“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın” Mustafa Kemal ATATÜRK
Bu gün Cumhuriyet kadınlarına seçme ve seçilme hakkının verildiği 78. Yıl dönümüdür.
Osmanlı imparatoluğunun çökmesinden sonra, külleri üzerinde kurulan modern Türkiye Cumhuriyetinden önce kadın haklarına baktığımızda;
-Erkek eğemen şeriat toplumunda kocanın boş ol emri ile kapı önüne bırakılan kadını,
-Miras bölüşümünde erkek kardeşlerine göre yarım pay alan kadını,
-Tanıklıkta iki kadının tanıklığının bir erkek tanıklığına eşit olduğu kadını,
-Çarşıya, pazara bir erkek yakını olmadan tek başına çıkamayan kadını,
-Çarfafla örtünmeden dışarı çıkamayan kadını,
-Kocasının arzusuna göre üç kumaya razı olmak zorunda bırakılan kadını,
-Sosyal ve iş hayatında yok olan kadını,
Görüyoruz.
Cumhuriyetin ilanında sonra Türk kadını, birçok uygar Avrupa ülkelerinde bulunmayan haklara hiçbir çaba sarfetmeden kavuşmuştur.
Bu hakların en önemlisi;
1930 yılında belediye seçimlerinde seçme,
1933 yılında Köy Yasası ile muhtar seçme ve köy kuruluna seçilme,
5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa’da yapılan bir değişiklikle milletvekili seçme ve seçilme,
Hakkıdır.
Uygar Avrupa’dan birkaç örnek verecek olursak kadın hakları devrimini daha iyi anlamış olacağız.
Fransa ve İtalya 1946 da, İsviçre 1971’de ancak kadına seçme ve seçilme hakkını verebilmiştir.
Bu örnekler, büyük önderin devrimci kişiliğini, kadına bakış açısını ve büyüklüğünü bir kez daha gözler önüne sermektedir.
Çok partili düzene geçtiğimiz 1946 yılında seçimlere giren ve 14 Mayıs 1950 de iktidar olan ve kısa aralıkların dışında bu güne kadar iktidarlarını devam ettiren sağ partiler neler yaptılar?
Her fırsatta ATATÜRK devrimlerini tırpanlayıp, o günden bu güne kadar geçen zaman dilimi içinde söylem yerinde ise kuşa çevirdiler.
Bu gün ise bu geri gidişin doruğuna vardılar.
Kadınlarımızın günümüzde durumu nedir?
Laik Türkiye Cumhuriyetinin kadını ve ATATÜRK’ün kızı unvanını içine sindirenler, dün olduğu gibi bu günde ATATÜRK ilke ve devrimlerinin ödünsüz savunucuları olarak yollarına devam ediyorlar.
Kadınlarımızın bir bölümü ise ne yazık ki büyük önder tarafında verilen ve hiçbir çaba sarfetmeden sahip olduğu haklarını korumak yerine, erkek eğemenliğini kabullenip bu haklarından vazgeçerek tekrar ikinci sınıf yurttaş olmayı, sosyal hayattan çekilerek evde oturmayı ve çocuk doğurmayı rahatlıkla kabul ediyorlar.
Hatta bazıları “Humeyni’yi seviyorum, Atatürk’ü sevmiyorum” diyerek, Atatürk’e ve devrimlerine karşı olduğunu açıkça söylemekte bir sakınca görmeyerek iyilikbilmezliğin (nankörlüğün) tipik örneğini oluşturuyorlar.
Laik Cumhuriyeti içselleştiren, ATATÜRK’ün kızı unvanını hak eden, erkeklerle eşit haklara sahip olduğunu her koşulda ödünsüzce savunan tüm Cumhuriyet kadınlarının daha çok hakka layık olduğunu belirtiyor ve kadın haklarının 78. Yıldönümünü saygıyla kutluyorum.
05.12.2012
Gündüz AKGÜL
Emekli Cumhuriyet Savcısı
Yorum Gönder