimini ve öğretim üyelerini suçladı.
Olay, Türkiye’nin bugün içinde bulunduğu
çelişkilerin, çıkmazların bir yansımasıdır…
Bu nedenle biraz daha derinliğine bakılması gerekmektedir.
Önce bazı gerçekleri anımsayalım:
1) Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Demokrat Parti iktidarı döneminde,
Adnan Menderes tarafından, kendisine muhalif olduğunu
düşündüğü devlet üniversitelerine karşı, siyasal
iktidara bağımlı bir vakıf üniversitesi projesi olarak ortaya
atıldı.
2) Kurucu rektör Kemal Kurdaş ve arkadaşları,
uluslararası standartlarda kaliteli bir üniversite yarattı.
3) Gerek üniversitenin kaliteli bilimsel yapısı, gerekse yerleşkesinin
Ankara dışında geniş bir yeşil alan içinde çağdaş bir yapı olarak kurulması
burayı kısa zamanda hem öğretim üyeleri hem de öğrenciler açısından cazip bir
hale getirdi.
4) Öğretim üyelerinin bilimsel kalitesi ve bilime adanmışlıkları,
bilimsel çalışmaları kısıtlamaya ve sınırlamaya yönelik her türlü siyasal
iktidar baskısına, sadece bilim yapmak ve evrensel değerlere sahip
çıkmak adına, karşı koydu.
5) Kurdaş’ın kurduğu yapı
üzerinde yükselen bu bilime saygılı yönetim geleneği,
belli dönemlerde üniversiteyi denetim altına almak için atananlar dışında,
sonradan gelen Prof. Erdal İnönü gibi
rektörler tarafından sürdürüldü, bugün de uluslararası değerde bir bilim insanı
olan Prof. Ahmet Acar tarafından devam ettiriliyor.
(Eşi Feride Acar da uluslararası üne sahip bir bilim
insanıdır.)
6) Öğrencilerin kaliteli yapısı, gençlerin ülke sorunlarına eğilmeleri
ve çözüm aramaları sonucunu doğurdu.
7) Türkiye’nin geçtiği çalkantılı dönemlerde
ODTÜ yerleşkesi de bütün öteki üniversiteler gibi, hem akademik kadroların
bilimsel hem de öğrencilerin siyasal arayışlarına sahne oldu.
8) Bütün bu oluşumlar sırasında ODTÜ, bilimsel başarısını devam ettirdi
ve bugün dünyanın en iyi 100 üniversitesi arasında girmeyi
başardı.
9) Nitekim Çin tarafından fırlatılan “Türk
uydusunun” töreninin bu üniversitede yapılması,
projenin (Başbakan’ın eleştirdiği)
ODTÜ’lü elemanlar tarafından gerçekleştirilmesinin bir
sonucuydu.
Şimdi sorular:
1) Bilimin önkoşulu olan
“sorgulama”, özgür bir ortam
olmadan yapılabilir mi, özgürlüğün olmadığı yerde bilim gelişebilir
mi?
2) Özgürlük bir bütün değil midir; bilim insanları
“kahraman” oldukları için
değil, sadece bilim yapmak istedikleri için özgürlükten yana tavır koymak
zorunda değiller midir?
3) Bir kurumun, özellikle de bir üniversitenin, uluslararası
standartlarda başarılı olması için, rekabet ettiği yabancı kurumların sahip
olduğu maddi olanaklar kadar, özgürlük gibi manevi
değerlere de sahip bulunmaları gerekmez mi?
4) Bir ülke, üniversitelerini siyasal denetim ve baskı altına aldığı
zaman dünya standartlarında başarı gösterebilir mi, o ülkenin kalkınma ve
gelişmesi ne olur?
Biraz düşünmeye başlasak iyi olur diyorum!
Yorum Gönder