Adalet Bakanı Sadullah Ergin;
“76 olan tutuklu gazeteci sayısı 49’a indi. Başarılıyız!”
Lise Din Kültürü ve Ahlâk Öğretmeni;
“Aids; (A)llaha (İ)syan eden (D)eyyusların (S)onu demektir!”
Bu anlayış, sadece iki kişinin anlayışı değildir. Bu anlayış AKP’nin temsil etiği, temelinde lâik Cumhuriyetten nefret eden, Şeriat ve Hilafet özlemi içindeki
din sapkınlarının ve ortaçağ anlayışının bu güne yansımasıdır.
Günler geçer-aylar geçer mevsimler değişir, yıllar geçer-asırlar geçer,
dünya değişir ama bu kafa değişmez, aynen kalır.
Tarihin belli dönemlerinde bazen Muaviye, bazen Yezid, bazen Hind olurlar.
Bazen Ebusuud Efendi, bazen İskilipli Atıf Hoca, bazen Şeyh Said, bazen
Seyit Rıza olurlar. Bazen Abdullah Öcalan olurlar.
On binlerce can alırlar, kardeşkanı akıtırlar.
Tarihin derinliklerinden bu güne kadar, başımıza “içimizden kaynaklı” tüm belaları incelerseniz, Kürtçü- Bölücüler ve Din istismarcıları hep, birlikte hareket etmişlerdir. Zaman, zaman bu şer ittifakına Ermeniler ve Bizans kalıntıları da katılmışlardır.
Bu birlikteliğin son örneğini önümüzdeki günlerde AKP-BDP Anayasa işbirliğinde göreceğiz. Türkiye’yi önce federasyona sonra bölünmeye ve başarabilirlerse “Büyük Kürdistan’ın” kurulmasına kadar götürecek işbirliği, şimdilik el altından gizlice İmralı da yürütülmektedir.
Yakında açığa çıkacak, ama o zaman da karşılarında Türk Milletini bulacaklar.
Bu kafa; Hak-Adalet-Eşitlik bilmez, görgüsüzlük bunların vazgeçilmez süsleridir.
Örnek verelim:
1)Bülent Arınç’ın arkadaşı, yüzüklerin-perukların efendisi Danıştay Başkanı yargılanmayacakmış!
Bildiğiniz gibi, hukuk dehası Başkan, Nükleer Enerji ile ilgili davaların
Danıştay’ın önüne gelmesi halinde peşin-peşin “Durdurma Yok Artık” diye açıklama yapmıştı.
Uyuşturucu kaçakçıları ile görüşmekle de suçlanan Başkan hakkında; “Yapılan inceleme sonunda, bu görüşmelerin gerçekleştiği fakat ‘hal-hatır sorma’ şeklinde geçtiği ve kaçakçının Danıştay’daki davası ile ilgisi olmadığı anlaşıldığından Danıştay Başkanının yargılanmasına gerek görülmediği” şeklinde karar verildi.
-Danıştay Başkanı, kararını peşin-peşin verir ve açıklar,
-Uyuşturucu Kaçakçısı ile bürolarda-arabalarda konuşur,
-Sadaka dolandırıcıları serbest gezer, hırsızları yakalayan Savcılar mahkemeye verilir.
Bunlar gayet normal karşılanır, dava açılmaz. Fakat birbirini tanımayan adamlar “Örgüt kurmakla” suçlanıp, sahte dijital delillerle hapse atılırlar.
Kurban olduğum mevlâm, verdikçe veriyor!
2)Görgüsüzlüğün son örneği ise barajlara isim verilmesinde ortaya çıktı. Başbakan, Bakan’a emir veriyor; “Cemil Çiçek” Bey’in de ismini verin. O da çok hizmet etti!
Başbakan, en yüksek baraja da kendi adını verdirdi. En yüksek ve büyük şeyler hep onun olacak. En yüksek Cami- en yüksek baraj- en büyük araba-en büyük örtülü ödenek, hep en büyük-en çok-en yüksek yerler onun olmalı.
Başbakan Erdoğan’ın hak yememesi için, bu devlete hizmeti geçenleri de unutmamasını rica ediyorum. Emine Erdoğan Külliyesi- Sümeyye Sultan Camisi- Necmettin Bilal Tekkesi-Esra Hanım Camisi-Ahmet Burak İlahiyat Üniversitesi.
Bunların da isimlerini verelim. Kurban olduğum Mevlâm, verdikçe veriyor nasılsa.
Mevlâm; Kul hakkı yiyenlere, devlet malını çar-çur edenlere, insanlara zulmedenlere de hak ettiklerini tez zamanda verecektir.
Zalimlerin ilelebet hüküm sürdüğü nerede görülmüştür ki?..
Yıkılacaklar elbet.
Sağlık ve başarı dileklerimle
15 Aralık 2012
RİFAT SERDAROĞLU
rifatserdaroglu@gmail.com
twitter.com/rifatserdaroglu
Yorum Gönder