Silivri’ye hiç gitmemiş olanlar anlayamaz.
Orada adına “mahkeme” denilen ilkel yapıyı görmemiş olanlar bilemez.
Oraya ulaşma savaşı vermemiş olanlar, engelleri aşma çabasını
göğüslemeyenler; o kalabalıkları yarmamış, o denetimlerden geçmemişler
hayal bile edemez…
Eğer gitmediyseniz, izlemediyseniz, neden bu duruşmaları
cehenneme çevirdiklerini anlayamazsınız, bilemezsiniz! O nedenle gidip
görmek gerek, tanıklık etmek gerek!
Kod adı: Silivri Adaleti!
Adalet, siyasetin emrindeyse…
Hukuk, intikam alma, öç alma için bir araç olarak kullanılıyorsa…
Suçlamalar, henüz tutuklanmayanlara bir gözdağı, bir tehditse…
Her an, herkesin başına her şey gelebilir ve bundan asla kurtulunamaz duygusu ağır basıyorsa… Bu nasıl adalet?
Bilmem kaç milyon sayfalık iddianame… Aynı torbaya atılan ilgisiz davalar… Kimden, nereden geldiği belli olmayan ihbarlar… İşlerine gelmediğinde değiştirilen hâkimler, savcılar… Gizli tanık diye dinlenenlerin, davanın sanığı da olması… Avukat söylemlerinin dikkate alınmaması… Bu nasıl duruşma?
Milyonlarca belge, telefon dinlemeleri, bilgisayar çıktıları,
dört yıl süren cezaya dönüşmüş tutukluluklar... Gelin görün sanıkların
tanık gösterme hakkı yok… Gelin görün her sanığa 15 dakika savunma hakkı! Bu nasıl hak hukuk?
Bu, Silivri adaleti! Yani kod adı: Silivri Adaleti…
Bugün sınav günü
Çağlayan’da, üç kez beraat ettiği halde yeniden müebbet hapis istemiyle yargılanan sosyolog Pınar Selek…
Çağlayan’daki duruşma saat 14.00’te. Ancak duruşma öncesinde GIT Türkiye (Türkiye’de Araştırma ve Öğretim Özgürlüğü Uluslararası Çalışma Grubu) ve STK’ler “Adalet Sarayı”nın önünde toplantılar düzenliyor.
GIT, “Yıllardır çeşitli oyunlarla sürdürülen bu dava sürecinin salt hukuki bir mesele olmadığının, Pınar Selek’in nezdinde Türkiye’de
bilimsel çalışmaların özgürlüğü ve toplumun yararına sürdürülmesi için
mücadele eden insanlara karşı bir tehdide dönüştürülmek istendiğinin
farkındayız” diyerek uluslararası bir kampanya sürdürüyor.
Birçok gönüllü de “Pınar Selek’le beraber beni de yargılayın” diye İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na dilekçe veriyor. Dilekçe şöyle:
“Beni de Yargılayın!
…Yargı, beynelmilel bir hukuk skandalı olarak, üç kez beraat eden, aleyhinde tek bir rasyonel delil bulunmayan Pınar Selek’i ‘ağırlaştırılmış müebbet’le cezalandırmakta direniyor. Bizlerin vergileriyle işleyen bir devlet aygıtı olan Yargı’nın, farz edilen görevi adaleti sağlamak yerine, vergilerimizle bizi de suç ortağı yaparak bir masumu ‘olmayan bir suç’tan, ömür boyu hapsetme ısrarı karşısında, 13 Aralık Perşembe günü aynı ‘olmayan suç’tan Pınar Selek’le beraber, 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ben de yargılanmak istiyorum.”
İşte sevgili okurlar, memleket hali böyle…
Acımız, kahrolmamız, ölümlerimiz, hak ve hukuksuzluktandır.
Mutsuzluğumuz, adalete güven duyamaz hale gelmemizdendir!
Direncimiz ise hak ve adalet arayışımızdır!
Yorum Gönder