Hırsızların Dosyaları Ne Olacak? - Hikmet Çetinkaya

Dokunulmazlıklar kaldırılsın, yok kaldırılmasın... 800 dokunulmazlık dosyası incelenmesin, yok incelensin...
Kürsü dokunulmazlığı gelsin...
Hayır gelmesin!
Zindanlardaki milletvekilleri tutuksuz yargılansın...
Hayır, zindandan çıkarılmasın!
Görevi ihmal, zimmet, kalpazanlık, resmi evrakta sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçlarından yargılanacak olanlar:
Hayır, onlara dokunulmasın...
Onlar bu ülkeyi 10 yıldır yönetiyor, Türkiye ileri demokrasiye adım adım ilerliyor, özgürlükler çoğalıyor, çeteler, darbeciler ortaya çıkarılıyor.
Bunlar sırf iktidar sayesinde oluyor!
Askeri vesayet bitti, yerine sivil vesayet geldi...
Artık Ortadoğu’nun lideriyiz, barış, kardeşlikten yanayız.
Suriye’den kaçan yüz bini aşkın sığınmacıyı kucaklayıp yedirip içirip barındırıyoruz.
Suriye’ye barışı, demokrasiyi, kardeşliği, özgürlüğü getireceğiz.
İran’a altın verip doğalgaz alıyoruz, İsrail’e “van münit” çekiyoruz.
İmralı’da Öcalan’la görüşür, Meclis’teki silahsız muhalefeti zindanlara atarız, Hizbullah silahı bırakıp siyasi parti kuruyor, seçimlerde işbirliği yaparız.
***
Bugün dokunaklı bir yazı yazacaktım aslında...
Hayatın akışını, sevgiyi, aşkı...
Oktay Rifat’ın o çok sevdiğim “Evvel Zaman İçinde” adlı şiirini...
“Her ağacın arkasında karşıma siz çıktınız
Öylesine yoktunuz ki bunaldım yalnızlıktan
Rüzgârınız esiyordu dağ taş deli gibi
Savruldu kulelere dayadığım merdiven
.....................
Her köşebaşında karşıma siz çıktınız
Öylesine çoktunuz ki ağladım deliye döndüm
Kanınızla incelen taşlar yüzüyordu
Eski denizleri
andıran bulutlarda
.....................
Sayısız gitmiştiniz ne yazık
Evvel zaman içinde gibiydiniz
Uzandım yerden usulca aldım gökyüzünü
Siz atmıştınız”
Çok şeyler yazılırdı bu şiir üzerine...
Uğur Mumcu’dan Metin Altıok’a; Musa Anter’den Hrant Dink’e dek...
Ümit Kaftancıoğlu’nu anlatırdım, Onat Kutlar’ı, o eylül mezarlıklarını...
Erdal Eren, 68 ve 78 kuşağını, şeriatçı yapılanmayı, kanlı 1 Mayıs’ı, Sivas Madımak’ı, Zeynep Altıok’un televizyon ekranındaki çığlığını...
***
Gündemde dokunulmazlıklar var...
Başbakan esiyor, gürlüyor yine!
9’u BDP’li, 1’i de bağımsız milletvekilinin “terör örgütünün iradesini” temsil ettiğini gerekçe göstererek dokunulmazlıklarının kaldırılıp yargılanmalarını istiyor.
Bu doğru olabilir, gerçekler göz ardı edilirse...
Öyle kolay değildir, Güneydoğu’da silahlı bir terör örgütü varken.
Bunu bölgede yaşayanlar çok iyi bilir.
Elbet milletvekillerinin PKK’yle kucaklaşmasını alkışlamam.
Ama dokunulmazlıklarının kaldırılıp yargılanmalarını da desteklemem.
TBMM’de yüzlerce dokunulmazlık dosyası varsa... Bu dosyalarda yolsuzluk, ihaleye fesat karıştırma, hırsızlık bulunuyorsa.
Teröre destek verenler ceza alırken, hırsızlık, yolsuzluk yapanlar ne olacak?
Dosyalar şöyle çıkarılsın, içinde ne var ne yok yurdumun insanı bir görsün bakalım...
***
Hayatımızın rengini değiştiren, Oktay Rifat’ın, Ahmed Arif’in, Hasan Hüseyin’in dizelerinde bizi uçurumlara atan bir düzenin içinde kıvranıp duruyoruz.
Ezenin değil ezilenin sığınacağı bir yer olan kamu denetçiliğine getirilen kişi, Hrant Dink cinayetinin içeriğini bilmeden karar veren bir yargıç...
AKP iktidarının amacı “her kurum benim olacak” derken demokrasi ve özgürlükleri amaç değil araç olarak kullanmak.
Böylece dokunan yanıyor, hayatı kararıyor...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget