Halk, Silivri'de “Mütalaa”yı Savcılardan Önce Okudu…

13 Aralık 2012 günü, savcı, Silivri Toplama Kampının içindeki özel mahkemede “mutalaa”sını okuyacaktı.
Okuyamadı.
Çünkü dışarıda yüz bini aşkın halk Silivri’yi kuşatmıştı.
Ellerinde ay yıldızlı Türk bayrakları.
Dillerinde marşlar, sloganlar.
Yüreklerinde Atatürk.
İçeride ise avukatlar hak – hukuk savaşı veriyorlardı.
Dirençli, kararlı bir mücadele ile baskılardan, tehditlerden yılmadıklarını, yılmayacaklarını gösteriyorlardı.
Duvarların biraz ötesinde ise meydanlar, yüz binlerin, “Atatürk’ün askerleriyiz”, “Ordu millet el ele”, “Şehitler ölmez, vatan bölünmez”, “Hükümet istifa” sloganlarıyla çınlıyordu. Sadece Silivri’yi değil, tüm Türkiye’yi inletiyorlardı.
Yargıç tedirgindi.
Savcı tedirgindi.
240 bin kitap ve 120 milyon sayfa yetmemiş olacak ki Yargıç bir de onlara “TBMM Darbeleri Araştırma Komisyonu”nun iki ciltlik raporunu da eklemek istiyordu.
Avukatlar itiraz ettiler. Söz hakkı istediler.
Yargıç vermedi. Avukatlar direndiler.
İçeride avukatların mücadelesi sürerken, dışarıda halk, yüz binlerin gür sesiyle, hep bir ağızdan mütalaayı okumaya başlanmıştı bile. Hem de savcılardan önce…
CHP Başkan yardımcıları Adnan Keskin ve Bülent Tezcan’ın, CHP örgütlerini 13 Aralıkta Silivri’ye çağırdıkları belgede vurguladıkları gibi, artık halk, “Adalet duygusunun olmadığı, hukukun ayaklar altına alındığı bu sürece sessiz kalmayacağını, Silivri Toplama Kampındaki Engizisyon intikamcılığına seyirci olmayacağını” haykırıyordu.
Şunu hemen belirtelim, Türkiye Cumhuriyeti bugün karanlık bir dönemden geçmektedir.
Karanlık düşünceli insanlar, karanlık ilişkiler, karanlık bir yönetim…
Hırsızlık, talan, korku, baskı, şiddet, hapishane, gizli ve yalancı tanıklar, sahte belgeler, planlar, tertipler, yandaş basın… Orduya, yargıya yapılan saldırılar…
Ortalık toz duman! Göz gözü görmüyor. At izi ile it izi birbirine karışmış… Vatanın yiğit evlatları dört duvar arasına atılmış. Şeyhler, dervişler, müritler, meczuplar işbaşında…
Mustafa Kemal Atatürk, “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz…” demişti.
Oldu.
Beyinleri, yürekleri kara, kapkara çarşaflı insanlar, vatanı bölmeye, kara şeriat düzeninin anayasasını hazırlamaya çalışıyorlar.
Açılımların, saçılımların alt yapısını, üst yapısını oluşturuyorlar. Libya’da, Irak’ta, Suriye’de Afganistan’da yapılan dış müdahalelerin ülkemizde de gerçekleşebilmesi için ortam hazırlıyorlar.
İşleri güçleri “sahte din tacirliği”, insanları aldatmak; ulusalcılarla, orduyla, yargıyla, 1923 Devrimi ile hesaplaşmak…
Cumhuriyet tarihinin hiçbir dönemimde bu kadar çok yalan söylenmedi, bu kadar çok sahtekârlık yapılmadı. Bu kadar çok, düzmece, uyduruk belge hazırlanmadı. Türk ordusu bu kadar çok hırpalanmadı, aşağılanmadı ve bu kadar çok komutanını esir vermedi…
Birinci Dünya Savaşı yenilgisinde bile…
Vatan toprakları Yağma Hasan’ın böreği gibi, kapış kapış gidiyor.
