Siz şuna “at izi it izine karıştı” deyin, “etme bulma dünyası” deyin
hatta en doğrusu daha ileri giderek, “hadi çık işinden” de deyiverin!..
Yanı başımızda ya da sınırlarımızın çevresinde yaşanan kargaşalara
bakınca, nedense aklıma hep bu düşündürücü deyimler geliyor... Hepsi
dünyanın bin türlü halini anlatıyor!.. Hepsi işbirlikçilik ve ihanet
kıskacında yaşanan çöküntüler çünkü...
Tüm bu çöküntüler ne yazık ki
yalnızca bireyi vuruyor... Yaşlıyı, kadını ve çocuğu... Çünkü rejim
kıskacında dramlarının yaşandığı coğrafyalarda, birer piyona
dönüştürülen insanların hiçbir değeri kalmıyor!..
Baksanıza; siz
hiçbir Avrupa ülkesinde dinsel ya da etnik kargaşa görüyor musunuz?..
İnsanlar mezhep ve ırk kavgaları uğruna birbirini boğazlıyor mu?..
Bombalar patlıyor mu Norveç’te, İsveç’te...
Her tür kaosun son 40
yıldır özellikle Müslüman coğrafyasında yaşanması rastlantı mı?..
Bırakın Arap-İsrail savaşını; Irak- İran savaşından bu yana Ortadoğu’da
barut kokusunun eksilmemesi tesadüf mü?..
Kan ve kaos, kardeş
kavgası ve rant bölüşümü, çatışma ve kavga Afrika ve Ortadoğu’da yaşayan
ulusların kaderi mi?.. Ne yazık ki kader değil bu... plan!.. Hem de
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi’ni (BOP) de içeren 50 yıllık kalkınma
planı!..
Yanık tende kara kader!..
Yazının başında sıraladığımız yaşamın içinden özdeyişlerle dünyanın
hallerini sorgulamaya çalışırken nedense son aylarda aklıma hep
sınırlarımızın çevresinde ya da biraz uzağında yaşanan gerginlikler
geliyor:
Mısır’dan Libya’ya, Yemen’den Suriye’ye kadar kocaman bir
coğrafyayı dizayn etmek isteyenlerin, Arap ülkelerine niçin kan ve
kaostan başka bir şey getirmediklerini düşünüyorum... Niçin yanık
tenlerinde kara kaderleri görülen bize yakın insanlar hep ateş
üstünde?..
Ancak nerede, kim linç edilirse edilsin, nerede kim
asılırsa asılsın ve nerede kimler bertaraf edilirse edilsin bu böyle
gitmeyecek...
İşte Mısır’da kaynayan kazan gösteriyor; önümüzdeki
süreçte hem Kuzey Afrika’da hem de Ortadoğu’da yaşanacak yeni kaoslar
bize bu sorgulatmayı yaptıranları da, sorgular hale getirecek!... Çünkü
yaşanacaklar bize kesinlikle “alma mazlumun ahını, çıkar aheste aheste”
deyimini de anımsatacak...
Kan batağında Irak!..
Emperyalizmin ABD eliyle çöreklendiği ilk ülke Irak‘tı... Hani şu
“Ana gibi yar Bağdat gibi diyar olmaz” diye tarif edilen Irak...
“Diktatör
diye katledilen Saddam Hüseyin’in ülkesinin artık her coğrafyasında
birbiriyle çatışan diktatörler var... Her biri Irak’ta krizi
derinleştirmekten başka bir işe yaramıyor... Artık huzur yok oralarda...
Irak’ın
Arap bölgesinde de, Kürt coğrafyasında da kaos yıllardır bitmiyor...
Tam aksine yönetim paylaşımının, rant kavgasının yol açtığı kargaşa her
geçen artıyor... Baksanıza, Irak’ta her gün can pazarı yaşanıyor...
İnsanlar sokaklarda rahat yürüyemiyor, yaşam, korkunun dehlizinde
kaçacak delik arıyor...
Çünkü El Kaide halen Irak’ta canlı
bombalarla, patlayıcı yüklü kamyonlarla intihar saldırıları düzenliyor,
kan döküyor... Sünni, Şii gerginliği ise toplumlar arasındaki krizi
derinleştirmeye devam ediyor...
Peki ya Libya?.. Petrol ve doğalgaz
kaynakları uğruna Kaddafi’yi linç ettirenlerin, Libya’nın Avrupa
bankalarındaki milyar dolarlarına el koyduğunu da artık herkes
biliyor...
Kaos; Libya çöllerinde de, kum ve kanın karışımından
bulamaç yapmaya ediyor!.. Ne ilginç değil mi, Libyalılar, petrol
gelirinden pay veren, eğitim ve sağlık hizmetlerinden para almayan,
vergi istemeyen, eğitim ve evlilik yardımı yapan Kaddafi’yi arıyor...
Takıye demokrasisinin balonu!..
Peki ya Türk televizyonlarda oynayan dizilere bile elini sokacak
kadar pervasızlaşanlara ne demeli?.. Onların güç ve rant girdabındaki
şımarıklıklarını nasıl karşılamalı?..
Örneğin Müslüman Kardeşler
örgütü üyesi Mursi’nin, Mısır’ın başına geçer geçmez yetkilerini
olağanüstü arttırmasıyla yaşanan kriz ve kargaşa nereye doğru gidiyor?..
Tahrir direnişiyle Mursi’yi göreve getiren kitleler, uluslar arası
medyanın ve emperyalist organizatörlerin gazına geldiklerini yeni yeni
anlıyor!..
Çünkü Ihvancılar’ın demokrasi tekerleği daha ilk ayında
hava kaçırmaya başladı!.. Emperyalist pompacıların şişirdiği demokrasi
balonlarının gazı kaçtı!
Eeee!.. Demokrasiyi araç olarak düşünmeye
gör!.. Takıye demokrasinin gideceği yer Mısır’da, Mursi’nin
İhvancılığının gideceği yer kadarmış işte!..
Sözde “devrim ve
özgürlük” adına Mübarek’i devirenler, asıl Firavun’un Mursi olduğunu çok
erken anladılar ve şimdi Tahrir’de onu da devirmeyi istiyorlar...
Peki,
“Gelen gideni aratır” özdeyişini anımsatan tüm bu olayları niçin mi
sıraladık?.. Afrika ve Ortadoğu’da az da olsa laik olan rejimleri
yıkarak yerine Ihvan-ı Müslümin yandaşlarını getirenler, en yakın
komşumuz Suriye’de de aynı plan peşindeler de ondan... Orayı da balon
demokrasisinin girdabında patlatmak ve çökertmek istiyorlar!..
Suriye’de
Esad‘ı devirmek için çırpınanlar; sırasıyla Irak, Libya ve Mısır’da
derinleşen kaosa ve krize bakarlarsa, Şam’da da aynı sonuçla
karşılaşacaklarını çok rahat görebilirler...
Yani; petrol ve gaz
uğruna Afrika çöllerinde kan döktürenler, Suriye’de de yaratılacak
tahribatı ve hezimeti görmek istiyorlarsa, Tahrir’e bakabilirler...
Ortadoğu’nun ve Afrika’nın daha dününe bakın yarın neler olacağını görürsünüz...
Bunun için kahin olmaya, diplomasi cambazı kesilmeye gerek yok ki!.. Antiemperyalist olmak yetiyor...
Yorum Gönder