Radikal’de işine son verildikten sonra elektronik medyada yazmayı sürdüren, mesleğimizin gerçek unvanıyla profesörü Bozcaadalı Haluk Şahin, “Kim Korkar Soruşturmacı Gazeteciden?” kitabıyla bir süredir gündemde! Bu konu önemli, ülkemizde hem sayıları bir elin parmaklarını aşmıyor hem medya/basın krizini derinlemesine ve felaket düzeyinde yaşıyoruz AKP döneminde!
Biliyorsunuz, 28 Şubat 1997’de hiçbiri işsiz kalmamasına rağmen 3 kişi ve adamları 15 yıldır “asker bizi işten attırdı” diye hâlâ bağırırken AKP döneminde onlarca tanınmış insan kapının önüne kondu, ses seda yok. İktidar başı bizzat parmağıyla sevmediği gazetecileri patrona “işte onu istiyorum!!!” diye işaret ediyor ve sürekli kelle istiyor. 70’i aşkın gazeteci hapiste, dünya rekoru kırıyoruz. Basın özgürlüğünde 140. sıralardayız. Yarı özgür bir ülkenin çeyrek özgür basını..
Bu koşullarda Haluk Şahin, çıtayı birkaç basamak daha yükseğe kaldıracak mesleğin bir uzmanlık alanını tanıtıyor. Gazetecilik doğru dürüst yapılamazken, soruşturmacı gazetecilik gibi çok daha zor bir oyun alanını açıyor.
Sahi, soruşturmacı gazetecilik kural olarak, demokrasinin daha çok bulunduğu ülkelerde çok, az bulunduğu yerlerde az olur.
Peki soralım, medyanın ağır baskı altında olduğu ve otoriter bir rejimin hüküm sürdüğü ülkemizde, soruşturmacı gazetecilik için ortam daha uygun olmaz mı? Olur çünkü medya üzerindeki baskı, aynı zamanda ülkenin bütün alanlarında da baskı demektir. Bu koşullarda soruşturmacı gazetecilik ve habercilik için çok daha geniş bir alan vardır. Ama konunun öbür yanı, bu baskının, soruşturmacı gazeteciliği de zora soktuğudur. Otoriter baskıcı rejimin yarattığı korku ve kaygı engel oluşturur; devletten bilgi almakta son derece zorlanırsın, özel sektör konuşmak istemez, insanlar çekinir.. Soruşturmacılık, “belalı iş”tir! Böyle bir durumdan ancak çok sayıda meraklı, cesur ve “imanlı” bol sayıda gazetecisi varsa, ülke yararlanır!
***
Nedim Şener’i analım! Bu kitap da zaten onun “siparişi” üzerine yazılmış! Örneğin Hrant Dink suikastını araştırdığı kitap, devletin, Emniyet’in, görevli savcıların şimşeklerini çektiği için, Ergenekon davasına dahil edilmiş ve içeride yatırılmıştır. Ama soruşturmacılar yüz akıdır gazeteciliğin ve onlar karda, kışta, kıyamette gazeteciliğin önünü açan buldozerlerdir!
Haluk Şahin, soruşturmacı gazetecilik, soruşturmacı habercilik ve araştırmacı gazetecilik ayırımları yapıyor. Bunlar nedir derseniz, merak edin! Ama soruşturmacılığın, gazeteciliğin tamamen ayrı bir uzmanlık alanı olduğunu belirtelim: Bu uzmanlık “alanı, hayatımıza hükmeden ya da etkileyen kurum ve kişilerin çevirdikleri dolaplardır, söyledikleri yalanlardır, bizim bilmemizi istemedikleri şeylerdir, kamu parasını çarçur edişleridir, sağlığımızı hiçe sayışlarıdır, çocuklarımızın geleceğini karartmalarıdır.”
“Doğruluk savaşçısı” ve “toplum için çalışan kişi” rozetlerini, soruşturmacı gazeteciler gururla taşır.. Haluk Şahin, hem hepimiz için hem de gazeteciliği merak edenler için, Türkiye ve dünyadan da örneklerle, kolay okunan çok değerli bir kitap kazandırdı ülkeye, teşekkür sadece! (Say Yayınları)
Demokrasi Tramvayı
Değerli bir kitap daha: Arkadaşımız Nilgün Cerrahoğlu, AKP’nin demokrasi ile ilişkisini incelediği o çarpıcı yazılarını, 10 yıllık bir AKP pratiği ile birbiriyle çok güzel örmüş ve 10 yılın AKP analizini gözler önüne sermiş, Demokrasi Tramvayı kitabında. (Kırmızı Kedi Yayınları). Kitap, 10 yıldır ülkeyi yöneten iktidarın en çok lafını ettiği demokrasiden adım adım, yıldan yıla nasıl uzaklaştığının öyküsü.
Nilgün, gazetecilik refleksleri üst düzeyde bir arkadaşımız. Yıldızları yükselmeye başladıkları sırada, daha 1995 ve 1996 yıllarında, hem RTE hem de Gül ile yaptığı söyleşileri de kitabına katmış. Bu söyleşiler çok değerli çünkü her ikisi de demokrasi kavramı ile temel ilişkilerini çok veciz bir şekilde açıklıyordu. Biri “demokrasi amaç değil araçtır”, diğeri ise “İslama aykırı kanun kalkacak” diyordu!
Nilgün, Şili diktatörü Pinochet ile bile söyleşi yapmış ve gazetecilik ödülü almış bir dünya gazetecisi. Yazılarını topladığı bölüm başlıkları, size kitabın içeriği hakkında genel bir bilgi verecektir: İslam Demokrasisinde Yaşam; İslam Demokrasisi ve Erdoğan Modeli; Pasif Laiklik; Kadın: Örtünme Artıyor, Haklar Daralıyor; Medya: Kaybolan Özgürlükler; ve Ekler...
Nilgün “geride bir şeriat kaldı” diyecek kadar damarlarında dolaşıyor iktidar ve uygulamalarının.
Önsöz yazan Altan Öymen’in de dediği gibi demokrasiye aykırı olay ve uygulamaları “münferit” olarak niteleyenlerin yüzüne tokadı indiriyor Nilgün. 10 yılın bütününü demokrasi açısından görmek için okumalıyız.
Yorum Gönder