Massachusetts Institute of Technology (MIT) Profesörü Dan Ariely, çanta taşıma şekillerinin psikolojik anlamları konusunda 250 denek üzerinde bir araştırma yapmış... Buna göre:
Omuz çantası taşıyanların pratik insanlar olduğu düşünülürmüş...
Büyük çanta taşıyanların en büyük korkusu, “Hazırlıksız yakalanmakmış...”
Sahte markalı çanta taşıyanlar ise dünyaya karşı sahte bir tutum takınanlarmış...
Çantalarını çapraz takanlar, özgür bir ruha sahip olurmuş...
Çantalarını ellerinde taşıyanlar, gösteriş meraklısıymış...
Bir de çantalarını bileklerinde taşıyanlar varmış ki; işte onlar, “Sosyal statümü koluma taktım, görmüyor musunuz?” havasındakilermiş...
Çantalarını başkalarına taşıtanların ve başkalarının çantalarının taşıyanların ruh hâlini incelemeyi unutmuş!
Oysa bizde “çantayı başkasına taşıtmak” başlı başına bir “sosyal statü” göstergesidir...
Başkasının çantasını taşımak” ise, “gözde”liğin” işareti...
Başkasının çantasını taşıyanlar bundan utanacaklarına, tam tersine, “Bakın sayın amirimiz hiçbirinize güvenmedi, çantasını bir tek bana emanet ediyor” havasına girerler... Hayatları başkalarının çantasını taşımakla geçer, sonra bir gün “büyük adam” olduklarında, ilk iş olarak kendilerine bir “çanta taşıyıcı” bulurlar. Böylece yıllardır içlerinde biriktirdikleri o “kötü” duygulardan kurtulurlar!
“Durup dururken nereden taktın çanta meselesine?” diyorsanız...
Bu soruyu, Gençlik ve Spor Bakanı Suat Kılıç‘a sorun:
Meclis‘te 2013 yılı bütçe görüşmeleri başlarken Başbakan Erdoğan, Bakan Bey‘in yanına yaklaşıp kulağına eğilmiş ve “Çantamı getir Suat” demiş... Sonra da arkasını dönüp gitmiş.
Suat Kılıç da bunda hiçbir sakınca görmemiş ve denileni yapmış!
Çanta deyip geçmeyin...
Zor iştir!
CHP VE SİLİVRİ!
Dünkü “Günün Sorusu”nu, “13 Aralık’ta Silivri’de olacağız” diyen CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Tezcan‘a sormuştum:
“Sadece 13 Aralık’ta mı? Sözünüz bir gün için mi geçerli?”
Bülent Tezcan sabah erken saatlerde aradı ve 13 Aralık‘tan sonra her duruşma günü tam kadro Silivri‘de olacaklarını belirtti.
Ayrıca ocak ayından itibaren küçük illerden başlamak üzere tüm Türkiye‘de “Adalet Mitingleri” düzenleyeceklerini açıkladı.
Merak eden okurlara duyurulur.
KAYA GİBİ MUHALEFET!
Hemen herkes koro hâlinde Türk medyasının yandaşlaşmasından yakınıyor... Ama medyamızın içinde öyle bir “özel dal” var ki; ne baskı tanıyor, ne tehdit... Yıllardır dimdik ayakta duruyor, yılmıyor!
Mizah dergilerinden söz ediyorum: Penguen‘den, Leman‘dan, Gırgır‘dan ve diğerlerinden... Herkese gazetecilik dersi veriyorlar!
Önemli bir okur kitlesi de habercilerin göremediği ya da küçülterek görebildiği haberlerin “mizah” hâlini bu dergilerden izliyor.
Emeği geçenleri kutluyorum.
GÜNÜN SORUSU
CHP’li Hüseyin Aygün, Meclis’te cemevi açılmasını isteyince Meclis Başkanlığı, “Camiye gidin. Alevilerin cami dışında ayrı ibadethaneleri olamaz” demiş... Sorum Meclis Başkanı‘na:
Hani “dini özgürlükler” konusunda hassastınız... Göreviniz, insanların inançlarına yorum getirmek mi, gereğini yapmak mı?
O soytarılar açıklansın!
Dün Melih Aşık yazdı: Marmaris’te düzenlenen “Yerel medya, dijital çözümler” konulu toplantıyı organize eden Basın Yayın Genel Müdürlüğü, 300 dolayındaki katılımcı gazeteciye, toplantıdan sonra geri almak üzere, bir firmadan kiraladığı iPad’leri dağıtmış. Çünkü seminerde , “Dijital Yayıncılık Eğitimi” ve iPad yayıncılığı konusunda eğitim verilecekmiş.
Ancak bu “gazeteci” arkadaşlardan bazıları geçici iPad‘lerini iade etmek istememiş. İçlerinden bazıları utanmadan bir ortak dilekçe imzalayarak, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a başvurup, dağıtılan iPad’lerin kendilerine “hediye” edilmesini istemişler.
Talepleri elbette geri çevrilmiş! Ama Arınç, dilekçeyi de sahiplerine iade etmemiş...
Melih Aşık haklı olarak diyor ki, “Eğer o dilekçenin altında imzası olan bir gazeteci günün birinde muhalif bir habere imza atarsa, bu dilekçe o zaman ortaya çıkabilir!”
Bu olayda ilk yanlış Basın Yayın Genel Müdürlüğü‘nün...
Tamam, eğitimini vereceksen ver de; gazeteciler için iPad kiralamak sizin göreviniz mi? O gazetecilerin çoğu, o iPad’lerin iki günlük kira parasını ödeyebilecek durumda...
Ve gelelim gazetecilerin yanlışına:
Hiçbir gazeteci böyle bir talepte bulunamaz. Bırakın istemeyi, bu tür hediyeleri kabul edemez!
Bülent Arınç o dilekçenin altında imzası olan ve gazeteci (!) denilen soytarıları bugünden tezi yok kamuoyuna açıklamalıdır.
Yorum Gönder