Birgül Ayman Güler Ankara’da katıldığı bir toplantıda konuştuktan sonra uçakla İstanbul’a gelmeyi başardığı hâlde, havaalanından üç saatte Maltepe’ye ulaşabildi.
Salon tıklım tıklım dolmuştu, herkes sabırsızlanıyordu, yöneticiler paneli başlattılar ve benden bir konuşma yapmamı istediler. Güzel oldu ama.
Böylelikle dinleyici olarak gittiğim panelde, CHP Milletvekili gelinceye kadar “hariçten konuk konuşmacılık” yapmak durumunda kaldım.
Panelin adı her ne kadar “Türkiye nereye gidiyor” olsa da, asıl konu Büyükşehir Yasası’ydı. Bu konudaki en uzman isimlerden biri olan Birgül Ayman Güler’i dinlemek istiyordu herkes. Güler gerçekten çok bilgilendirici ve doyurucu bir konuşma yaptı. Yasanın bütün safahatını, iktidarın bu yasayı geçirmek için yaptığı bütün kurnazlıkları ve hukuksuzlukları bir bir anlattı.
Sabahlara kadar süren mücadelelerini de izleyicilerle paylaşan Güler “Anayasa Mahkemesi’ne gidiyoruz. Bu yasanın kesinlikle iptal edilmesi gerek. İnanıyorum ki Anayasa Mahkemesi bu hukuksuzluğa dur diyecektir. Zaten demezse bir daha ağzıma Anayasa Mahkemesi’nin adını almam” dedi.
Birgül Ayman Güler “Büyükşehir yasası olarak çıkan kanunun aslında Bütün Şehir yasası” olduğunu belirterek “İstanbul gibi neredeyse tamamı kent haline gelmiş bir kentte bu yasayı uygulamakla Konya gibi yüzölçümü birçok Avrupa ülkesinden büyük bir ili aynı yöntemle yönetmek mümkün değildir” dedi.
Güler yeni yasa ile 29 ilde 16 bin 82 köyün tüzel kimliğinin kaldırılarak mahalle yapıldığını, 1581 beldenin de belediye hakkının elinden alındığını kaydederek “İktidar güya demokrat olduğunu söylüyor ama, ülke yönetiminin temel taşı olan yerel yönetimle ilgili halka fikrini sormadığı gibi bilgi bile vermiyor” diye konuştu.
CHP Milletvekili köy tüzel kimliğinin yok edilmesinin çok önemli olduğunu söyleyerek “Mahallenin, mahalle muhtarının hiçbir tüzel kimliği yoktur, köylerin bütün hakları ve mal varlıkları büyükşehirlerin eline geçecektir, bu da bir rant kapısından başka bir şey değildir” dedi.
Köylülere “Şimdi arazinizin değeri artacak” denildiğini kaydeden Güler şöyle konuştu; “Bu bir yalan. Çünkü köylünün arazisinin değeri artmıyor, satış fiyatı belirleniyor. Köylü arazisini belki bugünden daha pahalıya satacak ama sonra ne olacak, muhtemelen kendi arazisini alanların yanında hizmetli olacak. Oysa değer artımı o araziyi ürünüyle birlikte değerlendirmekle gerçekleşir, bunlar satış fiyatının artacak olmasıyla köylüyü kandırıyorlar.”
Güler, mahalleye dönen köylerdeki bedava bazı hizmetlerin de artık parayla olacağını, vergi sisteminin değişeceğini, köylülere pek çok ek yükümlülükler geleceğini de örnekler vererek anlattı.
Açıkçası gerçek şu ki; iktidar yeni yasa ile köylülerin “yaşayacağı” propagandası yapıyor, ama köylü başına geleceklerden habersiz.
Pazartesi sohbetimde, Türkiye’de 10 bin Taliban militanı olduğunu İran’da yapılan toplantıda öğrendiğini açıklayan Namık Kemal Zeybek için “DP Genel Başkanı” diye yazmışım. Oysa Zeybek DP’nin eski Genel Başkanı. Benim hatam yani. Demokrat Parti’nin Genel Başkanı Gültekin Uysal. Siyasetçi bir aileden gelen genç bir genel başkan.
Ben zaten düzeltecektim ama DP Genel Başkan Yardımcısı Cem Karakeçili de arayarak bir düzeltme rica etti. Karakeçili DP’nin yeni kadrosunun çok aktif bir çalışma ve çaba içinde olduğunu da söyleyerek “Partimiz şimdilik küçük gibi görünebilir ama, Türkiye’nin her yerindeyiz. İktidara alternatif olacağımıza inanıyoruz. Genel Başkan ve ekibi gece gündüz tüm ülkeyi gezerek halkla yakın ilişkiler kuruyor, yakında sesimizi daha çok duyacaksınız” dedi.
Ergenekon davasında yargılanan ve hâlen hapiste olan Em. Deniz Albay Dursun Çiçek’in avukat olan kızı İrem Çiçek, babasının bir iftiraya kurban gittiğini belirterek “Babama kurulan komplo ile ilgili belge getirecek kişiye 100 bin lira ödül vereceğiz” açıklaması yaptı.
İrem Çiçek’in açıklaması şöyle; “Haziran 2009 tarihinde Taraf Gazetesi’nde “İrticayla Mücadele Eylem Planı” başlıklı, sahte bir plan yayınlanmıştır. Bahse konu planın bir fotokopisinin 3 Haziran 2009 tarihinde Bestekâr Sok. No 17/2, Kavaklıdere, Çankaya/Ankara adresindeki Avukat Serdar Öztürk’ün bürosunda bulunduğu iddia edilmektedir.
İlk başta ortaya çıkan fotokopi belgenin orijinali olduğu iddia edilen “taklit imzalı sahte planın” 30 Eylül 2009 tarihinde Çukurambar/Ankara postahanesinden bir zarf içinde “Sayın Zekeriya Öz, İstanbul Adliyesi, Beşiktaş/İstanbul” adresine posta ile gönderildiği ileri sürülmektedir.
Dursun Çiçek’e atılan iftiranın ve hukuk cinayetinin faillerinin ortaya çıkarılmasına yönelik olarak, bu sahte planın hazırlanması, fotokopinin avukatın bürosuna konması ve Beşiktaş adliyesine gönderilmesi hakkında, insanlık ve dürüstlük adına belge ile desteklenen bilgiyi sunan şahıslara 100.000,00- TL ödül verilecektir. Belgeyi veren kişilerin kimliklerinin korunması birincil önceliğimiz olacaktır.
Herkes elini vicdanına koymalı. Haksızlık yapmak kadar yapılan haksızlığa göz yummak da insanlık dışıdır.
Oktay Sinanoğlu Türkiye’nin yetiştirdiği en önemli bilim adamlarından, düşünürlerden biri. Dünya akademik çevreleri tarafından da “dâhi” olarak tanımlanan Sinanoğlu ilerleyen yaşı ve ağır hastalığının yanı sıra hakkında açılan bir takım davalarla da uğraşıyor.
Ancak üzüntü ile öğrendim ki, Sinanoğlu avukatlık masraflarını karşılayacak durumda değil. Yakınları, “Gittiğimiz her avukat durumdan faydalanmak istiyor ve mecbur olduğumuzu düşünerek yüksek meblağlar talep ediyor. Davalar birbirinin benzeri basit davalar, haklı olduğumuz konulardır. Fakat davalar çok sayıda ve Oktay Bey hasta olduğu için maddi ve manevi yönden zarar görüyor. Şu sırada Nobel ödülü için yayınlarını göndermemiz gerekirken bu işlerle uğraşmak durumunda kalıyoruz” diyorlar.
Belki Sinanoğlu’na saygı duyan ve elinden geleni yapmaya hazır hukukçular ilgilenir diye düşünerek bunu yazıyorum.
Yorum Gönder