Ufuk Söylemez’le beraber gün ışımadan Ankara’dan yola koyuluyoruz.
İstikamet Silivri Toplama Kampı.
10.00 sularında alana yaklaşıyoruz, lakin ilerlemek ne mümkün.
Arabayı kenara çekip başlıyoruz yürümeye!
Yığınlar
bütün güzergahı doldurmuş, kıpırdamak bile zor. Keza hava ayaz, yerler
çamur ama kimin umurunda santim santim ilerliyoruz.
Aralarına girmemizle kalabalıklar Ufuk Bey’le bizi sevgi sağanağına tutup ıslatıyor.
Ulusal Kanal’da ettiğimiz sözler bu şekilde karşılık buluyor.
Tamamının dilinde AKP ile F Tipi faşizme karşı direnişe devam çığlığı var!
Ama ondan önemlisi, koro halinde Milli Merkez inşa edilsin talebi.
Gözlerde müthiş bir öfkenin varlığına karşın yılgınlığın zerresi yok.
Vakar onları anlatan en iyi kelime!
Her biri Çılgın Türk!
Alan manzarası adeta Ulusal Kanal’da söylediğimiz gibi Türklerin Ergenekon’a ikinci çıkışını çağrıştırıyor.
Hafta
içi yani okulların ve işyerlerinin açık olduğu bir günde İstanbul’un
100 küsür kilometre ötesinde olan ve özel araç dışında ulaşmanın imkanız
olduğu bir alana insanlar milli bir ibadete gider misali koşup
gidiyorsa, tepkisizliğinden ötürü son dönem pek kızdığım bu millette her
şeye rağmen hâlâ iş var demektir.
Silivri alanındaki bir başka gözlemim, eğitimli insanların yekunu teşkil etmesiydi.
Tam bu nokta da bir hak teslimi yapalım ve İşçi Partisi ile Türkiye Gençlik Birliği’ni alkışlayalım.
Tıpkı Ankara-Ulus ve Anıtkabir’de olduğu gibi dünkü o şaheser organizasyonunun mimarı ya da yaratıcısı yine onlardı.
Kalabalıkların
içinden ilerlerken İşçi Partisi’nin Anadolu örgütlerinin orada
bulunduklarına birebir tanıklık ettim, zira hepsi kendini tanıttı.
Kuşkusuz az da olsa CHP’liler ile MHP ve DP’liler de yok değildi.
Mesela
Tekirdağ’dan geldiklerini söyleyen ülkücüler, “Mustafa Kemal’in
askerleriyiz” sloganına avazları çıktığınca katılıyorlardı.
Buna
karşın dramatik bir parantez; alanda CHP’li vekillerin olmasına karşın
tek bir MHP’li mebusun olmaması, sadece Engin Alan’a değil, Atatürk ile
Türk Devleti’ne Bahçeli’nin yaptığı bir diğer yanlış olarak kayıtlara
geçti.
Gelelim kalabalıkların Silivri yargısından beklentilerine:
Tamamı adalet beklemiyor, zira Silivri yargısını adeta işgal kuvvetlerinin yargısı gibi görüyor.
Keza, mahkemeyi Cumhuriyetçilere karşı savaşanlar diye tanımlayanlar da yok değil.
Sonuç:
Silivri’de Atatürk güneşini karartma ve batırma adına kurulan toplama
kampı aslında yeni bir silkinişi ve doğuşu tetikledi haberiniz ola!
Olabilir de olmayabilir de raporları!
Önce, Oda TV bağlamında TÜBİTAK’ın hazırladığı raporda görüldü!
Hüküm şuydu: Virüs olabilir de olmayabilir de!
Peşi sıra Adli Tıp Kurumu’nun Özal raporu açıklandı:
Vücudunda zehir var ama zehirden ölmedi.
Buyurun cenaze namazına!
Kardeşim siz uzman kurumsunuz, bilirkişisiniz, net olarak tabloyu ortaya koysanıza!
Koymuyor, koyamıyorlar, çünkü böyle bir şey yapsalar ya Hükümet kızacak ya da F Tipi örgüt!
Görüyorsunuz, Türkiye’nin en güzide kurumlarını ne hale getirdiler!
Oda
TV tezgahında amaç muhalif medyaya operasyon yapıp sindirmek, Özal
zehirlendi safsatası ile hedeflenen ise Ergenekon misali yeni bir
tutuklama dalgasının önünü açmaktı ama mızrak çuvala sığmadı, zira
iletişim-bilgisayar ile tıp bilimi bile isyan etti bu rezilliklere!
Hurdacı Bahçeli!
Türkiye yanıyor, bölünüp yıkılıyor onun tek derdi hurda toplamak!
Birkaç trilyonluk muhteşem malikanesinin garajında sakladığı iki hurda arabaya iki tane daha ekledi!
Yok onunki klasik merakı falan değil, kamuoyuna ben sadece
televizyonda Seda Sayan izlemiyorum işte böyle bir hobim de var demek!
Öyle
çünkü klasik merakı olan biri o arabalara biner. Hayır bizimki sadece
gazetecilere anlatmak için böyle bir merak ya da çaba görüntüsü içinde!
Doğru bildiniz Bahçeli’den söz ediyorum ki zaten bu bilgileri veren kendisi!
İyi de arkadaş hurda-klasik-antika merakı çok pahalı bir iş ve bunu genelde mirasyediler yani şımarık zengin çocukları yapar!
MHP gibi bir partinin müdürü bile olsan böyle bir işte nasıl olursun?
Çok paran var ise git ülkücü öğrencilere burs ver, yurt ya da okul yaptır.
Dedim ya bu arkadaş ülkücülerin içinden yani kültüründen gelmiyor, onları tasfiye adına içlerine monte edilen biri!
Financial Times bile bu imzaya şaşırdı!
Financial Times’ı biliyorsunuz İngilizlerin ve dünyanın en ciddi ve etkili ekonomi gazetesidir.
İşte bu gazetenin haber-yorumunda şunlar var:
- Türkiye, Barzani ile Merkezi Irak Hükümeti’nin rızası olmaksızın gaz ve petrol anlaşması yapıyor.
- Böyle bir anlaşma Irak’ı kesin böler.
- Dahası bu anlaşma ile Kuzey Irak ekonomik ve siyasi olarak güçlenir ve bağımsızlığını ilan eder.
- Bu tablo Irak bölünmesin diyen Türkiye’nin kendi kendisiyle çelişmesidir.
İnsaf ile söyleyin yanlış mıdır bu değerlendirme?
Bu nasıl bir politikadır ki kendi resmi tezlerimizle çelişir ve çatışır bir noktadayız.
Söyleyin böyle bir anlaşma ilk bağımsız Kürt devletinin Türkiye, pardon AKP iktidarı tarafından kurulması demek değil midir?
Yorum Gönder