Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Soner Yalçın'la yaklaşık birer saat görüştük. Yazımı yetiştirmek için ayrılmak zorunda kaldığımdan, Deniz Yıldırım, Hikmet Çiçek ve Turan Özlü'yle yapılan görüşmelere katılamadım.
Mustafa, Tuncay ve Soner, sağlıklı ve moralli görünüyor... Ama güneş ışığından mahrum olduklarından, yüzlerine koyu sarı bir renk oturmuş. Yaz aylarında, havalandırmada 3-4 saat süreyle yararlandıkları güneş, 8 Kasım'dan itibaren yüksek duvarlar nedeniyle onlara veda etmiş.
Balbay sağlıklarını avuç içi kadar havalandırmada yaptıkları sporla koruduklarını söylüyor. “Burada 2B''yi, yani beden ve beyin sağlığımızı kaybetmemeliyiz'' diyor. Tuncay Özkan, tecritte aynı mekanı paylaştığı arkadaşı Mustafa Balbay'ı “Meğer eskiden maratoncuymuş. Burada da maraton koşuyor ama pistin, yani havalandırmanın uzunluğu 7, genişliği ise sadece 5 metre!..'' diyerek anlatıyor.
***
Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan “Ergenekon'', Soner Yalçın ise “Oda TV'' davasından tutuklu.
Ama üçünün de davalara bakışı aynı: “Bunların hepsi tertip!''
Mustafa ve Tuncay, Ergenekon Davası duruşmalarının, iddianamede ortaya atılan suçlamaları netleştiremediği gibi, daha da bulanık hale getirdiğini, dosya içinden çıkılmaz bir hal alınca da, hükmün hızlandırıldığını iddia ediyorlar.
Balbay “Bugüne kadar bir yığın tanık ve gizli tanık dinlendi ama hiçbiri “Evet ben böyle bir örgüte tanığım'' diyemedi. Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü, örgütün varlığını kanıtlayan rapor göndermedi. Sadece bir gizli tanık “Ergenekon'u duymadım, ama Ergene nehrinden bahsedildiğini işittim!'' dedi. Yani Aziz Nesin hikayelerinde geçse, amma da abartılmış denilecek yaklaşımlar, bu son derece önemli davanın duruşmalarında sergilendi! Burada anlatılanlara bakarsak, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan, 5 ayrı şekilde şehit edilmiş! Eşref Bitlis Paşa da hayatını, 7 ayrı şekilde kaybetmiş! Bunların hangisi doğru? Davanın sanıklarından biri, ayrıca tanık ve yine aynı kişi, gizli tanık! Sanığın söylediklerini tanık, tanığın söylediklerini de gizli tanık onaylıyor. Ama hepsi aynı kişi! Böyle tiyatro olur mu?'' diyor.
***
Tuncay Özkan da, kendisine yöneltilen suçlamaların hiçbirisinin kanıtlanamadığını anlatırken, şu örnekleri veriyor: “Benim CHP'yi ele geçireceğimi öne sürdüler ama ben CHP'ye üye bile değilim! Üye olmayan bir kişi koskoca CHP'yi nasıl ele geçirebilir? Ayrıca ADD'den (Atatürkçü Düşünce Derneği) 6 milyon dolar aldığımı iddia ettiler. Halbuki benim para ilişkimin olduğu ADD, Atatürkçü Düşünce Derneği değil, Digitürk'ün finans şirketi olan ADD!.. Yani iki ADD'yi karıştırmışlar! Üstelik ben para alan değil, parayı verenim! O dönemde Kanaltürk'ün yayın borcu olan 6 milyon doları, Digitürk'e ödemişim! Hepsi bu! Peki suç nerede?''
Tuncay Özkan, Susurluk Çetesi'yle ilgili gerçekleri ortaya çıkarırken, bu davanın tutuklu sanıkları arasında bulunan Emekli General Veli Küçük ve eski Özel Harekat Dairesi Başkanı İbrahim Şahin'le ilgili bir çok haber yapmıştı. Ergenekon duruşmaları sırasında bir ara İbrahim Şahin kolundan tutmuş ve “Bak Tuncay Özkan, benim hakkımda yazdın da yazdın, ama sonunda ne oldu? Beni buraya getirdin, kendin de geldin!.. Oh olsun!..'' demiş.
Özkan çarpıcı bir iddiada da bulunuyor: “Türkiye ve Cumhuriyet dönüştürülürken, dışarda olması istenmeyen kişiler, Ergenekon torbasına atıldılar. Bizler bu nedenle zindandayız'' diyor.
***
Soner Yalçın da dimdik ve sağlıklı.
“Mesleki faaliyetlerim nedeniyle tutuklanıp yargılanmam, bana verilmiş bir madalyadır. Allah korusun, yüz kızartıcı bir suçtan yargılanmış olsam üzülürdüm ama gazeteciliğimin hesabını her zaman ve her yerde gururla veririm. Yapılanlar tek kelimeyle tertip'' diyor.
Silivri'de yaşananların gelecekte tiyatrolarda sahneleneceğini anlatırken, bir anısını da paylaşıyor:
“Ergenekon tutukluları ilk geldiklerinde bazı cezaevi görevlileri, bu 300 kişilik terörist (!) topluluğa çekinerek, hatta korkarak bakıyorlarmış. Görevliler arasından hazır ola geçenler, 'Gerçek Polat Alemdar hanginiz?' diye soranlar bile çıkmış! Ama bir süre sonra bakmışlar ki, birbirini tanımayan sıradan insanlar bir arada, o zaman rahatlamışlar. Teröristlerle (!) şakalaşanlar bile olmuş!''
Soner Yalçın yaşatılanların zulüm olduğunu söylüyor. “Tayyip Erdoğan zulme uğradığını söyleyerek iktidar oldu. Ama onu da yapılan bu zulüm götürecek. Zulümle geldi, zulüm yüzünden gidecek. Gazeteciyi hapse atmak, dünyada hiçbir iktidara yaramamıştır!'' diyor.
Not: Cezaevinde geçirdiğimiz yaklaşık 6 saat boyunca bizi gördüğünde suratı asılan hiçbir görevliyle karşılaşmadım. Hepsi güler yüzlü ve son derece kibardı. Tıpkı içerideki tutuklular gibi özlük hakları tutuklu durumda olan bu özverili personele, içten teşekkürlerimi sunuyorum.
Yorum Gönder