Geçtiğimiz günlerde gördüğüm bir haber ilgimi çekti. Bir firma, yaptığı gayrımenkulleri saray motifleriyle inşa etmiş. Ve şöyle bir slogan atmış;
Bir saray odası alana 2 kişilik umre bedava!
Vay canına! Hem saray odası alıyoruz. Dünya’yı garantiye alıyoruz. Firma çok muazzam bir iş yapıyor, ekstra olarak ahreti de garantiye almamızı sağlıyor. Ne mübarek, ne müstesna, ne muazzam bir duyarlılık!
Reklam manşetine “2 Cihan saadeti” demişler. Ama bu saadeti elde edebilmek için “dolar-euro gibi kağıt parçalarına ihtiyacınız var.” Doları olmayanın iki cihanı da solar demiş vatandaş. Doların varsa, gönlün de dolar, sevap terazin de dolar, kesen de dolar. Oh ne ala memleket!
İmanı şirke takas etmiş eski mücahit şimdilerde müteahhit kafanın imalatı olan bu türden saçmalıklar, alıştığımız bir şey sonuçta. Bu ülkede, ortaçağ engizisyon aklının egemenleştiğini görüyoruz. Lakin ortaçağ Papazları çok daha merttir. Çünkü “cennetten direk arsa sattılar.” İma yollu icra etmediler hevalarını...
Bu nedenle, iki cihan saadeti saray odalarına dalıp, oradan Umre’ye giderek arınıp, hem burada, hem ahrette en rahat edecek zümrenin içinde olamayanların daha fazla çalışması gerekiyor. Artık iman; üstünde ki etiket ile malum olabiliyor. Kaç dolar? Saray odası 250bin Dolar. 250 bin dolara hem dünya, hem ahret!
Allah Resulü eğer yaşasaydı, o sarayı, inşa edenlerin başına geçirirdi. Sultanlık hırsının, güç ve nimetleri kendinde toplayanlarda aşikar olduğu açıktır. Millet “derviş olmaya çalışırken” birileri Rabb’lik yolunda yürüyor. Kendisini “Melik’in Nas” sanan beyni alınmışlar, yeryüzünün nimetlerini bu şekilde kendinde toplayarak otorite ve egemenliğini güçlendiriyor...
Bu akıl, Mekke’deki şirkin ta kendisidir!
Dün Mekke’nin müşrikleri Peygamber’le savaştılar, evlatları Ali, torunları da Hüseyin ile harp ettiler. Bugün de aynı şirk; dinin tamamıyla harp halindedir. Ve Allah’a karşı harp etme yönelimindedir.
Lakin kimsenin nefesi Allah’ın nurunu söndüremez. Bizler yaşadıkça, bu çakma Muaviye’lerin düzenini bozmaya devam edeceğiz...
Bir yerde Muaviye varsa, Rebeze çölü de vardır. Ebuzer o çöldedir!
Ehlibeyt hakkında yanlış anlama..!
Daha önce katıldığım bir TV programında ve yaklaşık 1 yıl kadar önce Ulusal Kanal’da yaptığım “mehdi ile ilgili konuşmalarda” Ehlibeyt ve 12 İmam’ın var olmadığını ifade etmediğimi belirteyim. Aksine, Yaşamım boyunca sürekli olarak Bedir,Uhud ve diğer gazvelerde Hz.Resulullah’ın yanında olduğum gibi, Sıffın ve Kerbela’da da Ehlibeyt’in safında olmanın izzetine inandım.” Allah Resulü’nin ve inananların davası olan tevhid davasını yaşamı boyunca şiar edinmiş, Kur’an tarafından masum ilan edilmiş(AHZAB 33), ömrü cefa ile geçmiş Ehlibeyt’i inkar ya da hiç yaşamamış kabul etmem, mümkün değildir. Böyle bir fikrin, kitaplarımda, konuşmalarımda hiçbir yeri olmamıştır.”
Fakat “mehdiyet konusunda”, mehdi’nin şahsı manevi ya da fikri bir süreç olduğu noktasındaki tespitin, Ehlibeyt silsilesinin 12. İmamı Muhammed bin Askeri ile hiçbir alakası yoktur. Bu görüşümden ötürü, Ehlibeyt silsilesinin 12. İmamına saygısızlık yaptığım, 12.imamı inkar ettiğim yönünde eleştiriler almaktayım. Bu yanlıştır.
Ben, Ehlibeyt silsilesinde ki 12 İmamın da yaşadığı, eza çektiği, tevhid mücadelesinin bayrağı olduğu, şirk ve küfürden arı olduğu kanaatinde olan biriyim. Ve bu kanaatim nedeni ile, birtakım mezhepsel sınıflandırmalarla dahi tanımlanmaktayım.
Mehdiyet konusundaki görüşlerimin, 12.İmam ile hiçbir alakası yoktur.
Yorum Gönder