Güldal Mumcu’nun “İçimden Geçen Zaman”* güncesinden alıntı yapıp, kitap hakkındaki görüşlerimi belirttiğim 5 Aralık 2012 tarihli yazıma gelen tepkiler arasında bir e-posta aldım ki, “organize muhaberat” ocağında çırak olduğu anlaşılan “kâtibin” acemiliğine güleyim mi, acıyayım mı, şaşırdım!
Mustafa Demir namı ve “mustafademir34@gmail.com” adresiyle yazan vatandaş, bendenizden zaten gazeteci olamayacağını, şu veciz saptamayla açıklıyor: “Bu kadar saf olsanız gazeteci olamazsınız. Saf olamazsınız, ancak okuyucuyu istediğinize inandırmak için saf ayaklarına yatıyor olabilirsiniz!”
Derken, tehdit savurduğunun farkında mıdır, belli değil, ama zihnindeki karanlığı kusuyor: “Ergenekon tekrar azacak olursa, yine suikastların ve faili meçhullerin fitili ateşlenir. O zaman yine belki en yakın tanıdıklarınız bir bir suikasta kurban gider de, sizler gibi birçokları failleri başka yerlerde, yanlış adreslerde arama gayretine girişir.”
***
Biz yazarlar, böyle mesajlar almaya alışkınızdır. Ne var ki bu metni özel kılan ayrıntı, Mustafa Demir adlı çömez muhaberatçının, bana gönderdiği “akıllı ol” uyarısı üzerinden aferin beklediği ağasına hitaben yazdığı iletiyi, yanlışlıkla şahsıma da yönlendirmiş olması!
Acemi çırağın yaranmaya çalıştığı “organize muhaberat reisi”ne yollanan bu ikinci ileti:
“Akif Bey, selamün aleyküm.
Görüşemiyoruz. Nasılsın, iyi misin?
Aşağıdaki yazıyı seninle de paylaşmak istedim.
Selamlar.”
…Diye başlıyor, bana hitaben yazılan uyarı ( !) mesajıyla devam ediyor.
Yamağın gözüne girmeye çalıştığı medya reisi Akif Bey’in kim olduğunu, aziz okurlarımın tahmin yeteneğine bırakıyorum; çünkü bu piyasada bu Akif’ten zaten bir adet var!
***
Haluk Şahin Hocamız, bir meslek başyapıtı olan “Kim Korkar Soruşturmacı Gazeteciden?” kitabında, “organize muhaberatçı”ların paçavraya çevirdiği haberciliği anlatıyor:
“2007’den sonra starlarını yetiştiren karıştırmacı habercinin (ki, onlara ‘özel yetkili gazeteciler’ de deniyor) asıl derdi gerçeği ortaya çıkarmak değil, gerçekliğin ısmarlama ya da birilerinin işine yarayacak bir versiyonunu üretmektir. Gerçeğin ortaya çıkması onun için amaç değildir. Tam tersine yaptıklarıyla gerçeğin bulandırılmasına, hatta örtülmesine hizmet ediyor olabilir. Çünkü esas itibarıyla, olguların hizmetinde bir gazeteci değil, başka bir amaç uğruna çalışan bir ajandır.
Ajan derken ille de bir istihbarat örgütüne bağlı olarak çalışıyor demek istemiyorum; öylesi de olabilir ama burada benim muradım gazeteciliği gazetecilik için değil başka bir amacın hizmetkârı olarak, başka birileri adına yapması, mesleğin ona sağladığı olanakları farklı amaçlarla kullanmasıdır.
***
Böylelerinin mesleğe ihanet ettiklerini söylemek doğru olmaz, onların asıl mesleği zaten başkadır. Uzun yıllar soruşturmacı habercilik yapmış bir kişi bile bir noktada mesleğine ihanet edebilir, satın alınabilir, yalan söyleyebilir. Ama karıştırmacı gazeteci, gene tanım gereği, gazetecilik mesleğine ihanet edemez, çünkü gazeteci değildir. Gene de yaptıklarının mesleğe verdiği hasar açısından, yünlü dolabına girmiş bir güve kadar zararlıdır…”
Hele o güvelerin çırakları, haber karıştırayım derken adres karıştıran acemi ajanları, galiba ajanlık mesleğinin de güvesi oluyorlar!
‘G’ NOKTASI
Prof. Dr. Haluk Şahin’in son kitabı “Kim Korkar Soruşturmacı Gazeteciden?”** tüm gazetecilik okullarında okutulması, deneyimli habercilerin de prensip tazelemek için okumaları gereken, örnek bir meslek rehberi. Bir gazetecilik anayasası.
“Karıştırmacı habercilerin panzehiri araştırmacı/soruşturmacı habercilerdir. Karıştırmacı haberciler, piyasaya sürdükleri kurcalanmış belgelerle ortalığı ve kafaları karıştırabilirler. Ancak demokrasiler, yalanların kullanma tarihinin kısa olduğu sistemlerdir. Sosyal medya ve yeni teknolojilerle bu süre daha da kısalıyor. Eğer iyi çalışıyorsa yargı, üniversite, meslek örgütleri, karıştırmacıların piyasaya sürdüklerine şüpheyle yaklaşıp sorgulamaya başlarlar. Başlangıçta kale gibi görünen yalanın gövdesinde delikler açılır. Ama en önemlisi, bir zaman sonra ülkenin gerçek gazetecileri sapla samanı birbirinden ayırıp olguları ortaya koyarlar; her yalan çıkan haber karıştırıcıların toksinini etkisizleştirir” diyor Haluk Hocamız.
Herkesin sustuğu yerde sözünü söyleyen, doğruyu ve haklıyı savunan bir cesurdur, Haluk Şahin. Bir solukta okudum, başucuma koydum kitabını. Ve uykusuz gecelerimde, onun “Sevgili Mine’ye ki, korkusuz tayfasındandır...” ithafında buluyorum, bazen yitirdiğim cesaretimi.
**Say Yayınları, 2012
“Hainin en yakın akrabası, yalakasıdır.”
BASK ATASÖZÜ
Yorum Gönder