Kadrolaşma üzerine..! - Eren Erdem

Zamanın müctehidi Fetullah Gülen midir? Allah 100 yılda bir insanların ictihadını yenileyecek, onu revize edecek müctehidler mi gönderir? Fetullah Gülen’in ictihadı ne kadar sağlamdır? Daha doğrusu, Fetullah Gülen Müslüman mıdır?
Bu konularda tonlarca yazılar yazıldı. Tonlarca kitaplar basıldı. Bir kısmı toplatıldı, bir kısmının yazarları cezaevlerine tıkıldı. Bir şekilde insanlar susturuldu. Konuşanların diline sürekli acı biber sürüldü...
Lakin gerçekler çok nettir. Fetullah Gülen, İslam ictihadı hususunda yeterli bilgisi bulunmayan, taklid-i iman mertebesinde “selefi” bir kavrayış ekseninde, söylenmişlerin bir kısmını, işine gelen taraflarını tekerrür etme sureti ile hazırladığı kitaplarda neler anlatılıyor?
Kısaca söylemek gerekirse, bu kitaplarda herhangi bir ictihad yok. Ekseriyetle kelime oyunları, laf cambazlıkları yapılarak; duygusal bir iklim üzerinden kitlelere yöneltilmiş bir afyonla metodu kullanılıyor. Benim okuduğum kadarı ile anladığım en azından budur.
Said Nursi, en azından ortaya bir külliyat koymuş, farklılıklarını belirgin kılmış, ictihadlarda bulunmuştur. Eleştiririz, beğenmeyiz o ayrı konu. Nurculuğun temel doktriner karakterini inşa etmiştir. Lakin Gülen, nurcu dahi değildir. Çok daha eklektik, çok daha basit bir ideolojik yönelim görmekteyiz.

Cemaat CIA olmadan bir hiç

Neden mi eklektik?
Batı kapitalizminin felsefi ayakları üzerinden yeni bir modere edilmiş İslam kültürü inşa etmek sureti ile girişilen yolculuk, ABD-İsrail eksenli bir okumanın, Graham Fuller merkezli bir tavrın gelişmesine neden açıyor. Cemaat, CIA olmaksızın bir hiç...
Çünkü yetiştirdiği kadrolar analitik açıdan matematiği iyi bilen, fakat matematiksel aklı, yani mantığı kullanmayı bilmeyen kadrolardır. İhtiyaç duyulan insan tipi budur. Bu tip, yalnız kaldığında son derece kötü durumlara düşebilecek kadar donanımsızdır. Örneğin, bana açılan davada karşıma çıkan cemaat avukatı; 2 kelimeyi dahi bir araya getiremeyecek kadar garip idi. Orada bu tezimi doğruladım...
Büyük cemaatler eğer “bel altı yöntemler uyguluyorsa” (ki Türkiye’de CIA’nın montaj kaset operasyonlarının uygulayıcısı The Cemaat’in çeşitli emniyet uzantılarıdır.”)niteliksiz olduğunu ilan ediyor demektir. Hanefi Avcı’nın içeride tutulma nedeni de bu niteliksizlikten kaynaklıdır. Hanefi Avcı’nın deşifre ettiği şeyleri okuduğumda, öyle aman aman şaşırmadım. Esasında The Cemaat, Hanefi Avcı’yı içerdeki ihanet olarak gördüğünden böyle davrandı diye düşündüm. Hanefi Avcı “içerdemiydi” o ayrı bir konudur. Lakin anlattıkları, tahayyül edilesi şeylerdi. İyi de yaptı, eyvallah...

Cemaat Paranoyası!

Cemaatin önemli isimlerinden bir zat ile yaptığım sohbetler esnasında, İslam’dan çok Gülen’i savunduklarına şahit olmuştum. Evet, cemaatin “kaşarlaşmış” ve işin önderliğine yükselmiş kadroları, Gülen’i İslam’dan çok daha fazla savunur. Bunun nedeni, ticari anlamda olgunlaşan köklü ilişkilerdir. Birçokları namaz dahi kılmaz. Göstermelik olarak “sohbetlere giderler.” Işık evlerinin kirasını, erzağını verirler. Yurt yapılacaksa gider bağış yaparlar. Davetlere, Türkçe Olimpiyatlarına katılır, yaşadıkları bölgede ki NT mağazasından alışveriş yaparlar...
Bu, mensuplara; yeni iş imkanları, fazlaca sağlam müşteri portföyleri getirir. Ve doğal olarak bu tercih edilir. Müteahhit’lik iliklere işlemiştir. Fıkıh, kelam, ayet tartışması yapılmaz. Çünkü insanlar “ayet-hadis bilmez.” Risale-i Nur’ların belirli bir kısmını okur ve hafızalarına kazırlar...
Diyorum ya, CIA’sız Gülencilik, Türkiye’de komik duruma düşer. Arkalarını dahi toplayamayacak kadar sıkıntılı tiplerden oluşan bir cemaatin bu kadar etkinleşmesi, CIA ile olgunlaşan ilişkilerden ileri gelmektedir...
Allah akıl fikir versin diyelim. Başka ne denir ki?

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget