Beyaz bayrak! - Mustafa Mutlu

Dün bütün gün haber bekledim... Gelmedi!
Peki; geleceğine inanıyor muydum beklediğim haberin?
Hayır...
Yine de bekledim...
İçlerinde birazcık olsun bir şeyler kalmış olabileceğini düşünmek istedim.

***
Kimden mi haber bekledim?
Anayasa Mahkemesi Başkanı’ndan ve üyelerinden...
Yargıtay Başkanı’ndan ve üyelerinden...
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’ndan...
Danıştay Başkanı’ndan ve üyelerinden...
Danıştay Başsavcısı’ndan...
Sayıştay Başkanı’ndan ve üyelerinden...
Başta İstanbul ve Ankara üniversiteleri olmak üzere; tüm hukuk fakültelerin dekanlarından, bölüm başkanlarından, öğretim üyelerinden...
Öyle bir-iki değil, üç bin kişiden fazlaydı haber beklediklerimin sayısı...
“Bağımsız yargı”yı savunacaklarına...
“Hukukun üstünlüğü”nü koruyacaklarına...
“Verdikleri kararlar”da direneceklerine...
“Kuvvetler ayrılığı”ndan vazgeçmeyeceklerine inanmak istedim...
Ama onlardan ses seda çıkmadı!
Koltuklarını kaybetmemek, başlarını belaya sokmamak, durup dururken hedefe oturmamak için sindiler...
Hadi; daha açık söyleyeyim:
Masalarının altına girdiler ve kayboldular!
Otuzar, kırkar yıllık hukuk adamı kimliklerini yırtıp attılar!
“Tek adam”ın kayıtsız şartsız egemenliğini kabul edip, beyaz bayrak salladılar!
Halkımız nasıl didinip uğraşmadan, Atatürk tarafından “hediye edilen” ulusal bağımsızlığın, yurttaş olmanın, seçmenin, seçilmenin, insanca yönetilmenin ve yaşamanın değerini bilmediyse ve kendi iradesiyle tüm bunlardan vazgeçmeye hazır olduğunu gösterdiyse...
Sözüm ona bu “hukukçular” da yine hiçbir mücadele vermeden elde ettikleri “üç kuvvetten biri olma”nın değerini bilemediler!
Ona yönelen oklara göğüslerini siper edemediler...
Kişisel ikbalden vazgeçemediler...

***
Başbakan önceki gün çıktı ve demokrasilerin olmazsa olmazı “kuvvetler ayrılığı” ilkesini ezip geçti!
Yargıya en sert eleştirileri sıraladı.
Dün bekledim ki; yukarıda sıraladığım “saygın” yargı insanları, bugün yeri göğü birbirine katacak!
“Yürütme organı yargıyı yok saymak istiyor ve tek adam rejimine özlem duyuyor” diye demeçler verecek, yeri göğü inletecek...
Peki; inanarak mı bekledim bunların olmasını?
Hayır...
Sadece içlerinde birazcık olsun bir şeyler kalmış olabileceğini düşünmek istedim!

*****
SÜNNET SORUSU!

Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yalova’daki Müfettiş Hamdi Girgin İlköğretim Okulu’nda, Roman asıllı öğrencilere, içerisinde dini sorular yer alan bir anket dağıtmış...
İddialara göre bu anket formu, bir “tez çalışması”ymış! Amaç da, “Romanları daha fazla tanımak”mış. Gelin görün ki anketteki 61 sorunun önemli bir bölümü, “toplumsal fişleme”de kullanılan sorularla aynı... İşte bazıları:
“Allah’ın varlığına ve birliğine inanır mısınız? Hz. Muhammed (s.a.v.)’in hak peygamber olduğuna inanır mısınız? Erkek çocuğunuzu sünnet ettirdiniz mi?”
Yalova Romanlar Derneği Başkanı Necdet Karabulut bu anketten sonra hemen savunmaya geçmiş:
“Bizim dinimiz belli; İslam. Mezhebimiz; Hanefi. Peygamberimiz; Hz. Muhammed. Kitabımız da; Kur’an...
Ah be Necdet kardeşim; ne diye hesap verirsin bu densizlere?
“Size ne bizim çocuklarımızın pipisinden?” deyip, geçemez miydin?

*****
GÜNÜN SORUSU

Boğaz‘daki iki köprü ile otoyolların geliri 25 yıllığına satıldı... Sorum iktidara:
25 yıllık tahmini geliri dörtte biri fiyatına satmanızın nedeni ne? Devletin acil nakit sorunu mu var? Eğer yoksa neden sattınız? Varsa, hani ekonomimiz çok iyi durumdaydı?

*****
Yeni bir suç daha icat edildi!

E. Ö., M. Y. Y., İ. S., İ. B., S. T., R. A., F. B.,T. D., H. K., K. A., Y. B., F. B., A. B., N. E.

Yukarıdaki kısaltmalar dün bazı gazetelerde yayınlandı.
Ergenekon Davası’nın görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin talebi üzerine Genelkurmay Başkanlığı’ndan gönderilen harddisklerin incelemesi tamamlanmış. Bu incelemeyi naip hâkim Hüsnü Çalmuk yapmış. İddialara göre bu hardisklerden, 600 bini şifreli 3 milyon belge daha çıkmış... Yani Ergenekon’daki belgelerin sayfa sayısı 123 milyona ulaşmış!
Gazeteler genellikle sadece hayat kadınlarının isimlerini yukarıdaki gibi kısaltırlar ya; işte bu belgelerde de Genelkurmay’ın AKP’nin kapatılması davası sırasında “kullandığı” iddia edilen 14 gazeteci de böyle şifrelenmiş...
İşin ilginci bu isimler, hemen bazı yandaş gazetelere sızdırılmış ve yargısız infaz başlamış!
Şimdi bu 14 gazetecinin de Ergenekon’a dâhil edilmesi an meselesiymiş...
Peki, suçları ne bu gazetecilerin?
Köşelerinin altında yayınlanan e-posta adreslerine düzmece isimlerden, sahte isimler kullanılarak gönderilen e-postaları almak...
Dikkat edin, almak!
Sanki engellemeleri mümkünmüş gibi...
İçlerinden sadece birinin bu mail’lerden birini yayınladığı iddia ediliyor; hepsi bu!
Alın size yeni bir “basın özgürlüğü” cinayeti...
Şimdiye kadar yazdığımız yazılardan suçluyduk; bundan sonra e-posta adresimize gönderilen postalardan da sorumluyuz!
Yaşasın özgürlük!

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget