Silivri Zindanlarında Bir Garip İsmail Yıldız - Cevat Kulaksız

Beş yıldır Ergenekon zindanlarında tutuklu olan İsmail Yıldız 1964 Aydın doğumlu, 2001 den önce kurulan Ankara’daki Siyasi, Ekonomik, Sosyal Araştırmalar ve Stratejik Geliştirme Merkezi’nin (SESAR) sahibi ve başkanıdır. Bu alanda görev yapan öteki araştırma şirketleri gibi anketler ve bazı iletişim araçları ile araştırma görevleri yapan yasal bir şirkettir SESAR.
İsmail Yıldız Ergenekon davalarının en uzun cezaevinde yatanı. 12 Haziran 2007’de gözaltına alındı, 4 gün sonra tutuklandı. Hala cezaevinde… Dışarıda ismini hatırlayan pek çıkmaz.
AKP nin henüz iktidara gelmediği, siyasal belirsizliğin olduğu zamanlarda Melih Gökçek, parti kurma çalışması içerisindeydi. Gökçek 2001 yılında, şimdilerde ruh sağlığı tamamen bozulmuş olarak beş yıldır tutuklu olan İsmail Yıldız’a (SESAR’a) gelir. Parti kurma işi iptal olunca Demokrat Parti’nin Genel Başkanlığı’na yönelir, AKP dışında yeni bir arayış içinde olan Melih Gökçek, AKP nin kazanmaması, kazansa da nasıl yıpratılacağı konusunda her türlü araştırma ve engelleme çalışmaları yapılması, danışmanlık hizmeti verilmesi için İsmail Yıldız’ın sahip olduğu SESAR la anlaşır. Daha sonra Ankara bu şirket 2001-2004 yıllarında AKP ve Melih Gökçek’e danışmanlık da yapar.
Ekim 2003 tarihinde 12730 numaralı fatura ile Melih Gökçek, yapılan araştırma ve danışmanlık ücreti olarak SESAR şirketine, yani şimdiki Ergenekon Sanığı İsmail Yıldız’a. 335 bin TL ödeme yapar. Şimdilerde Ergenekon delil dosyalarında bulunan faturada  “yapılan işler listesinde ise R. Tayyip Erdoğan ve AKP gibi kelimeler seçiliyordu. (Bu ikili araştırma ileride İsmail Yıldız’a nasıl kin ve intikamla Silivri zindanları olarak geri dönüşeceği dehşetle izlenir.)
Melih Gökçek’in başını ağrıtan, önceleri, böyle bir para ödenmedi, kendi yazmış” falan gibi sözler ettiği bu gerçek fatura, şimdilerde Ergenekon dosyalarında saklanıyor ve faturada şunlar yazılı bulunkata:

AKP VE R. TAYYİP ERDOĞAN’I DA ARAŞTIRAN FATURADA NELER YAZIYOR
SESAR Araştırma Danışmanlık, Reklam, Turizm, Eğitim, Yayıncılık Bilgisayar İnşaat Ltd. Şti.’nin 012730 nolu faturası 13.6.2003 tarihini taşıyor. “Melih Gökçek, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı, Hipodrom Cad. Ofis Binası No: 18, Varlık, Yenimahalle-Ankara” adresine kesilen 354 milyar 749 milyon 999 bin 350 TL’lik faturanın “Açıklamalar” bölümünde ise şu ifadeler yer alıyor:
1-Danışmanlık Ücreti (Ağustos 2002-Ocak 2003, 6 ay): 216 milyar 457 milyon 627 bin 100 TL
1- ‘AKP Başkanı R.T. Erdoğan’ın Tutarsızlıkları’ Araştırması: 18 milyar 38 milyon 135 bin 590 TL
1- ‘AKP’nin İktidara Gelmesi Nasıl Önlenir?’ Araştırması: 24 milyar 50 milyon 847 bin 450 TL
1- ‘R.T. Erdoğan İktidara Geldiğinde Nasıl Yıpratılır?’ Araştırması: 42 milyar 88 milyon 983 bin 50 TL
TOPLAM: 300 milyar 635 milyon 593 bin 100 TL
KDV: 54 milyar 114 milyon 406 bin 650 TL
Genel Toplam: 354 milyar 749 milyon 999 bin 350 TL [i]
İşte bu alınan para ve AKP aleyhindeki danışmanlık çalışması, AKP iktidara iyice oturduktan sonra, kin ve intikam davası olan Ergenekon davaları başlar, gülyabaniler garip İsmail’in başına çöreklenir.
“İşin garibi İsmail Yıldız bir düşünce kuruluşunun SESAR(Siyasi Ekonomik Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi) başkanlığını yapıyor
Dahası gelmiş geçmiş birçok siyasi partiye danışmanlık yapmış olan Yıldız, düşünüp yazarak silahlı terör örgütüne üye olma, askeri itaatsizliğe teşvik, bütünüyle ele alındığında ise danışmanlık yapıp iktidara getirdiği partileri canı sıkılınca iktidardan devirme girişiminde bulunan garip bir adam”.
SESAR VE ERGENEKON
“AKP’lilerden aldım” demişti
Ergenekon davasında tutuklu olan SESAR Başkanı İsmail Yıldız’ın bilgisayarından AKP milletvekillerine yönelik fişleme notları çıkmıştı. Yıldız, AKP’lilerin hangisinin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e, hangisinin Erdoğan’a daha yakın olduğu yönündeki “fişler” için, “Ben bunları AKP Genel Başkan Yardımcıları’ndan birisinden” aldım açıklamasını yapmıştı

SESAR BAŞKANI İSMAİL YILDIZ “DEVLETİN GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN BELGELERİ TEMİN ETMİŞ”

Siyasi Ekonomik, Sosyal Araştırmalar ve Strateji Geliştirme Merkezi (Sesar) Başkanı İsmail Yıldız, ergenekon soruşturması kapsamında polis tarafından 18 Temmuz 2007′de gözaltına alındı.
Ankara Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alınan SESAR Başkanı İsmail Yıldız’ın evinde ve SESAR merkezinde arama yapıldı. Yapılan arama sonucu bazı materyallere el konuldu. İşte bu matryaller arasında Sesar tarafından Ankara Büyükşhir Belediye Bakanı Melih Gökçek’e, danışmaanlık hizmeti karşılığında kesilen fatura da ele geçinildi. Fatura böylece Ergenekon dosyasına da girmiş oldu.
Yıldız 21 Temmuz 2007′de ergenekon operasyonunun 2. dalgasında tutuklanan İsmail Yıldız’ın Silahlı Terör Örgütüne Üye Olma, Askeri İtaatsizliğe Teşvik, Devletin Güvenliğine İlişkin Belgeleri Temin etmek, Tahsis Edildiği Amacı Dışında Kullanma, Hukuka Aykırı Olarak Kişisel Verileri Kaydetme suçlarından cezalandırılması isteniyor. [ii]

BU FATURA KONUSUNDA İSMAİL YILDIZ’IN İFADESİ
Duruşmada SESAR’ın yönetim kurulu başkanı olan tutuklu sanıklardan İsmail Yıldız, Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’den söz alarak açıklama yapar. Duruşmadaki diyaloglar şöyle: Sanık Yıldız: Bu faturayla ilgili açıklama yapmak istiyorum. Başkan Şengün: Bu konuyu ben de merak ediyorum.
Sanık Yıldız:
“2001 yılında Fazilet Partisi içindeki Yenilikçi Grup’tan ayrılıp başka bir siyasi parti kurması durumunda nasıl bir sonuç alabileceklerini araştırdık. Yaptığımız araştırmada yüzde 34’le iktidara geleceklerini, ancak kadro yetersizliğinden dolayı başarısız olacaklarını saptadık. Bu süreçte siyasi partiler rakipleri için belli araştırmalar yaptırır. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek de o dönemde yeni bir parti kurmayı planlıyordu. Hatta Demokrat Parti’nin (DP) Genel Başkanı da olmayı düşündü. İşte bu süreçte biz onun şahsına üç tane araştırma yaptık. Bunlar “Recep Tayyip Erdoğan Tutarsızlık Araştırması”, “AKP’nin İktidara Gelmesi Nasıl Engellenir” araştırması. Üçüncüsü ise “AKP İktidara Geldiğinde Nasıl Yıpratılır.” Bu araştırmaları yalnızca Melih Gökçek bilmiyordu. AKP içindeki herkes bu çalışmadan haberdardı. Sözleşmeyi Erdoğan’ın avukatı Hayati Bey biliyordu. AKP hükümetini yıkma gibi bir salaklığı kendime yakıştıramam. Bir hükümeti ancak kendisi yıkar”.
Başkan Şengün:
“Fatura tarihi 13 Haziran 2003. Siz araştırmayı AKP kurulurken yaptığınızı söylüyorsunuz ama fatura tarihi tutmuyor”.
Sanık Yıldız:
“Evet, kurulurken araştırmayı yaptık ama daha sonra Gökçek ödemeyi yapmayınca bu tarihte faturayı kestik. Fatura doğrudur.
Başkan Şengün:
Peki, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek böyle bir şeyi neden istesin?
Sanık Yıldız:
“O dönem Gökçek kendisi parti kurmayı planlıyordu, olmayınca DP’nin başına geçmeyi planladı. O süreçte bu araştırma yapıldı. Zaten Ankara’da siyasi rakiplerle ilgili bu tip araştırmalar yapılır.
Başkan Şengün:
Faturada 354 milyar (354 bin YTL) yazıyor.
Sanık Yıldız:
Evet, doğrudur 354 bin YTL’ye denk geliyor. Gökçek’in şahsına kesilmiştir”.
AKP-RTE Melih Gökçek’in bu yıkcı araştırma çalışması için ne düşünmüştür ki?[iii]

GECEKONDUDA BULUNAN BOMBALAR KİN VE İNTİKAM HIRSINI PATLATTI
Ergenekon soruşturması, 2007’de Ümraniye’de bir astsubayın gecekondusunda el bombaları bulunmasıyla başlamıştı.
Habertürk’ten Öğrendiğimize göre o gecekondu yıkılmış yerine tıpkı Sivas’ta Madımak girişine kebpçının açıldığı gibi kebapçı açılmış, Can Dündar’ın dediği gibi, bir hayret ve şaşkınlık ifadesi olarak olaya ve sonraki sürece biz de “aboov” diyoruz.
Davanın baş sanıklarından Doğu Perinçek diyor ki:
“Ergenekon Davası’nda örgüt iddiası var. Suçlama budur.
Dört yıldır duruşmalar yapılıyor.
Örgüt yok!
Örgütün kurucuları yok!
Örgütün yöneticileri yok!
Örgütün programı yok!
Örgütün eylemi yok!
Örgütün tanımlanan amaçlarına erişmek için araçları, aletleri yok!”
Örgütü bulamayan mahkeme, davada karar verirken hayli zorlanacak…

TUTUKLANDĞINDA İSMAİL YILDIZ’IN EŞİ HAMİLEYDİ
Yıldız, tutuklandığında eşi hamileydi, çocukları hapisteyken büyüyüverdi. Çocuğunu uzun bir aradan sonra cezaevinde görebildi. Görebildi dediysek öyle her hafta değil. Ev yok, işyeri darmadığın, maddi hiçbir geliri yok. Silivri zaten uzak bir yer. Paranız yoksa daha da uzak. Yıldız’ın kızı nerdeyse liseyi bitirmek üzeredir. Gazetelerin “Ergenekon bebeği” diye yazdıkları oğlu ise 5 yaşına girmek üzere.

GAZETELER “NEREDESİN EY VİCDAN” DİYE BAŞLIK ATIYOR
Duruşmalarda sanık kürsüsünden heyete seslenen ve bunu kimi zaman ağlayarak, izleyenleri de ağlatan Yıldız’ın durumunu yazmak oldukça zor olsa gerek.  Yıldız anlatıyor, kendi durumuna ağlamayan sanıklar ona ağlıyor, avukatlar ağlıyor, seyirci bölümüne dönüp bakıyorsunuz insanlar mendilleriyle gözyaşlarını siliyor, neredesin ey vicdan diye mırıldanıyorlar. Köşe başlarını iyice tutan zalimler, içlerinde biriktirdikleri kinlerini merhametsizce mazlumlara kusmaya başlamışlardı. Çağın engizisyon mahkemesi Silivri zindanlarında merhametsiz hükmünü yürütüyordu.  Artık İsmailleri “feriştahı gelse kurtaramazdı”. (Halkımız böylesine ümitsiz olaylar için bu amiyane bir uslüpla “feriştah” özdeyişini kullanır, bu feriştah nedir bilmiyorum, sanırım melek olsa gerek).
Beş yıla yakın tutukluluk, çocukların hasreti, maddi sıkıntılar, Silivri-Ergenekon zulmü karşısında çileden çıkan İsmail Yıldız’ın ruh sağlığını bozulur. Kafası iyice bozulan, daha doğrusu deliren zaman zaman Bakırköy Akıl Hastanesinde tedaviye alınır.

SONER YALÇIN’IN SAMİZDAT’INDAN İSMAİL VE DAHA NELER
ODA TV Davasından tutuklu yargılanan Soner Yalçın’ın tutukluyken yazdığı Samizdat kitabını Ankara Kitap Fuarından alarak okumaya başladım. Onun adına da, AKP-RTE nin linçinden emekli olmak zorunda kalan eski Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’a da imzalattım. Osam Kaçmaz Samızdat’ın ilk sayfa boşluğuna şunları yazıyordu:
T.C.tinin ünlü yazarlarından Soner Yalçın’ın mahpusta oluşu tüm yurtseverleri derinden üzmüştür. Ancak o içeride çileçekerken bizler zulüm görüyoruz. Sonsuz bir dünya için tüm tutuklulara selam olsun”.
Ergenekon davasında sorgusu devam eden, ruh sağlığı pek de yerinde olmayan Aysel Sağlam [iv], SESAR Başkanı İsmail Yıldız için savunmasında “….çünkü ilk ben daha çıktı almadan internetten de takip edsildiğimi anladım. Çoktıyı almadan SESAR Başkanı Ismail Yıldız’ın açıklamaları değiştirildi. Ve b u kişi JİTEM’İN mesajını iletti bana. Ben sana Jitem’i anlatmak için geldim buraya”. (Tanığa sus Baskısı”).
 “Asrın Davası” ne hale geldi?
Bu şekilde Aysel Sağlam’ın ifadesine karşı, mahkeme başkanının Sanık İsmail Yıldız’a söz vermesi ile Yıldız şunları söyledi:
“Hayır, şimdi Sayın Başkanım şöyle bir mantık yürütülecek ben hanımefendiye çok fazla soru sornmayı gerek görmüyorum. Ama hanımefendinin adı Aysel Sağlam’ış galiba kısaltılınca A.S. olacak ortadaki noktayı kaldırırsak as anlamına geliyor Aysel Sağlam Hanım burayabeni asmaya gelmiş ben böyle bir şey algılayacağım galiba”. (Samizdat sf 171)
 İsmail Yıldız çevresine kendini vali olarak tanıttı. Genelkurmay Başkanlığı’nın stratejilerini belirleyen uzman olarakanlattı.
Bazı emekli paşalar Ergenekon’un MİT yapılanması adı altında örgütlendiği iddiasıyla, 18 Temmuz 2007 de gözaltına alındı, üç günden sonra tutuklandı. Halen Silivri Cezaevi’nde yatıyor. Yani beş yıldır hapis.
Dördüncü Adli Tıp İhtisas Kurulu düzenlediği raporda sağlık durumundan çok hukuki durumunu incelemiş. 18.07.2007 tarihinde sanığı bulunduğu suça karşı cezai sorumluluğunun tam olduğunu oy birliğiyle mütalaa etmiş.
Oysa adamın son davranışları ve son ifadelerine bakıldığı zaman, tamemen ruh sağlığını yitirmiş. Kâğıt peçeteyi dürüp telefon yaptığı ahizesi ile günde sekiz saat hayali birileri ile konuşuyor. Bu adama sağlam raporu veriliyor.

“FETULLAH GÜLEN ÖLDÜ. AYDIN DOĞAN ABİM”
İsmail Yıldız, Silivri duruşmalarının ilginç isimlerinden. Artık kafayı iyice üşüten Yıldız, 2Aralık 2010 tarihli duruşmada tanık Aysel Sağlam’ın söylediği konuda bakın ne “bilgiler” verdi:
Fetullah Gülen öldü, bir o, sthbarat servisi hava, yani tahrip olduğunda Fetullah Gülen öldü sayın başanım ve bundan yaklaşık 35 gün kadar önce oldu bu olay ya da 37 gün kadar önceFetullah Gülen Hoca öldü. Çünkü Fetullah Gülen Hoca esirdi, yurtdışında bir ülkede esir olarak tutuluyordu. Ve bir başka ilginç nokta bunun daaraştırmanız gerekiyor bu davanın belkemiğinin temelini oluşturan şahsın ismi: İsmail Tuncay Güney’dir, bu da öldü. Ve İstanbul’da görüldüğü doğrudur, tebrik etmek lazım kim tespit ettiyse ülkesine gelip gitmesine izin verildi, ama o da öldü”.
İsmail Yıldız’ın 3 Aralık 2010 tarihli duruşmada ağabeyinin kim olduğunu açıkladı:
“Sayın başkanım, Fetullah Gülen benim öpöz ağabeyimdir, nüfus kütüklerine bakılabilir. Aydın Doğan da öp öz ağabeyimdir, nüfus kütüklerine bakılabilir. Adı İsmail Aydın Doğan’dır. İsmanil Aydın Yıldız’dır, kütüklerden bakılabilir. İsmanil Bedreddiğn Dalan ‘da öpöz ağabeyimdir. Sayın Başkanım nüfus kütüklerinden sabittir, bunlarda herhangi bir sorun yok. Sayın Başkanım, beni yurdışında Ehose İsmail Yıldız olarak bütün istihbarat servisleri bilir. Ehmose İsmail Yıldız’dır, bütün istihbarat servislerinin en üst listesindeyimdir ve beni ararlar hep, ben size dedim ki sayın başkanım ben ofisimden çıkarken 13 tane istihbarat servisinin takibiyle ofisime, evime gidebiliyorum ya da dolaşabiliyorum. Şimdi bu şartlar altında konuşacağım”. İşte kafayı böylesine bozan, ruh sağlığı bozulan, kısaca deliren İsmail Yıldız’ı yargıçlar dinliyor ve tahliye etmiyorlar.
İsmail Yıldız’ın avukatı Dursun Yassıkaya da Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi‘nin koyduğu tanı üzerine mahkemeye dilekçe sunarak müvekkilinin tahliyesini istedi. Sanık Yıldız’ın 4 yıldır tutuklu olduğunun vurgulandığı dilekçede, Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi‘nin uzman hekimlerince paranoid fikirlerle ilintili şizofreni tanısı konularak Yıldız’ın tedavisinin imkânsızlığı gerekçesi ile fiil ehliyetinin olmadığına karar verildiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Hukuk açısından fiil ehliyeti olmayan şahsın ceza ehliyeti olmayacağı da konulan teşhis ile kesindir. Hal böyle olunca, ehliyetsiz sanığın tutukluluğunun devamı hukukun hiçbir alnında hiçbir gerekçe ile gerçekleştirilmez. Müvekkilin içinde bulunduğu durum ile ilgili olarak, yasal denetim mekanizmalarının işletilerek, tahliyesine karar verilmesini talep ederiz” ifadelerine yer verildi. Ama akli dengesi böylesine bozulan İsmail Yıldız’ı yargıçlar onu tahliye etmediler. Ruh sağlığı bozulan duruşmalarda böylesine garip konuşmalar yapan sadece İsmail Yıldız değildi.
Kenan Temur, Savcı Zekeriya Öz’ün eşinin eski koruma polisiydi. Sonra İbrahim Şahin’in de koruma polisliğini yaptı. Bu dönemde ne olduysa oldu, S-1 dökümanında adı geçiyordu. Ergenekon örgütü üyeliği iddiası ile 1 yıl 8 ay tutuklu kaldı. Bakırköy Ruh ve Siğnir Hastalıkları Hastanesine sevk edildi. Bir türlü tutuklanmayı kabullenemedi. Koğuşta süreklidini kitaplar okuyordu. Bir gece Silivri’deki koğuşundanben Habibi Neccar’ım, öldürün beni” diye bağırmaya başladı. Sonra da Bakırköy’e sevk edildi. Daha nice aklını oynatan tutuklular yatıyordu Silivri zindanlarında. (Samizdat sf 172-173)
 (Habibi Neccar: M.S. 40’lı yıllarda (İsa), havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya’yı (Pavlus)Antakya’ya gönderir. Bu iki elçi Antakya’ya girerken koyunlarını otlatan marangoz Habib-i Neccar ile karşılaşır (neccar, marangoz demektir). Neccar, yatalak oğlunun elçiler tarafından iyileştirilmesi üzerine İsa‘nın getirdiği dine iman eder. Ancak Antakyalılar elçileri hoş karşılamaz ve onları hapse atarlar. İsa, bunun üzerine Barnabas’ı şehre üçüncü elçi olarak gönderir. Elçilerin tüm çabalarına rağmen halk İsa’nın dinine inanmaz ve onları öldürmeyi planlar. Bunu öğrenen Habib-i Neccar, şehre giderek Antakyalılara “Sizden hiçbir ücret talep etmeden Hakk dinini anlatan bu elçilerin söylediklerine uyun” diye seslenir. İsa’nın elçileri de, Habib-i Neccar da işkence altında şehit olurlar. Bu olay Kur’an’ın Yasin suresinde anlatılmaktadır.
İsa’nın havarilerinden Yunus (Yuhanna) ve Yahya(Pavlos) ile onlara ilk inanan ve şehit edilen ilk kişi olan Antakyalı Habib-i Neccar’ın türbesi bulunur.
Antakya’da bulunan tarihi Habib-i Neccar camisi. Anadolu’da yapılan ilk camii olarak bilinir).[v]
Esas hakkındaki mütalaanın açıklanması beklendiği Ergenekon davasının 13.12.12 günü görülecek duruşması için yüzlerce kişi Silivri Cezaevi’ne geldi.
Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ, CHP milletvekilleri Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal ile emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu 66′sı tutuklu 275 sanığın yargılandığı ve 4 yılı aşkın süredir devam eden Ergenekon davasının 270′inci duruşmasını CHP Milletvekillerinin de aralarında bulunduğu çok sayıda kişi 13.12.2012 günü Silivri önlerine yığıldılar.
Silivri zindanlarında yatanların kimisi üzüntüden kanser olurken, kimisi kalpten öldü, kimi subaylar onurları için intihar ettiler, kimileri İsmail Yıldız gibi delirdi.
Tutuklananların hemen hepsi sabaha karşı ala uykuda sanki kanlı katili yakalar gibi gözaltına alınmışlar; yine gecenin geç vakitlerine kadar bekletilip sabaha karşı tutuklama kararı alınmış.
Bakın ODA TV davasından tutuklu yatan Gazeteci Yazar Soner Yalçın, tutuklu iken yazdığı Samizdat kitabında ne diyor: “Bakın iddia ediyorum, meslektaşlarım araştırsın, Ergenekon sorguları, duruşmaları neden hep genellikle sabaha karşı yapıldı? Amaç imnsanları taciz etmek midir? (Samizdat sf 137)  
Ceza verilenlerin kararlarına bir bakın, hep cezanın üst sınırından ceza verilmiş.
Üstelik tüm Ergenekoncu olarak tutuklananlar, Soner Yalçın’ın dediği gibi, sabaha karşı onlarca polislerle saatlerce evleri aranıyor. (Soner Yalçın’ın evi 30 saat aranmış) ve sabaha karşı veya gecenin geç saatlerinde kararlar veriliyor.
Tahliye talebini veren yargıçlar, hemen bir alt mahkemelere sürgün gibi tayin edilirken, tutuklama ve üst sınırdan ceza veren yargıçlar da ödüllendirilircesine üst derecelere atanması gibi uygulamalara bakıldığı zaman, ister istemez insanın aklına, tüm davalarda tutuklananların aleyhinde önyargı olduğunun gerçeği gelmektedir.
Soner Yalçın, Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük, Adnan Akfırat, İsmail Yıldız ve daha niceleri sözde fikir ve düşünce suçlusu insanlar. Fikir ve düşünce suçlusu gazeteciler son olarak  49 rakamıyla Türkiye dünya şampiyonu. Hem de İran (45), Çin (32) ve Eritre (28) gibi baskıcı, otoriter rejimleri geride bırakarak… Bu nasıl ileri demokrasi? Fikir ve düşüncenin özgür, hür olmadığı ülkdede demeokrasi olur mu?
 
SONNOTLAR



[i] http://www.gazeteturka.com/news_print.php?id=34121
[ii] http://www.rotahaber.com/akpye-ergenekoncu-danisman_38211.html

[iii] (12 Ağustos 2008 tarihinde birinci Ergenekon iddianamesinin 22 numaralı ek klasörüne giren bir faturayı Odatv de haberleştirdi. 13 Ekim 2003 tarihli faturanın sıra numarası 12730 du. Faturada ödeme yapan kişi olarak Melih Gökçek görünüyordu. Yapılan işler listesinde ise R. Tayyip Erdoğan ve AKP gibi kelimeler seçiliyordu. 335 bin TL lık ödeme, yöneticileri Ergenekon sanığı olan SESAR’a yapılmıştı. Ergenekon davaları bu ödemeyi iddianameye alarak kamuyaaçtı. Yani İsmail Yıldız AKP çevresinden iyi para kazanmıştı).

[iv] (Aysel Sağlam Gata Hemşirelik Okulu’ndaöğretmendi. Ruh Sağlığı bozuk olduğu için işinden atılmıştı. Bu rapor mahkemeye de sunuldu, ama yine de tanık olarak dinlendi.  Taraf’ın buna ilişkin manşeti: (Tanığa sus Baskısı”).  “ Samizdat Soner Yalçın Kırmızı Kedi Yayınevi 2012 Sf 173

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget