İnsanları Kandırmak - Işık Kansu

Araştırmacı gazeteciliği ile tanıdığımız İlhan Taşcı, bu kez bir romanla, “Ömrümün Son Hükmü” ile okur karşısına çıktı. Siz bakmayın “roman” dediğine... Huylu huyundan vazgeçmezmiş. Kurgu adı altında yaşadığımız gerçekliği anlatmış İlhan Taşcı. “Neden roman?” diye sorduk. “Romanda anlattığım kimi olayları, ilişkileri ve hatta gerçek olan kimi kişileri isim isim siyasi araştırma olarak yayımlamak isterdim” tümcesine bir “Ancak” ekledi ve dedi ki:
“Bunları tüm gerçekliğiyle ortaya koyabilmek olanaklı değildi. İki nedenden dolayı. Birincisi, bazı bilgiler belge istemeyecek kadar gerçek, ancak kanıtlamak olanaksız. İkincisi ise içinde bulunduğumuz ‘baskıcı’ dönemin özel koşulları. Edindiğim bilgileri olduğu gibi ortaya koyabilmenin olanaksızlığı beni ister istemez romana itti. Edebiyatın düşle-gerçek arasındaki sarkacında anlatmaya çalıştım dönemin bir başka yüzünü. Her ne kadar roman bir aşk öyküsüyle başlıyor gibi görünse de fonda hep siyasi davalara ilişkin yaşananlar ve onların ardındaki eli, elleri tarif etme çabası var. İsterseniz burayı ‘failleri’ diye de okuyabiliriz.”
İlhan Taşcı, Mark Twain’in “İnsanları kandırmak, kandırıldığına inandırmaktan daha zor” sözü üzerinden kurgulamış sayılır romanını.
Bu söz, gerçekten yana bir yazarın bugün düştüğü durumu çok iyi anlatıyor.
Bir yanda iktidar yazdırmıyor, öbür yanda vicdanınız.
Hele bu dönem bir geçsin! Etekteki tüm taşlar dökülecektir, mutlaka...

Dersim Değişikliği


“Dersim” üzerinden yalan yanlış bilgilerle Cumhuriyet’in kurucularına vurmayan kalmadı neredeyse...
Demokratik Sol Platform Sözcüsü Hasan Macit’e göre, bu kervana DSP lideri Masum Türker de katılmış. Bir televizyon kanalında, ardından da Safranbolu’da yaptığı bir konuşmada, “Dersim, Lozan Antlaşması’na göre muhtar bir bölgeydi bizde. Yarın bir gün çıkaracaklar karşımıza: Kardeşim sizi bölmeye çalışan kim? Siz Lozan’da Dersim’i zaten otonom bölge kabul etmişsiniz, siz savunmuyor musunuz Lozan’ı?”
Macit, DSP yönetimine yazı yazmış, Lozan Antlaşması’nda Dersim’in otonom bölge olduğuna ilişkin hiçbir hüküm bulunmadığını anımsatmış.
Uyarı üzerine, DSP’nin resmi sitesinde, Türker’in konuşması değiştirilmiş:
“Sevr’de Kürdistan gündeme gelmişti. Dersim’in muhtar bölge olmasına dış güçler gayret göstermiştir. Yarın ‘Kardeşim sizi bölmeye çalışan kim? Siz Lozan’da Dersim’i geri plana ittiniz. Sevr’de otonomi sağlanmıştı’ diyecekler mi?”
Çevir kazı, yanmasın!

Gelecek Okuma

Muhalefet kadrolarının içinden duyduğumuz, yakın geleceğe yönelik kimi beklentiler, tutumlar:
- Abdullah Gül’ün bedensel rahatsızlıkları, Başbakanlık gibi, parti liderliği gibi aktif siyaset yapmasına izin vermez. Gül, yeniden Cumhurbaşkanı olmak isteyecektir. Bu istek, özellikle eşi Hayrünnisa Gül tarafından ısrarla desteklenecektir.
- MHP ile CHP bir araya gelerek, her iki partinin, orta sağ ve solun üzerinde uzlaşabileceği bir Cumhurbaşkanı adayı çıkarabilir. Bir kadın aday olabilir örneğin. Üniversitede, iş alanında, toplumda öne çıkmış bir isim üzerinde birleşilebilir. Böyle bir adayın Çankaya’ya çıkma olasılığı çok yüksektir.
- AKP, Kürt sorununda Abdullah Öcalan ile sürdürdüğü pazarlığı, özerkliği kabule kadar götürebilir. Seçilmiş valilik, anadilinde eğitim gibi konuları, CHP “evet” dese, hemen uygulamaya koyarlar. Ancak, içinde kimi aykırı görüşler olsa da CHP üst yönetimi özellikle bu iki konuda direnç gösterme ve ödün vermemekte kararlı gözüküyor.

Gensorunun Sonucu


CHP, geçen hafta Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız hakkında gensoru önergesi verdi.
Önergeye göre, Enerji Bakanlığı, bor tuzlarının işletilmesi işi için ihale açmış. Oysa, bor tuzlarının işletilmesinin özel şirketlere verilmesi “Bor Tuzları, Trona ve Asfaltit Madenleri ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin İşletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini Düzenleyen Kanun”a aykırı.
Daha baştan bir yasaya aykırılık var yani...
Ama o da yetmemiş. Enerji Bakanlığı, bor tuzları işletmesinin önemli kısmını oluşturan dekapaj işlerini Fernas Şirketi’ne vermiş. Gensoru önergesine göre, Fernas Şirketi yetkilileri, Enerji Bakanlığı’nın düzenlemiş olduğu ihalelerde “cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak ve katılmak” suçundan Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanmış ve hüküm giymişler. Yargıtay, bu suçun eksik olduğunu belirlemesi üzerine, aynı mahkemece “rüşvet almak ve vermek” suçlarından da tekrar hüküm giymişler.
Enerji Bakanlığı bile bile, ihaleye fesat karıştırmaktan yargılanan bir şirketi, Türk Ceza Yasası’na aykırı olmasına karşın ihaleye katmış.

Katmerli hukuksuzluk...
Sonuç?
TBMM’de eller kalktı, indi. Enerji Bakanı aklandı.

Tarafsız


Tarafsız olsun diye atadıkları “ombudsman”ın oğluna, Recep Tayyip Erdoğan nikâh tanıklığı yapmış.
Kız tarafı açısından bakıldığında, bir “tarafsızlık yoktur” denemez hani.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget