Başbakan “tak”, Ferit Şahenk “şak” dedi.
Başka bir ifade ile Tayyip Bey emretti, Star TV’nin patronu Hürrem Sultan’ı anında tesettüre soktu.
Muhteşem Yüzyıl’ın bu hafta yayınlanacak olan 77. bölümünde Hürrem’i türbanı ve tesettürü ile göreceğiz.
Sakın kimse bu olacaklara “senaryo gereği” falan demesin.
76
bölümün neredeyse tamamında memeleri ile fink atan Hürrem Sultan’ın,
Başbakan’ın o eleştirisi sonrasında tesettüre sokulması doğal bir akış
olamaz.
Belli ki devletle büyük işleri işleri olan Ferit Şahenk, hadi
“tehdit” demeyelim, aldığı ikaz sonrasında çıkış yolunu dizinin
senaryosu ile kahramanlarını değiştirip-dönüştürmekte bulmuştur.
Şahenk
gibi eşi Hıristiyan olan ve türban-tesettür gibi hassasiyetleri olmayan
birinin televizyon kanalında, onlarca bölümden sonra böyle bir tercihe
gitmesi ancak çıkar ve korku ile izah edilebilir.
İlaveten bu tablo bugünkü Türkiye’yi anlatan en iyi resimdir.
Yürütmenin başı artık televizyon dizilerinde bile türban ya da tesettürü dayatma ya da mecbur etme noktasındadır.
Kurgulanan
bir dizi filme bile müdahale, emin olun otoriter rejimlerde bile zor
görülen bir tasarruftur ve bu kadarını ancak Afganistan’da Taliban
yapabilmiştir.
Hayır hadise tarihe sahiplenme değil, o ambalajla otoriteyi perçinleştirme ve yalana dayalı tarih yaratma gayretidir.
Öyle
çünkü Muhteşem Yüzyıl’daki Harem ile kölelik kurumları iftira değil
tarihsel vakıadır. Dolayısıyla kurgu olsa bile dizinin bilgi bağlamında
özü doğrudur.
Daha önce de yazdık, Osmanlı’nın yanlışları da vardı, doğruları da!
Harem ve kölelik kurumları o yanlışlarından biriydi.
Var olan biri şeyi, aman Osmanlı’ya laf söylenmesin diye saklamak, taassubun bile ötesi bir davranıştır.
Cübbeli-Jet Fadıl ve Örgüt!
Televizyonda görüntüleri izlemişsinizdir.
Cübbeli Ahmet Hoca’yı hapishane çıkışında kalabalıklarla beraber “Jet Fadıl” namı ile maruf Fadıl Akgündüz karşıladı.
Cübbeli’nin yargılaması sürdüğü için bir şey demiyeceğiz.
Dahası Ahmet Ünlü’den, AKP ve F Tipini eleştirdiği için intikam alındığı kanaatı bizde de var.
Ancak Jet Fadıl resmini anlamam mümkün değil.
Öyle çünkü bu Fadıl, inançlı insanlardan topladığı paralar ve sonrasında yaşanan dramlar sebebiyle defalarca manşet olmuştu.
İşte
böyle bir isim yani kul hakkı yediği dillerde olan biri kendilerine
inançlı diyen topluluklar ve önderleri tarafından yine baş tacı
ediliyorsa orada durup düşünmek gerekiyor.
Altını çizerek yazıyorum,
Türkiye’nin en büyük sosyal tehditlerden biri hücre evleri ya da örgüt
görüntülerini veren kimi cemaat örgütlenmelerinin bütün ülkeyi dalga
dalga sarmasıdır.
Maalesef bu cemaat örgütlenmelerinde fikri ve
vicdanı hür olmayan yani sorgulama yetenekleri tamamen köreltilip
afyonlanmış robotlar üretiliyor ki, bu tablo sadece toplum ve devlet
hayatımızı değil aynı zamanda kutsal inancımızı da tehdit ediyor.
Rusya, Beşar hasımlarının yüzüne böyle tükürdü
Bugün Rusya ile dostluğu birkaç sebepten ötürü Türkiye’nin bekası adına olmazsa olmaz görüyorum.
Bunların
en önemlisi Küresel Emperyalizmin Ön Asya ve Ortadoğu dizaynı
projesine Rusya’nın İran ve Çin ile beraber karşı çıkıp dikilmesi ve
Türkiye’deki iktidara rağmen Türkiye’nin bundan yararlanması olayıdır.
Bugünkü
tablo da Rusya’nın tutumu ve varlığı Türkiye’nin bağımsızlığına teminat
gibidir. Eğer Beşar Esad görevinde kalacaksa ve Akdeniz’e sarkacak
Büyük Kürdistan bir şekilde engellenecekse bu Rusya-İran ve Çin’in
tutumu sayesinde olacaktır.
İlaveten onlarca milyon Türk’ü sinesinde
barındıran Rusya, bir bakıma Turan kavmidir ve geniş ekonomik
ilişkilerden komşuluğa kadar türlü yakınlıklarımız vardır.
Gelelim Rusya’nın Esad hasımlarının yüzüne tükürmesi olayına?
Hatırlayın,
Rus Devlet Başkanı, Türkiye’ye geldiğinde iç ve dış basın Putin ile
Erdoğan’ın Beşar’ın gitmesi noktasında anlaştığı şeklinde yalan haberler
pompalamıştı.
Rus Dışişleri Bakanı Lavrov, bu iddiaları önceki akşam
İtar-Tass ajansına yaptığı açıklamayla çok net ifadelerle yalanladı ve
yalancıların mumunu söndürdü.
Mısırlı Araplar kadar olamamak!
Malum Mübarek sonrasında Mısır halkı, İhvan-ül Müslimin’e yani Müslüman Kardeşler’e oy verdi ve Mursi’yi Cumhurbaşkanı seçti.
Sonrasında yaşananlar ortada:
Mursi, AKP misali, demokrasiyi fiilen askıya aldı.
Yayınladığı bir kararname ile yargı dahil pek kurumun yetkilerini gasp etti.
Edince de Mısır’da kıyamet koptu.
Yüzbinler günler ve haftalarca Tahrir’e doluştu ve Mursi’yi lanetledi.
Dahası El Ezher gibi üniversiteler ayaklandı ve yargıçlar cübbelerini Mursi!ye gönderdi.
Kısacası ülkenin aydınlık dinamikleri Mursi’yi sallamaya başladı.
Öyle olunca da Mursi tükürdüğünü yalamak yani çıkardığı o kararnameye iptal etmek zorunda kaldı.
Kuşkusuz bu durum, Mısır entelektüeli ve halkının zaferidir.
Peki Mısır halkı böylesine şanlı bir direniş yaparken Türk Milleti, AKP faşizmine karşı ne mi yapıyor?
Hiçbir şey!
Sakın öyle değil demeyin, tablo ortada!
Bunu ters yüz etmek isteyenlere işte fırsat, 13 Aralık Perşembe günü Silivri’ye gidin!
Yorum Gönder