Kara Toprağın Altında - Hikmet Çetinkaya

Gökyüzü üzerlerine yığılmış... Yağmur yağıyor... Poyraz esiyor üstelik...
Hava soğuk!
Analar, babalar, kardeşler, dostlar, arkadaşlar.
Yer Silivri...
Silivri zindanı değil... Silivri’nin Benciler köyü yakınındaki ormanlık bir alan.
TAYAD’lı aileler, Çağdaş Hukukçular Derneği üyesi avukatların katıldığı kazıdan söz ediyorum.
Yüreklerde derin bir sızı... Gözler buğulu...
Bir suskunluk sessizliğin sesi oluyor sanki.
6 Ekim 1992’de gözaltına alınan, ancak bir daha kendisinden haber alınamayan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun kemiklerini arıyor insanlar toprağı eşeleyerek.
Eski Özel Harekâtçı polis, Susurluk davası sanıklarından Ayhan Çarkın’ın ihbarı üzerine yapılıyor bu arama.
Anımsayalım ne demişti:
“Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü’nde bana ‘Şu bombayı imha et’ diye bir büyük paket verdiler. Götürdüm içinden insan çıktı. Domuzbağıyla bağlanmış vaziyetteydi. Emniyette öldürülmüştü. Ellerimle gömdüm.”
Götürdüğü yer Silivri’nin Benciler köyü yakınlarındaki ormanlık alandı.
Daha önce yapılan aramada bir şey çıkmamıştı toprak altından.
***
Gökyüzü üzerlerine yığılmıştı... Onlar toprağı eşelediler bıkmadan.
Ve sonunda birkaç kemik parçası, bir hırka, tek ayakkabı buldular.
Bulduklarını olay yerinde olan savcıya verdiler...
20 yıl önce gözaltına alınan ve gözaltında kaybolan üniversite öğrencisi Ayhan Efeoğlu’nun olabilir miydi?
Ayhan’ın annesi ve babası hem yaşlı hem de ağır hastaydı.
Evlerinden çıkamadıkları için orada yoktu.
Kimindi bunlar bilinmiyordu?
O zaman ne yapalım?
Susmak, görmezden gelmek kime yarar...
Suskun bir toplum yaratılmıştı sonunda.
Yılgın, umutsuz, tepkisiz ve korkak!
Gerçeklerle yüzleşmek, en azından son 30 yılın kanlı olaylarının aydınlanmasına katkıda bulunmak bu ülkenin tüm yurtseverlerinin göreviydi.
Faili belli ama “meçhul” denilen o cinayetlerin aydınlatılması gerekirdi.
Karanlıkta bir ışık yakmak!
Sinmemek!
Gerçekleri gördüğü halde “bana ne” deyip boş vermemek!
Karslı Berfo Ana 105 yaşında ve ölüm döşeğinde bugün.
32 yıldır gözaltına kaybolan oğlu Cemil Kırbayır’ı arıyor.
TBMM’de basın açıklaması yapan AKP milletvekili Orhan Atalay ve CHP milletvekili Ensar Öğüt, 8 Ekim 1980’de gözaltında kaybolan Cemil’in nereye gömüldüğünün bulunmasını, kemiklerinin ailesine teslim edilmesini istiyor.
Devlet istese gömüldüğü yeri ve kimler tarafından öldürüldüğünü saptar.
Eğer isterse yapar bunu!
Tüm faili belli olan cinayetler aydınlanır...
***
2009 yılında Diyarbakır’da bir gösteride Dicle Üniversitesi öğrencisi Aydın Erdem polis kurşunuyla can verdi...
Suçu, örgüt üyesi olmak, PKK adına propaganda yapmak, polise taş atmak ve izinsiz gösteriye katılmak.
Bir genç öldü, yargı öldürenleri buldu ama takipsizlik kararı verdi.
Arkadaşları Aydın için anma töreni düzenledi...
Üç yıl tutuklu yargılandılar ve sonunda 54 yıl hapis cezası aldılar.
Onların suçu da anadilinde eğitim, Kürtçe savunma istemek.
Örgüt yaftası yapıştırıldı...
Poşu tak, çevre eylemi yap, parasız eğitim iste, örgüt üyesisin. Gazetecilik yaparsan soluğu Soner Yalçın’ın yanında alırsın.
Kitap yazarsan, günlük tutarsan, gazetecilik yaparsan Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan, Hikmet Çiçek’le buluşur, cani Alparslan Arslan’la aynı davada tutuklu sanık olursun.
Dahası var!
Yerim sınırlı, devamı bir başka güne...

Yorum Gönder

[blogger][facebook][disqus]

Kemalın Askeri

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Javascript DisablePlease Enable Javascript To See All Widget