Kapanın elinde kalıyor. Ege’de, Akdeniz’de, Güneydoğu’da arazi, arsa sahibi olabilmek için yabancılar kuyruğa girmiş.
Ege’de iki adamız göz göre göre Yunanlılar tarafından işgal edildi.
Kimsede çıt yok. Ne bir ses ne bir nefes… Karşı çıkan yok. Bırakın karşı çıkmayı, ordu tatbikatlarını yapamaz duruma düşürüldü.
Komutanlar içeride.
Siz hiç kendi ordusuna karşı yabancı devletlerle ortaklaşa komplolar düzenleyen, askerini, subayını, generalini halkın gözünden düşürmek için elinden geleni ardına koymayan bir iktidar gördünüz mü?
Siz hiç ülkesini parçalamak isteyen emperyalist bir devlete Eşbaşkanlık yapan bir başbakan gördünüz mü?
Siz hiç Müslüman bir ülkeyi, silindir gibi ezip geçen, yağmalayan ABD askerlerinin “sağ salim ülkelerine geri dönmesi için dua eden” Müslüman bir devlet adamı gördünüz nü?
Hem de “Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da 22 devletin sınırları değişecek, bunların içinde Türkiye de var” diye açık açık söyleyen bir devletin askerleri için.
Siz hiç şimdiye dek şehitlerine “kelle”, terörist başına “sayın”, köylüsüne “lan” diye hitabeden bir başbakan gördünüz mü?
Ama ne kadar bağırırlarsa bağırsınlar, ne kadar çağırırlarsa çağırsınlar, küfretsinler, kasetler yayınlasınlar, komutanları tutuklasınlar, boşuna çabalar bunlar.
Çünkü Abbas yolcu. Halk gerçekleri görmeye başladı.
Artık kitleler yutmuyor.
Onlar da bunun farkında.
Telaşları, korkuları, şaşkınlıkları bundan. Bu nedenle durmadan saldırıyorlar. Ne söylediklerinin ne yaptıklarının farkında değiller.
Bu nedenle umutlarını “DAĞA ÇIKANLAR”A VE SURİYE’NİN PARÇALANMASINA bağladılar.
Kendi teröristleri ile kaynaşma, sarmaş dolaş olma yetmedi, şimdi de Suriyeli PKK’lılarla işbirliğine girdiler.
Ama korkunun ecele faydası yok. Hesap günü yaklaşıyor. AKP yolcu…
“Lüks hayata”, saltanata, milyarlık yüzüklere, havuzlu villalara alışan Türkiye’nin 21. Yüzyıl padişahları, sultanları tahtını vermemek için elbette her yolu deneyeceklerdir
.
Geçen seçimlerde yaptıkları gibi yine hile hurda yoluna başvuracaklardır. Gecenin bir vaktinden sonra AKP oyları hızla artmaya başlayacak, elektrikler sönecek, yabancı-yerli, karanlık yüzlü bilgisayar uzmanları işbaşına geçecektir.
TÜM MUHALEFETE SESLENİYORUZ:
Halkın uyanışına, isyanına kulak verin. Onların gerisinde kalmayın. Her şeyden önce, “laiklik karşıtlığının odağı” olmuş gayrimeşru bir iktidarın suçlarına ortak olmayın.
Hemen anayasa masasından çekilin.
Ve eğer, sonsuza dek muhalefette kalmak, muhalefet olmak istemiyorsanız, Yeryüzünde eşine rastlanmayan bu sakat bilgisayar sistemini kaldırın. Ya da bilgisayar uzmanlarına görev verip, denetimini sağlayın.
Haramzadeleri, eşkıyaları bir kez daha ülkemize hükümdar yapmayın…

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget