Silivri’de zaman - Melih Aşık

 Bir grup gazeteci dün Silivri Cezaevi’ni ziyaret ettik... Soyunmalar, dökünmeler, giyinip tekrar soyunmalar, elektronik cihazlardan geçerken ayakkabıları dahi çıkarmalar, Ertuğrul Özkök’ün etrafındakilere “iyi bakın arkadaşlar Uğur Dündar’ı başka zaman çorapla göremezsiniz” takılmaları... İçeri not defteri dahi alınmıyor. Hüzünlü bir günde hüzünlü kapılardan geçerken... Elinde iki büyük poşetle Doğu Perinçek’in eşi Şule Perinçek’e rastlıyoruz. Onun hem eşi hem oğlu hapiste... Sohbet sırasında:
- Hem 12 Mart hem 12 Eylül’de daktiloya izin veriliyordu, diyor, şimdi yasak...
Silivri’de mahpuslara haftada sadece iki saat bilgisayarla yazı yazma imkanı tanınıyor, hepsi o...
Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Soner Yalçın’la görüşüyoruz (gazeteye yetişebilmek için diğer görüşmelere katılamıyoruz maalesef)... Mustafa, Tuncay ve Soner hayli sağlıklı görünüyor... Zihinleri zinde... Ancak renkleri sarı... Uzun süre güneş görmemek teni sarartıyor...
Ergenekon davasında savcının bugün mütalaasını okuması bekleniyor... Ancak Tuncay Özkan:
- Savcı kendisine verilen 15 günlük sürenin yetersiz olduğunu öne sürerek ek süre isteyebilir, mütalaayı Balyoz davasının gerekçeli kararı açıklandıktan sonra okumayı yeğleyebilir, diyor.
Mütalaa okunduktan sonra 287 sanığın tek tek son savunmaları alınacak...
Davanın saçmalığına geliyor söz... Mustafa Balbay:
- Bugüne dek 153 tanık dinlendi, diyor, bir kişi bile “Ergenekon örgütü” diye bir şey duyduğunu söylemedi.
MİT, Genelkurmay, Emniyet, Jandarma da Ergenekon örgütünü hiç duymamıştı. Bulunamayan örgütün sanıkları 4 - 5 yıldır hapiste... Hüzünle ayrılıyoruz her birinden...

Açık görüş sohbeti

Mustafa, Tuncay ve Soner’le teker teker birer saat sohbet ediyoruz... Yalnızca kendi dertlerini anlatmıyorlar... Bizleri kontrolden geçiren, içeri alan, bütün işleri düzenleyen infaz memurlarının özlük sorunlarını da anlatıyor Mustafa:
- Onlar bizden talihsiz çünkü 35 yıla mahkûm her biri, diye şaka yapıyor.
İnfaz memurlarının son derece nazik olduklarını kaydedelim...
Açık görüşme sırasında çay ve kuru pasta da geliyor... Bunlar şirketten...
Soner Yalçın kendi derdinden çok başkalarının derdinde:
- Arkadaşlar lütfen Malatya Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu’nun durumunu yazın, diyor, geçenlerde 21 yaşında oğlunu kaybetti. Kendisi kanser. İki dönem üniversite rektörlüğü yapmış bu değerli akademisyen kimsenin bilmediği bir suçtan dolayı 4 yıldır yatıyor... Bir türlü tahliye etmiyorlar...
OdaTV davasından tutuklu Soner Yalçın mahpusluğunu:
- Talih bize bir madalya taktı, diye özetliyor.
İddialar ve öne sürülen kanıtlar ne olursa olsun sonuçta gazeteciliğe yönelik bir komplonun söz konusu olduğunu hatırlatıyor Soner...
Ergenekon’a dönersek... Örgütün suikast timi olan 48 polis ve asker tutuksuz yargılanıyor... Beyin takımı tutuksuz yargılanıyor... Sadece eli kalem tutanlar içerde... Traji komik bir durum.
Tuncay Özkan:
- Cumhuriyet mitinglerini düzenlemek suçsa itiraf ediyorum evet ben düzenledim, diyor, ama bana bu konularda soru sormuyorlar. Neyle suçlandığımı hâlâ bilmiyorum, diye devam ediyor...
Ergenekon davaları neyi aydınlattı? Mesela Danıştay Davası aydınlatıldı mı?
Balbay: Tam tersine Danıştay davası daha bulanık hal aldı, diyor...
Hukuk, Silivri taraflarında kanayan bir yara manzarası arz ediyor...

Suriyeli mülteciler için bugüne kadar 425 milyon lira harcamışız.
Şu Esad mıdır Esed midir nedir, bize pahalıya patladı valla...
Haldun Ertem

Pamuk


Genco Erkal, Habertürk TV ‘de AKP iktidarının sanat düşmanlığından örnekler verirken:
”Öyle bir baskı dönemindeyiz ki, hiç beklemediğiniz insanlar bile bizim oyunları izlemeye gelmeye korkuyorlar” diyor.
Genco Erkal, Madımak olayını konu alan oyununa davet ettiği meşhur bir yazarın korkup, salonda seyirci olarak dahi gözükmekten çekindiğini anlatıyor. Balçiçek İlter, bu kişinin isminde ısrarlı olunca Genco açıklıyor: ”Nobel ödüllü yazarımız!”
- Benim, orada görünmem politik olarak doğru olmaz, demiş Orhan Pamuk.
Arşivi açıyoruz... 13 Mayıs 2003 tarihinde NPQ dergisine şöyle demişti Orhan Pamuk:
- Tayyip Erdoğan başarılı olsun istiyorum ve ordu siyasetin dışında kalsın istiyorum. Erdoğan şimdi bu doğrultuda bir patika açıyor. Eğer bu patikadan dikkatlice geçilirse, Türkiye ister istemez daha açık, daha liberal bir toplum haline gelir...
Patika açıldı.. Nobellimiz şimdi tiyatroya gitmeye çekiniyor...

Cayman adalarının Başbakanı, devletin verdiği kredi kartını kendi çıkarına kullandığı için gözaltına alınmış. Koskoca devlet dururken onun sadece kredi kartını kullanırsa tabii ki alınır.
Fahrettin Fidan

Yoksul


TÜİK yoksulluk konusunda bir istatistik yayınladı, yoksulluğun düştüğüne ilişkin örnekler verdi:
- Kişi başına günde 2,15 dolarla geçinenlerin sayısının on binde 7,
- Kişi başına günde 4,30 dolarla geçinenlerin sayısının on binde 87 azaldığı tahmin edilmiş.
On binde 7’lik azalma “müjde” diye veriliyor...
Rakamları liraya çevirelim...
- Kişi başına günde 2,15 dolarla geçinenler ayda 116 lira ile;
- Kişi başına günde 4.30 dolarla geçinenler ayda 232 lira ile idare ediyor.
Bu ülkede ayda 116 (günde 4 lira) beslenen ve barınan, yaşayan ve hayatta kalabilen insanlar var...
WIN/Gallup International yaptığı araştırmayı açıkladı:
Dünya nüfusunun yüzde 12’si açlık çekiyor. Bizim ülkemizde bu oran yüzde 16’ymış.
Türkiye’de sürekli açlık çeken vatandaş sayısı 3 milyon 300 bini aşıyor...
Başbakan çocuk sayısını az buluyor, herkese üç-beş çocuk tavsiye ediyor...
Anlamı “aç çocuk”ları çoğaltalım...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget