Siz, ülkenin ya da dünyanın herhangi bir yerinde bu yazıyı okurken biz Silivri’de olacağız...
O, geniş bir araziye yayılmış tutsak kampının içine kurulu mahkeme binasında, buraya özel kurulduğu bizzat Başbakan’ın ağzından teyit edilen yargının, acıklı ve utanç verici seyrini izliyor olacağız...
Siz, bu “özel mahkemede” neler yaşandığını, artık insanı şaşkınlığa
bile düşürmeyen hukuk skandallarını, daha savunmasını bile yapmamış
insanların haykırışlarını ya gün içinde yayın yapan birkaç namuslu
ekrandan ya da yarın “medya sirki”nin dışında kalmış, dik durmayı başarmış birkaç gazeteden öğreneceksiniz..
- Burası, Silivri Toplama Kampı... Hukukun, adaletin uğramadığı bozkır...
***
Ergenekon, öylesine akıl almaz, öylesine inanılmaz bir senaryoydu ki tıpkı Hitler’in propaganda Bakanı Goobbels’in o, tarihe kazınmış cümlesinin ölçütlerine tam olarak oturuyordu:
- Öyle büyük bir yalan uydur ki, herkes inansın!..
Nitekim öyle oldu! Düğmeye basıldığı andan itibaren inanılmaz
çapta bir karalama, suçlama ve toplama kampanyası başlatıldı... Peki,
düğmeye nerede, kim bastı, biliyor musunuz?..
- Ergenekon operasyonunun düğmesine 5 Kasım 2007 günü Oval Ofis’te Başkan Bush bastı.
Nereden biliyorum?.. Abdullah Gül ve Tayyip Bey’e yakınlığı ile bilinen Fehmi Koru’nun 1 Şubat 2008 tarihli Yeni Şafak gazetesindeki köşesinden tabii!.. Üstelik yalnızca yazmadı Fehmi Koru, 28 Ocak 2008’de Kanal 7 ekranında yaptığı konuşmada da söyledi... Ve bu açıklama hiçbir şekilde yalanlanmadı...
Sonrası tam bir cadı avıydı; tek ortak yanları iktidara
muhalefet etmek olan aydınlar, siyasetçiler, gazeteciler, bilim
insanları, emekli generaller Silivri’de inşa edilen ve adına “kampus” denilen toplama kampına gönderilmeye başlandı...
Her şey o kadar açık, o denli fütursuzca yapılıyordu ki insanlar dehşet içinde izliyordu. Daha kumpasın başında, “Ergenekon operasyonunda yargıyla uyum içinde çalışıyoruz” diyen Başbakan, hemen ardından gayet açık bir şekilde, “Ergenekon davasının savcısıyım” açıklamasını yapabiliyordu... Bitmedi; 2010 yılı başında AKP’nin çıkardığı Tayyip Erdoğan imzalı “Soruları ve Cevaplarıyla Demokratik Açılım Süreci” başlıklı kitapçıkta yer alan “cevap 26”yı birlikte okuyalım:
- Gerekli hallerde farklı mahallerde özel amaçlı sorgulama ve yargılamalar yapılabilir. Şu anda Ergenekon davasının Silivri’de görülmesi bunun en tipik örneklerindendir.
İşte bu kadar açıktı her şey!.. Üstelik bir taşla birkaç kuş birden vuruluyordu; bir yandan Türkiye’yi dönüştürme projesine karşı çıkanlar Silivri’ye
tıkılırken diğer yandan bu açıkça yapılarak, yazılarak hem ABD ile
birlikte büyük bir güç oldukları kafalara yerleştiriliyor hem de “karşı çıkanın sonu böyle olur” denilerek bir korku imparatorluğu inşa ediliyordu... Baskı, polis copu, biber gazı desteğiyle epey süre işe yaradı da...
- Ama bir yere kadar!..
***
Yalanlarla, kampanyalarla, kara propagandalarla yıllar geçti...
Söylenenlerin, yazılanların, anlatılanların hiç de öyle
olmadığı bir bir ortaya çıktı... Yalan ve iftiralar üzerine kurulu
senaryolar art arda yıkıldı, darmadağın oldu... Bu ülkenin aydınlık
insanları, yurtseverleri üzerlerine zorla serilmiş “korku toprağını” silkeleyip ayağa kalktılar...
- 19 Mayıslar, 29 Ekimler, 10 Kasımlar buna tanıktır...
Bu tarihlere bir de 13 Aralık’ı ekleyin... Balyoz’da, Ergenekon’da, diğer tüm davalarda yapılan hukuksuzlukların, adaletsizliklerin “kırılma noktası” olarak tarihe kazınacaktır...
- Adalet ve hukuk özlemi elbet bitecektir...
Yorum Gönder