• Savunmasını yapan sanıkların ikide bir sözünü kessin..
“Onu diyemezsin, bunu diyemezsin, şunu söyleyeceksin,
böyle konuşacaksın..” desin...
• Mahkemenin tutumuna, verdiği kararlara karşı savunmanın
itirazlarını, mahkemenin işine karışmak olarak nitelendirsin ve savunmaların
önünü kessin...
• Mahkemenin örneğin sanıkların tanık dinleme isteklerini
reddetsin, yerine getirmesin, aleyhte 100 tanığın dinlediği sanığın,
dinlenmesini istediği 40 tanıktan tekini bile yerine getirmesin; ama
“siz adil davranmıyorsunuz”
diye itiraz eden savunmaya, “mahkemeye adil değilsin
diyemezsin, yoksa...” desin, söz kessin, dışarı
atmakla tehdit etsin...
• Yargılamanın en önemli unsuru olan delillerin
tartışılmasını engellesin, es geçsin, savunmanın isteklerini bastırsın ve
polisin/savcılığın ileri sürdüğü kanıtlanmaya baştan sona muhtaç, pek çoğu yalan
dolan ve senaryo iddiaları, sanki doğruymuş gibi, zımnen
“Savcının iddiaları benim
kabullerimdir”, tutumunu alsın...
• Deliller hiç tartışılmadan savcılığa son mütalaa
isteğinde bulunsun! Bunu anımsatan ve itiraz eden sanık ve avukatları ise tahrik
etmekle suçlasın...
• Savunmanın sorulmasını istedikleri konusunda, en azından
bazıları için “sorulması”
kararını alsın ama çoğunu hiç sormasın veya gelen yanıtları kısmen
saklasın...
• Sanık ve avukat savunmalarına, 3 kişilik heyetin
ikisi-üçü birden karışsın, “Mahkemenin tutumu hakkında
konuşup durursanız bunun yanıtını ayırsınız, mahkemeyi boks torbasına
çevirirseniz, mahkemeyi töhmet altında bırakırsanız, mahkeme bu tip eylemlere
sakin kalmaz, yargılama faaliyetini engellerseniz cevabını
alırsınız..” desin...
• Bütün itirazlar karşısında pişkinlikle
“vicdanımız rahat, mahkemeyi
yargılamayın” desin!
• Savunmanın yeniden ve yeniden sözünü kessin ve
“Bulmuşsunuz basını ve milletvekillerini
konuşuyorsunuz..” biçiminde laf atsın!
• Savcının gösterdiği gizli açık
“tanık”larına, yasal hakkını
kullanarak soru sormak isteyen sanık ve avukatlarına
“Susun oturun, tanığı
yönlendirmeyin” diye müdahale etsin ve tanıklara soru
sorulmasını engelleyerek tanıkların lehine gerçeğin ortaya çıkmasını
istemesin...
• Hem gizli, hem açık hem de tutuklu bir tanığın, gizli
tanık iken, kimliği açık tanık olarak verdiği ifadeleri
“evet doğru söylüyor” diye
doğrulasın!
• Düşünün ki iki yıl boyunca aklına ek iddianame istemek
gelmeyen savcılık ve mahkeme, birden davayı yeni iddianamelerle daha büyük bir
cadı kazanına dönüştürmeye kalksın...
• Düşünün ki, mesela ihbar mektupları ile birlikte
gönderilen “belgeler”in aynı
yazıcıdan alındığı ortaya çıksın, ama mahkeme bunu duymazlıktan
gelsin...
• Davanın en önemli delilleri, mesela
Ümraniye bombaları nerede
diye sorulduğunda imha edildi yanıtı alınsın!
• Katalog suçları tam anlamıyla kötüye kullansın, ipe sapa
gelmez söylentilerle tutukladıkları insanları, beş-on yıl içeride tutmak için
“katalog suçlara”
soksun!
Bunlar nerede görülmüş.. Ama bunları Ergenekon mahkemelerine gidenler
yaşıyor, görüyor. Geçen perşembe ve cuma günkü duruşmalarda savunmaları ve
heyetin tutumunu gördükten sonra, kendime neredeyim diye sorduğumu ve içeriden
bir sesin “mahkemede falan değilsin, kafaların
kesilmesine karar verildiği ve arka bahçede giyotinlerin kurulduğu karşı
ihtilalin yerindesin” dediğini
duyuyordum.
Yargılananların dışarıya verdikleri
“hukuksuzluğu, adaletsizliği gebertin bu
ülkede” mesajını, Silivri kapılarına yığılan on
binlerin, belki de yarın yığılacak yüz binlerin aldığını görüyorum.
Bu mahkemeler hakkında Meclis,
“öldü” kararını çoktan verdi. Ama onlar
bugüne kadar yaptıkları tüm hukuksuzluklar, yasadışılıklar yüzlerine vuruldukça,
heyyyytleşiyorsa ve kabarıyorsa.. hukuksuzluklarında ısrar ediyorlarsa, güçlü
bir dayanakları vardır, dersiniz. Bu dayanaklarının kim olduğunu sormayın.
***
Günlük siyaseti izleyin. Çoktan çöken bu davaları ve kararları kimlerin
ayakta tutmaya çalıştığının işaretleri bol miktarda var. Mesela
Turgut Özal için “mutlaka
zehirlendi” diye basbar bağıranlara bakın.
Özal’ı da bir
“zehirleseler”, Ergenekon denen o
“terör örgütünün” geçmişte
ne büyük cinayetler işlediğini
“kanıtlayıp”
Silivri’deki tüm hukuksuzluklara asmalara
kesmelere, uyduruk senaryolara, delilsiz yargılamalara, sahte ve uyduruk
delillerle insanlara eziyet ve işkence çektirmelerine,
Silivri’yi siyasi olarak ipe çekmelerine.. haklılık
kazandıracaklar akılları sıra.. (Olayı damardan gören Ahmet
Hakan’ın kulaklarını çınlatalım)
“Ordu hâlâ darbe yapabilir”
zırvalıklarını yaymaya çalışanları, Ali
Sirmen iyi yazdı! Bunların hepsi, bir iyi niyetli dışında, Silivri
çöktükçe, göğüslerini Silivri duvarlarına üçüncü dördüncü duvar olarak inşa
eden, yeminli hukuk ve insanlık düşmanları...
Düşünüyorum da, bu cemaat aklını epey kaçırdı.
Erdoğan’a kafa tutuyor ama artık öküzün yerde can
çekişmesine rağmen, üzerlerine kalan şu Silivri’de
böyle ısrar etmelerine akıl sır erdirmek mümkün olmuyor.
Bu konuyu bir açıklasalar da öğrensek...
Yorum Gönder