Demokrasi o kadar kolay değil tabii - Can Ataklı

Başbakan Erdoğan demokrasinin temel prensibi olan “kuvvetler ayrılığı” kavramını tartışmaya açtı. Söylediği özetle şu: “Sistem düzgün kurulmamış. Bu nedenle umulmadık yerde bürokratik oligarşi karşınıza dikiliyor, yargı ile karşı karşıya kalıyorsunuz.”
Başbakan’ın şikâyeti, yapmak istedikleri bazı icraatların yargıya takılması ve gecikmesi. 
Kulağa ilk başta hoş gelebilir. Hele düz mantıkla bakarsanız “Başbakan tamamen haklı” bile diyebilirsiniz.
Ama demokrasi o kadar kolay bir şey değil ki. Öncelikle şunu söylemek isterim; Başbakan’ın “bürokrasi oligarşisinden” söz etmesi doğru değil. Eğer bir iki yıldır iktidarda olsaydı bu mazur görülebilirdi. Ama AKP tam 10 yıldır iktidarda.
Bu sürede bürokrasi içinde özellikle yargıda çok önemli değişiklikler yaptı. Bürokrasiyi tamamen kendi istediği doğrultuda oluşturduğu gibi yargıyı da, üstelik halk oyuyla hükümetin bir organı hâline getirdi. Buna rağmen bir bürokrasi oligarşisinden söz etmekte haklı olamaz.
Ama asıl sorun demokratik anlayış ve demokrasiye bakışta.
İktidar, arkasındaki halk desteğine güvenerek “Ülkeyi ben yönetiyorsam, benim dediğim olur, yasama ve yargı ayakları ancak buna destek için var olmalıdır” diyor, diyebiliyor.
Demokrasi, hukuk, özgürlükler, insan hakları konusunda duyarlı olmayan geniş kitleler bu mantığı kabul edebilirler.
Ama demokrasi öyle değil işte. Demokrasi “Ben yaptım oldu” mantığını kabul etmez.
AKP demokrasiyi “kendi söylediklerinin kabul edilmesi, bunlara karşı çıkılmaması, asla eleştiri ve sorgulama yapılmaması” olarak anlıyor belli ki.
Buna boyun eğerseniz demokrasiye ve hukuka inancınız tamdır. Yok, karşı çıkıyor ve eleştiriyorsanız “demokrasi karşıtı, darbeci, postalcı, askeri vesayet yanlısı, statükocu” ilan edilmeniz işten bile değil.
AKP 10 yıldır iktidarda ama özellikle son 5 yılda demokrasi ve hukuk alanlarında Türkiye büyük gerileme içinde.
AB Uyum Yasaları adı altında göstermelik düzenlemeler yapılsa da sıra işleyişe geldiğinde tam tersi gerçekleşiyor.
On binlerce kişi hapislerde, gencecik çocuklar sırf pankart astıkları için “terörist muamelesi” görüyor, çoğunun hayatı karartılıyor, her türlü eleştiri, karşı çıkma, direnme, gösteri en şiddetli biçimde bastırılıyor, biraz muhalif olanlar bile telefonlarının dinlenmesinden, izlenmelerinden, bir gün internete düşebilecek görüntülerinden endişe ederek seslerini çıkarmaya cesaret edemiyor. Türkiye, son yılların zihniyeti ile demokrasiyi çok kolay zanneden bir toplum hâline geldi. Bu iyi bir şey değil.

*****
Kamu spotlarında trafik de olmalı

Dikkatinizi çekiyordur, bütün TV kanallarında “kamu spotu” başlıklı reklam anlayışı ile hazırlanmış filmler yayınlanıyor.
Önceki hafta Trafik Müdürü Murat Şengün ile yaptığımız sohbette “Trafik Müdürlüğü bu tür kamu spotları hazırlamayı düşünmüyor mu?” diye sordum.
Sonra da önerimi söyledim; “İstanbul’da sürücülere trafik bilinci aşılamak için en fazla iki dakikalık filmler hazırlanabilir. Örneğin emniyet şeridini kullanmanın trafiği nasıl kilitlediği, kavşaklarda üst üste yapılan şeritlerin trafiği nasıl içinden çıkılmaz hâle getirdiği, işaret çizgilerine uymamanın aslında bizzat o sürücüleri nasıl sıkıntıya soktuğu görsel olarak anlatılabilir. Bunun için çok fazla çabaya bile gerek yok. Tepeden görünenecek biçimde çekilecek filmlerle bütün gerçeğin ortaya serilmesi mümkün.”
Murat Şengün bu önerimi not ettiğini ve gerekli girişimlerde bulunacağını söyledi.
Bence çok yararlı olur. Yolları babalarının çiftliği gibi kullanmayı daha çabuk gitmek olarak algılayan kimi sürücüler yarattıkları ve sonunda kendilerine de zarar veren hataları görür de belki daha düzgün araç kullanmaya başlar.

*****
Kanuni bitti sıra Harem dizisinde

Başbakan’ın TV dizisi Muhteşem Yüzyıl için “Bu bizim ecdadımız değil” sözleriyle alevlenen “tarih” tartışmaları sürerken, yandaş kesim şimdi de tamamen bir komedi dizisi olan Harem’e kafayı taktı. Harem, Fox TV’de yayınlanan Gani Müjde’nin senaryosunu yazdığı üstü kapalı “Muhteşem Yüzyıl dizisi ile dalgasını geçen” absürt bir komedi dizisi. Karakterleri Muhteşem Yüzyıl’daki gibi gerçek değil. Hangi zamanda geçtiği hiç belli değil. Şimdi yandaşlar Muhteşem Yüzyıl’ı tesettüre sokmanın verdiği hazla olacak oklarını bu diziye çevirdiler. Neymiş, “tarihimizle alay” ediliyormuş. Oysa ortada ne tarihimiz var ne alay var. Üstelik dizide dini de hiçbir şey yok. İzlerken kahramanların hangi dinden olduğunu hatta bir dinleri olup olmadığı bile bilemiyorsunuz. Sadece gülüyorsunuz, o kadar.
Ancak ne yazık ki günümüze hâkim olan zihniyet, her şeyin altında bir şey aradığından tahammülsüzlük de had safhada. Umarım ve dilerim Muhteşem Yüzyıl’ın başına gelenler, herkesi kahkahalara boğan Harem’in de başına gelmez.

*****
Reyhanlı’da durum

Pazartesi sohbetimde Türkiye üzerinden Suriye’ye geçen 10 bin Taliban militanından söz etmiş ve bunların merkez üssünün de Cilvegözü’ndeki 10 konteynerlik sığınmacı kampı olduğu yolunda iddialardan söz etmiştim. Yine Hatay’ın bir ilçesi olan Reyhanlı’da oturan bir okurum bakın ilçede durumu nasıl özetliyor: “Sevgili Can Ataklı; Ben Reyhanlı’da 5 yıldır çalışıyorum, son dönemde inanılmaz bir ilçe oldu burası; hırsızlık tavan yaptı (emniyetten aldığım bilgi) bazı Suriyeliler iş yeri açıyorlar, diğerleri haftalık 15-30 TL arası çalışıyor. İlçede çok sayıda Suriye plakalı araç var ve bunlar trafik kurallarını bilmediği için cadde ve sokaklarda araba sürmek inanın çile oldu. Zaten yabancı plaka olduğundan polis ceza da kesemiyor. Sokaklarda bir sürü yabancı plakalı (AB ülkesi) çeşit çeşit insan tipleri rahatça dolaşıyor. Özellikle Afgan ve Pakistan Talibanı tipli insanların sayısı o kadar fazla ki gelip görmeniz gerekir. Hastanelerin acil bölümünde doktorlar Suriyelilere bakmaktan bize bakamıyor. Tam bir boşluk mevcut buralarda, kiralık ev bulamıyorsunuz, bulsanız 750-1000 TL. Neyse bazı Türk vatandaşlar bunlara ev vermiyor da bizler kiralayabiliyoruz ama o da yüzde 10 fazlasıyla. İlçedeki bazı kesimler elbette çok tepkili, bakalım nereye kadar. Tam bir üs olmuş bu ilçe yaşanmaz hâle geldi. Yolunuz düşerse beklerim..

*****
GÜNÜN SÖZÜ

Önce teröristlerle “empati” kurulacak. Sonra “sempatik” gelmeye başlayacaklar. En sonunda da şehitler, gaziler ve aileleri “antipatik” olup çıkacak herhâlde!
(Gani Yıldız)

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget