Silivri Geleceğimizi de İpotek Altına Almasın!


Türkiye çok partili düzene geçtiğinden beri, demokrasi kültürünün eksikliğinden dolayı, büyük sorunlar yaşadı ve her yeni dönemde yapılan yanlışlar gelecek dönemdeki sorunları artırdı:
İktidara gelenler, demokrasinin ana kuralı olan temel hak ve özgürlükleri, arkalarına aldıkları seçmen desteğiyle görmezden geldiler ve iktidar gücünü kullanarak bir nevi rövanşist duygular ve uygulamalarla, demokrasiyi geliştireceklerine, zedelediler.
Buna askeri darbelerin demokrasiye aykırı olan ve gelecekteki sorunların tohumlarını atan icraatı da eklendi…
Her yeni dönem, kendinden sonra gelecek dönemleri ipotek altına alan hatalar yaptı…
Bu hatalar, yeni hatalara yol açtı…
Sonunda Türkiye sürekli olarak kendinden önce yapılanların hesabını soran, ama bu hesap soruş sırasında hukuk devletinin ve demokrasinin temel kurallarını zedeleyen, böylece yeni sorunlar üreterek geleceği de sorunlu hale getiren iktidarların oyuncağı oldu.
İlk örnek, 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti döneminde yaşandı:
DP, çok partili düzene geçerek kendisine iktidarı ikram eden CHP’nin mallarına el koydu, onun kurduğu kurumları yıktı, temel hak ve özgürlüklerini zedeledi, çoğunluğu arkasına alarak, hukuk devletini iğdiş etti.
Bu uygulamalara karşı 27 Mayıs darbesi yapıldı…
Her ne kadar bu darbe sonunda, dünyanın en ileri ve demokratik anayasalarından bir olan 1961 Anayasası kabul edildiyse de, Menderes, Zorlu ve Polatkan’ın asılmaları, sonuçları bugün bile hissedilen bir “kan davasını” başlattı.
12 Mart 1971 askeri darbesinden sonra eski DP’nin devamı olan Adalet Partisi’ndeki politikacıların “üçe üç” naraları arasında Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan asıldı ve yeni bir “rövanş” konusu ortaya çıktı.
Türkiye, bu ortamın yarattığı kargaşa ile 12 Eylül darbesine sürüklendi.
12 Eylül 1980 askeri yönetimindeki hatalar ve hukuksuzluklar, hem Kürt sorununu hem de demokrasi sorunlarını şiddetlendirdi, günümüze büyüterek taşıdı.
Bugün de o dönemin hesaplaşması yapılıyor.
Şimdi beni kaygılandıran, Silivri davalarının da hukuk devleti açısından yol açtığı sorunların yeni rövanşist duygular yaratması ve geleceğimizi daha şimdiden yeni bir hesaplaşmanın ipoteğine sokmasıdır.
14 Aralık’ta Ertuğrul Özkök şöyle yazıyordu:
“Gelecek iddiası
En trajik kitaplar da en büyük mizah da buradan çıkacak.
SİLİVRİ’de yatanların kaleminden şimdiye kadar 55’e yakın kitap çıktı. Dışarıdan yazılanlarla bu rakam 100’ü geçti.
İDDİA EDİYORUM Silivri’den, 12 Eylül’de cezaevlerinde yatanların yazdığının 10 katı kadar çok kitap ve roman çıkacak.
İDDİA EDİYORUM Aziz Nesin sonrası en büyük mizah şaheserleri bu cezaevinden çıkacak.
İDDİA EDİYORUM Yazılacak mizah eserlerinin bir numaralı konusu ‘gizli tanıklar’ olacak.
İDDİA EDİYORUM Silivri Türkiye’de tiyatroların ve stand-up’çıların en büyük konusu olacak.
İDDİA EDİYORUM Bir gün Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ‘Silivri sürecini araştırma komisyonu’ kurulacak. Bu komisyon siyasetçileri, gazetecileri, sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerini, hukukçuları dinleyecek.
İDDİA EDİYORUM Bu süreçte ceza alan insanların büyük çoğunluğu ileride hem uluslararası kurumlarda hem Türkiye’de haklarını geri alacak.”
***
Özkök’ün satırları Silivri davalarının geleceğimizi de ipotek altına aldığının habercisi değil mi?
AKP iktidarı sadece bugünümüzü değil, geleceğimizi de mi karartıyor?

Not: Bugün 14.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde kitaplarımı imzalayacağım.

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget