Oyuncu Tamer Karadağlı bir televizyon programında çok ilginç açıklamalar yapmış. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 'nun başbakanın makamına saygı duyması gerektiğini söylemiş. Halil Ergün için "Ergün'ün kime oy verdiği kimseyi ilgilendirmez. Ben de AKP'ye oy vermiş de olabilirim.”
“Bu benim birinci vatandaşlık hakkım. Kimse bunun hesabını soramaz. “Diyen sayın beyefendi elbette haklıdır. Hesap garsona sorulur, hele hele tanınmış bir sanatçıya hesap sormak haddimize değil. Kendisini kutlamak gerekir aslında.
Milyonlarca izleyiciye AKP’ in pek güzel propagandasını yapmış. Helal olsun.
Öte yandan inanın içim sızladı. Oysaki onu birçok kişi gibi bende beğeni ile izlerdim!
Neyse, buraya kadar anladık anlamasına da, makama saygıdan bahsederken ne kadar samimi olduğunu anlayamadım.
Tamer bey ya siyaseti takip etmiyor bundan ötürü de memlekette neler olup bittiğinden haberdar değil ya da AKP hayranı bir vatandaşımız. Olabilir. Kime ne?
Saygı, karşılıklı olduğu zaman değerlidir beyefendi.
Kaldı ki makamın saygınlığı kişilerin karakterlerine göre değişmez ve değişmemelidir.
Orada oturan kişinin bebek katili Apo’ya sayın, vatan uğruna can vermiş şehitlerimize kelle demeye hakkı yoktur.
Çünkü o makamda oturan kişinin halkına hakaret etmeye,(ANANI DA AL GİT gibi) parasız eğitim isteyen öğrencileri hapislerde süründürmeye, meclisteki çoğunluğuna güvenerek devrim yasalarını teker teker yok etmeye hakkı yoktur.
Vatanseverleri ve de bu ülkenin güçlü ordusunun askerlerini, küçük çocukların ırzına geçen sapıkları, abla katillerini, PKK lıları gizli tanık yaparak (savunma hakkı bile tanımadan) onların iddiaları ile zindanlarda çürütmeye hakkı yoktur.
O makamda oturan kimsenin vatanın birliği, bütünlüğü, vatandaşının refahı için çalışması gerekirken emperyalist güçlerle iş birliği içerisinde olmaya hakkı yoktur.
Daha sayayım mı? Bitmiyor bir türlü.
O makam da oturan kişi Milletin iradesi meclistedir aldatmacası ile (çünkü meclis çoğunluğu elinde olduğu için ali kıran baş kesen, astığı astık, kestiği kestik)diktatörlük yapamaz.
O makamda oturan kişi yargıya müdahale edemez.
Ve daha niceleri ortadayken bunları duymazdan, bilmezden gelmek için gerçekten çok duyarsız olmak gerekir. Bunun altında da ne var acaba diye insan sorgular.
Yine Tamer Beye dönelim.
Kendisinin özgür iradesine karışmaya elbette hakkımız yok. Ancak ben ve benim gibi birçok kişi sanırım onu aydın bir sanatçı zannederek aldanmışız. Üzüldüğümü itiraf ediyorum.
Aklıma Atatürk’ün sanat ve sanatçılar için söylediği şu sözleri geliyor.
Sanatçı, esaslı kültür sahibi olmalı ve tarihi iyi bilmelidir.
Sanatkâr el öpmez; sanatkârın eli öpülür!
Ne yazık ki günümüzde eli öpülecek sanatçı o kadar az ki. AKP sayesinde bazılarının dini imanı para oldu.
Birçok kişinin İktidara şirin görünmezsem iş alamam korkusu vatan ve bayrak sevgisinin üzerine geçmiş durumda.
Atatürk yine şu sözleri ile sanat ve sanatçıyı adeta taçlandırmıştı.
“Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz… Hatta cumhurbaşkanı olabilirsiniz. Fakat sanatkâr olamazsınız.
Ne güzel, ne değerli sözlerdir bunlar ama anlayana tabi.
Günümüzde bazı sanatçıların yanı sıra halkın oyları ile TBMM sine girmiş olan namus ve şerefleri üzerine yemin etmiş olan milletvekilleri de maalesef bir koltuk ve bir menfaat için Atatürk devrimlerine ihanet etmektedirler. Konuştukları zaman mangalda kül bırakmayan bizden fazla Atatürkçü kesilen bu insanlar ne yazık ki kendilerini kandırıyorlar.
Makamlara tabi ki saygı duymalıdır ancak bulunduğu makama saygısı olana saygı duyarım ben. Makama saygı başka o makamı temsil eden kişinin şahsına duyulan saygısızlık başkadır. O kişi bulunduğu makamı hak etmiyorsa, uygun konuşmuyorsa saygıyı da hak etmez.
Eğer önemli bir makamı temsil eden kişi bir partiye üstelik Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisine cibilliyetsizler demişse ve son günlerde genel başkanına "Hani var ya tam bahtsız bedevi misali" diyerek hakareti aşan sözler söylüyor ve de tahrik ediyorsa orada saygı biter. Laf dalaşı başlar.
Siyasette, başbakan Erdoğan’ın sözleri sayesinde kirlenme olmuş, iş çığırından çıkmıştır artık.
O makam kimseye hakaret etme hakkını vermez.
Kulaklarını sağır, gözlerini kör eden Tamer Karadağlı beye birisinin bunları anlatması gerekir diye düşünüyorum. Bazıları için vatanın bölünmesi, yoksulluk, bayrak önemli değildir. Napolyon gibi para, parra, parra, derler sadece.
Padişahın kulluğundan kurtularak, özgür bir yurttaş olmayı Atatürk’e borçlu olan bazı dönekleri elimde sihirli bir değnek olsa inanın bir çırpıda o özledikleri çağa gönderirdim.
*****
Muhteşem Yüz Yıl
Diziyi seyrederken inanın iyi ki o devirlerde yaşamamışım diye şükrediyorum. Entrikalar, cinayetler kölelik, cariyelik ne isterseniz var. Hele o haremlerde olmayı düşünmek bile insanın onuruna dokunuyor. Düşünebiliyor musunuz, tanımadığınız, sevmediğiniz bir adamın koynuna girmek bir kadın için ölümden beterdir. Bu adam padişah olsa bile. Padişahlara baktığımızda çoğunun anaları yabancı kökenli kadınlar. Bu konuyu bir başka yazımda mutlaka işleyeceğim.
Bizleri kulluktan kurtaran, özgürlüğümüze kavuşturan cumhuriyeti kuran Mustafa kemal Atatürk’ü ve silah arkadaşlarını şükranla, sevgi ve saygıyla anıyorum. İyi ki bizi bu padişahlıktan kurtarmışlar.
Şimdi bizlere düşen görev, altın tepside sunulan ve emanet edilen Atatürk Cumhuriyetini, birliğimizi, topraklarımızı korumaktır. Bunun için her zaman dediğim gibi Atatürk’te birleşmeli daha güçlü olmalıyız.
Sevgilerimle.
Yorum Gönder