10 gün - Mustafa Mutlu

İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi, dün çok ilginç bir tahliye kararı aldı. Kamuoyunda ‘’Karagümrük Çetesi’’ olarak bilinen suç örgütüne yönelik yürütülen soruşturma kapsamında, “Cübbeli Ahmet Hoca” ismiyle tanınan Ahmet Mahmut Ünlü‘nün de aralarında bulunduğu 3‘ü tutuklu 16 sanığın yargılanmasına devam edildi.
Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’nce hazırlanan iddianamede, Ahmet Mahmut Ünlü‘nün, ‘’haksız çıkar sağlamak amacıyla kurulan örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek’’, ‘’insan ticareti yapmak’’, ‘’cinsel saldırı’’ ve ‘’kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak’’ suçlarından 25 ile 53 yıl arasında hapis cezasına çarptırılması talep ediliyordu.
Ne oldu biliyor musunuz?
Cumhuriyet Savcısı‘nın “tutukluluk hâllerinin devamını istemesine” karşın mahkeme, tutuklu sanıklar Mahmut Ünlü ve Mahjuba Demirel’in tahliyesine oy çokluğu ile karar verdi.
Mahkemede Ünlü’nün tahliye kararının okunmasının ardından sevinç çığlıkları atıldı.
Bazı izleyenlerin ‘Allahü ekber’ diye bağırdığı, bazılarının da ağladığı görüldü.

***
Peki; neden “ilginç” buluyorum bu tahliye kararını?
İlginç; çünkü bu karar (tesadüfe bakın ki) Cübbeli Ahmet Hoca‘nın on gün kadar önce cezaevinden bir mesaj göndererek, “Beni buradan çıkarırsanız emniyet, yargı ve hükümet gibi kurumların aleyhine konuşmayacağım” demesinin hemen ardından alındı!

Cübbeli, internet sitesinde yayınlanan mesajında aynen şöyle demişti:
“Kardeşler gerçekten bedenim çok zayıf düştü. Bu iş uzarsa veya ağır bir ceza söz konusu olursa ben artık çıktıktan sonra pek hizmet edecek kuvvet bulamayacağımı düşünüyorum. ‘Arap öldükten sonra pilavı göğsüne dök’ diye bir laf vardır. Bu yüzden bana bir iyilik yapılacaksa şimdiden yapılması gerekir. Ben çıktıktan sonra da emniyet, yargı ve hükümet gibi kurumların aleyhine konuşup; vatana ve millete hizmet eden, terörle ve diğer tehlikelerle uğraşan bu kurumları yıpratacak hiçbir beyanda bulunmayacağıma dair Allah (Celle Celaluh)’a söz veriyorum, sizleri de şahit tutuyorum.”

***
Bu ülkenin eski Genelkurmay Başkanı, kuvvet komutanları, üst rütbeli subayları, rektörleri, siyasi parti genel başkanları, yazarları, gazetecileri, hukukçuları altı yıla yakın bir süredir içeride...
Hiçbirinin, “Beni tahliye edin, yargı ve hükümet aleyhine konuşmayacağım” dediğini duydunuz mu?
Duymadıysanız; onların hâlâ neden “içeride” olduğuna şaşırıyor musunuz?

***
Dünyanın hiçbir hukuk devletinde hiçbir mahkeme, tutuklu sanığın böyle bir mesajından sadece on gün sonra “tahliye” kararı vermez...
Eğer verirse... Yargıya güvenin zedeleneceğini bilir.
Sayın Yargı mensupları:
Hukuku ne hâle getirdiğinizin farkında mısınız?

*****
İŞKENCE!

Cübbeli Ahmet‘in serbest bırakıldığı gün çok ilginç bir haber de Kocaeli‘den geldi:
Avukat Cevdet Bayır, 1996 yılındaki 1 Mayıs İşçi Bayramı‘na katıldığı için iki buçuk yıl önce gözaltına alınmış, sonra da terör örgütü üyeliğinden beş yıl hapis cezasına çarptırılmıştı...
İki buçuk yıldır Kandıra F Tipi Cezaevi’nde...
Tek böbreği çürümüş ve ameliyat için götürüldüğü hastanede, onu yatağa kelepçelemek istemişler!
Çünkü o hastanede “mahkûm koğuşu” yokmuş!
Suçun ne olursa olsun biat ettiğin anda özgürsün ama aksi halde ameliyat masasında bile kelepçeli!
Sorum bizi yönetenlere:
Kimse size, “Bu ülkede işkence yapıldığını” söyleyemezdi; değil mi?

*****
GÜNÜN SORUSU

Otuz iki yıl önce öldürülen DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler‘in katilleri hâlâ serbest... Ancak İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, babasının anıldığı toplantıda konuşan ve katillerin özel bir yasayla serbest bırakılmasını eleştiren kızı Nilgün Soydan‘ın altı yıla kadar hapsedilmesi için dava açmış... Sorum size:
Bu duruma “cuk oturan” bir atasözü biliyor musunuz?

*****
Az kaldı küfürbazlar... Dayanın, Fazıl kaçıyor!

Yargıdan başladık, öyle devam edelim:
Fazıl Say hakkında açılan ilk davayı biliyorsunuz: Hayyam‘ın bir dörtlüğünü internette “paylaştığı” için açılmıştı bu dava... Say‘ın bir buçuk yıl hapis istemiyle yargılandığı bu davanın ikinci celsesi önümüzdeki şubat ayında...
Fazıl geçenlerde bir televizyon programına çıkmış ve söz hem davadan, hem de davadan sonra gelen tehditlerden açılmış...
O da bu davanın saçmalığını kastederek “Saçma sapan mahkeme” tanımlamasında bulunmuş...
Kendisine hakaret, küfür ve tehdit yağdıranları ciddiye almadığını belirtmek için de, “it-kopuk” demiş...
Sen misin diyen: Hakkında ikinci soruşturma başlatılmış! Dava açılırsa beş yıl daha hapis istemiyle yargılanacakmış!
Fazıl diyor ki:
“Ne yapacağımı pek bilmiyorum. Bir piyanist hapis yatamaz. Hayatı biter. Daha iyisi gitmektir. 12 yaşımdaki kızımı bırakıp gitmenin ise planını henüz yapmadım. Ama yapabilirim. Ya da onu da beraberimde götürmeyi düşünebilirim. Daha fazla cezalandırılmak isteniyorum. Bu faşizme karşı susmam isteniyor.”

***

Diyelim ki Fazıl, “aykırı” bir sanatçı...
İyi de ona küfredenlere dokunmayıp, onun “serzenişi” için soruşturma başlatmak ne kadar “hukuki?”

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget