31. İstanbul Uluslararası Kitap Fuarı’na Türkiye’nin içinde bulunduğu iklim damgasını vurdu. Daha açılışta, Sevgili Deniz Kavukçuoğlu’nun “kendileri hapiste, yazdığı kitaplar fuarda” olan yazarları gündeme getirmesi bir bakıma fuarın özetiydi.
Fuarın açılışında konuşan PEN Uluslararası Başkanı John Rolston’un, “Türkiye’de belirsizlik ve korku egemen” sözleri bu özetin çerçevesini çiziyordu.
Fuarın genel havası ise bu iklimin kalıcı olamayacağını, toplumun bunu değiştirecek diriliğe sahip olduğunu gösteriyordu. Bütün sorun bu iradenin biraz daha özgüven kazanıp korku çemberini tümüyle kırması.
Türkiye’de bir şeye başlamak kolaydır, sürdürmek daha zordur. 31. yıla ulaşan İstanbul Kitap Fuarı’nı bugünlere getirenleri bir kez daha kutluyoruz. Zira fuar kurulduğu günden bu yana korku iklimlerini yenmenin, baskılara karşı koymanın, aklın aydınlığını savunmanın zemini oldu. Bu yıl da aynı işlevi sürdürdüğünü görmek, demir parmaklıkların ardından bakınca çok daha anlamlıydı.
***
Fuarda kendi adıma da “gökyüzü dolusu teşekkürler” diye bitirmem gereken pek çok etkinlik vardı.
Kitap fuarlarına yeni bir yapıtla katılmayı kendime ve okura karşı özel bir sorumluluk olarak değerlendiriyorum. O nedenle iki elim demir parmaklıkta da olsa yeni bir ürünle fuara koşmak istiyorum. Bu yıl, hapiste aldığım mektuplardan bir seçki yapıp okurla paylaşmanın zamanıdır diye düşündüm. 30 bin kadar mektubu önce bine indirdim. Bu çok zor oldu. Ama binden 300’e indirmek çok daha zor oldu. Her mektup azaltışta adeta suç işliyor gibiydim.
Mektuplar, toplumun içinde var olan bütün duyguları, bir röntgen filmi netliğinde ortaya koyuyordu. Her mektuptan bir cümleyi, hiç dokunmadan başlığa koydum. O cümlelerden en az on kitap adı çıkardı. Daha önce yazdığı mektuplarda adını yazmaya korkmuş, cesaretini toplayıp bana adıyla soyadıyla mektup yazma kararı almış bir yurttaşın sözünü kitabın başlığına koydum: “O Mektubu Yazan Bendim...”
Bu kez okurun karşısına okurla çıkmış oldum. Okur, yazdığını okuyacak, ben ayna tutan oldum. Ya da bu kitabı yazan okur, yazdıran Mustafa Balbay diyelim.
Kitapla ilgili konferans ve imza günü etkinliğini Cumhuriyet Kitapları, fuarın kurulduğu yer olarak Beylikdüzü CHP İlçe Örgütü ve Balbay’a Özgürlük Girişimi birlikte tasarladı. Bunun için sanatçılardan, aydınlardan, yazarlardan, mektup yazanlardan bir yelpaze oluşturdular. 24 Kasım’daki bu etkinliğe ve 25 Kasım’daki Cumhuriyet Okurları (CUMOK) konferansına emeği geçenlerin adlarını yazmak istedim. Sütuna sığacak gibi değil. Katılan sanatçılardan imza kuyruğuna girenlere kadar herkese şunu söylemek istiyorum:
“Ben, sizlerde yer ettiğim kadar özgürüm.”
Toplumun içinde var olabilmek benim için özgürlük kadar değerli.
Bir de fuar mektupları var. Gerek Cumhuriyet Kitapları standına gerekse Konak Belediyesi standına konan “Mektup Sandığı” kitaba koyduklarımın devamı gibiydi.
Bir kitapsever şöyle demiş:
“Evet bedel ödeyen sizler birer yıldızsınız. Biz de gökyüzüyüz. Sizlerin kaybolmasına izin vermeyeceğiz. Biz varken size bir şey olmaz...”
***
Eserleriyle, konuşmalarıyla, her şeyiyle kitap fuarına güç katan Orhan Bursalı, fuarda gazeteci olarak da etkinliğini sürdürmüş. 29 Kasım Perşembe günkü yazısında imza gününe katılan CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan’la yaptığı sohbetten söz ediyordu. Tezcan’ın ülke çapında adalet mitingleri düzenlenmesi fikrinin meydanlarda karşılık bulacağını vurgulayan Bursalı, pek çok ankette de adalet ve eşitliğin iki önemli talep olarak öne çıktığına dikkat çekiyordu.
Kitap fuarında da hapisteki aydınları selamlayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Kurban Bayramı ziyaretinde, adalet arayışı için daha etkin çaba gündeme gelmişti. Kılıçdaroğlu, kendisini Aydın CHP İl Başkanlığı döneminde tanıdığım Tezcan’ın bunun için sorumluluk alacağını söylemişti. O günden sonra Tezcan’la bir sonraki görüşmenin takvimini belirleyerek düzenli olarak görüşüyoruz.
1 Mayıs’lar, 19 Mayıs’lar, 9 Eylül’ler, 29 Ekim’ler, 10 Kasım’lar, kitap fuarı buluşmaları artık somut bir talebe dönüşmeli.
Adalet ve eşitlik, daha özgür, daha demokratik, daha gelişmiş bir Türkiye’nin anahtarıdır.
Adalet ve eşitlik buluşmaları...
Var mısınız?
Anmalarda, kutlamalarda, fuarlarda, salonlarda çok olduğumuzu biliyorum... Soruyorum:
Adalet ve eşitlikte var mısınız?
Yorum Gönder