Hani insanın direnme, yaşam güdüleri baskın çıktığı için yeni
yıla iyimser, yeni umutlarla giriyor, en azından Polyannacılık oynayarak
kendi kendimize olumlu bakış aşısı yapıyoruz ya.... Yeni yılın ilk
gününde burnumuzdan getirecek bir şeyler yaşatılması seferberliği
unutulmamış...
Yılbaşı öncesi jesti gibi, hukuksal nedeni, gerekçeleri
açıklanamayan çok uzun tutukluluktan sonra tahliyesine karar verilen
gazeteci arkadaşımız Soner Yalçın’ın,
dışarıda haftası dolmadan dün karakolda imza atması gereken gündü...
Rejimi demokrasi, iktidarı sivil olan ülkelerde benzeri olmayan bir
düzenleme, uygulama ile, düşünce suçlusu zanlısı arkadaşımız, mantığı
açıklanamayan uzun tutukluluktan sonra serbest bırakılırken, şiddet-adi
suçlarda örneği olmayan bir uygulama ile, aydın onuru ile oynanmak,
baskı, tehdit altında bırakılmak üzere, tarihte kaldığını sandığımız bir
yöntemle, her hafta karakola gidip imza atmak yükümlülüğü ile ancak
tahliye edilmişti ya...
Dışarıda kalışının haftası dolmadan, dün imza atma günü geldiği
için; kendisinin de tanımladığı üzere, açık cezaevinde tutuklu, baskı
amaçlı tahliye kararını protesto amaçlı Levent Karakolu’na
gidip ilk imzasını atmak zorunda olmasında, dayanışma amaçlı
gazeteciler, siyasetçiler, aydınlar, hukukçular yanında yer aldı. O da
cezaevini, başına gelenleri anlatan son kitaplarını dayanışmaya gelen
okurlarına imzaladı... Gelenler arasında yerini almış İstanbul Baro Başkanı Kabasakal, yeni yıla dönük almış olduğu en ilkel çağlar için de geçerli, “tehdit-şantaj” boyutu, anlamı üzerinde herhangi bir yorum yapmadan başına geleni tek cümlede şöyle özetledi:
“Barodaki çalışma odamda, tavanda bir delik, dik açıyla masama düşüp koltuğa sıçramış 9 mm’lik bir mermi bulduk.”
Bir araya gelmişken yeni yıl kutlaması arasında ilk konuştuklarımıza gelince... Ergenekon’dan, yargısız infaz olarak aylar, yıllar öntutuklu Rektör Fatih Hilmioğlu’nun
canına kastedilişi sonucunu üreten önemli bir gerçekle ilgili; kim
bilir kaç tahliye taleplerinin arasında kendisi ve avukatları
tarafından, yargılamaya yönelik benzer uyarılar yapılmış, gereği kulak
arkası edilmişti... Fatih Hoca tıp bilimi uzmanı bir profesör olarak,
tutuklanmadan önceki sağlık taramalarında kanser riski teşhisi ile yüz
yüze gelmişti. Başvurularda, yıllar süren tutukluluk süreci içinde bu
anlamda gereken tıbbi kontrol-tedavi gereklerinin yerine getirilmediği
anımsatılıyordu. Gereği yerine getirilmeden, kamuoyunun ilgisini ancak
oğlunun ölümü, cenazesinde ailesinin yanında evde kalmasına izin
verilmemesi ile çekebildi... Bilim insanı kimliği ile yaşadığı
haksızlık-hukuksuzluklar sorgulanmadan, oğlunun ölümü sonrası yorganı
başına çekmiş olarak koğuşunda yatması ile güdeme şöyle bir girdi. Şimdi
hastalığı bedeninde yayılmış olarak hastanede, tedavi altında...
***
Rektör olarak, aydın sorumluluğu ile nüfusunun çoğunluğu
Müslüman olan bir ülkede, demokrasi ve laiklik korunarak, çoğunluğun
istediği ölçeklerde din eğitiminin nasıl yapılabileceğinin bilimsel
sorgulamasında ilk adımı atan insan olarak hiç bilinmiyor. Pozitif bilim
insanları ile ilahiyatçıları ilk kez bir araya getiren, demokrasi,
laiklik ilkeleri ayaklar altına alınmadan, isteyenlere gereken din
eğitiminin nasıl yapılabileceğinin koşullarını tartıştıran rektör olduğu
için mi, Ergenekon davasında yıllardır tek tutuklu bırakılmış eski
rektör olduğu sorgulaması da kimselerin aklından geçmiyor...
Başbakan Erdoğan’ın
yeni yıla yönelik değerlendirme konuşmalarında, nerede ise kişisel,
komisyonlardan geçirilmeden, Milli Eğitim Bakanlığı hazırlık çalışmaları
bile yapılmadan dayattığı, 4+4+4 uygulamaları ile övünmesi elbet dikkat
çekici. Geleceğe yönelik “dindar-kindar gençlik yaratma” projesinin
uygulanmasındaki iktidar icraat uygulamaları başarılarından sözü
açıyor. Milli Görüş, imam hatip geleneği, kimliği ile bir kez daha
övünüyor... Sonra Kürtlere yönelik, güçlü aşiret-cemaat bağlantıları
gerçeğine de dayanarak, din kimliği ağırlıklı buluşmada, barış reçetesi
anlamındaki önerilerini sıralıyor... Aynı günlerde bakanlık, okullarda
yeni eğitim sisteminin uygulamasındaki sorunların araştırılmasını
yasaklıyor..
Yeni yıla girişte, iktidarlarına göre İslam dünyası, Ortadoğu’da dinamik dış politikalarla liderliği, büyük Türkiye’ye oynama aracı, bizim gibi korkak aydınlara göre ise Türkiye’nin emperyal çıkarlar adına, Ortadoğu yeni haritalarının çizilmesi, petrol çıkarları üzerinden parçalanışı İslam
dünyasının en yoksullar cephesinde bırakılabilmesi adına,
ırklar-mezhepler üzerinden iç-dış savaşlarda kırdırılması, Türkiye’nin de bu bataklığa çekilişi tehdidinin katlanması... Projelerinde yeni görünüm, geri dönüşü zor adımlar gündemde... ABD bile Esad
cephesini dışlamayan Suriye çözüm reçetelerine oynar görünürken
Türkiye, siyasi iktidar politikaları ile balıklama kimliğinden kaygı
duyulan muhalefet cephesinin yanında en önde...
Yorum Gönder