Eminönü’nde görev yapmasına rağmen, yemeklerini Beyoğlu’ndaki ünlü bir lokantadan getirtirdi.
28 Nisan sabahı kahvaltı sonrası kahvesini yudumlarken telefon çaldı.
Arayan Beyazıt Karakol Amiri Başkomiseri’ydi.
İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin iktidar karşıtı
gösteri için bahçede toplanmaya başladıklarını haber
veriyordu.
Emniyet Amiri “Hemen üniversiteye gidin. Diğer karakol
amirlerine de emir veriyorum, hepimiz orada olacagiz!” dedi.
Başkomiser “Ama rektörlükten talep yok. Onlar istemedikçe
üniversiteye giremeyiz amirim!” deyince, “İzin de ne demek?”
diye çıkıştı. “Öğrenciler Başbakanımızı,
Cumhurbaşkanımızı protesto edecekler, biz de seyredeceğiz!
Öyle mi? Ne izni? Derhal göreve!”
Bu emri alan Eminönu Emniyet Amirliği’ne bağlı
karakollardaki tüm polisler, yarım saat içinde
İstanbul
Üniversitesi bahçesine gittiler.
* * *
Makam odasındaki tüm duvarları Cumhurbaşkanı, Başbakan
ve Bakanlarla çekilmis fotoğraflarıyla süsleyen Emniyet
Amiri, ekiplerin en önündeydi.
Atatürk Anıtı’nın çevresinde toplanan gençlerin marşlar
söyleyerek kendilerine doğru yürüdüğünü görünce
“Silahlarınızı çekin!” dedi.
Amirler, polisler, bekçiler, tabancalarını çekip mermileri
namluya sürdüler. Biri hariç… Sadece bir
Başkomiser
silahını çekmemişti.
Amir hışımla ona dönüp “Emre niçin itaat etmiyorsun!” diye
çıkıştı. Başkomiser çok sakindi. “Kanunsuz
emre itaat etmek
zorunda değilim. Üstelik gençler protesto haklarını
kullanıyorlar. Silahları yok, şiddet yok.
Ben niçin
tabancamı çekeyim? Silah göstererek onları tahrik etmekten
kaçınmalıyız!” dedi.
Nitekim çok geçmeden korkulan oldu. Polislerin
tabancalarını gören öğrenciler, taş yağdırmaya
başladılar. Üniversite bahçesi bir anda savaş alanına
dönmüştü.
* * *
Artık taşlar havada uçuşuyor, Beyazıt Meydanı tabanca sesleriyle yankılanıyordu.
İşte o anda Rektör Ordinaryus Profesör Sıddık Sami Onar ve
Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Naci Şensoy bahçede
göründüler. Rektör merkez binaya doğru ilerleyen Emniyet
Amiri’nin önünü kesip “Yaptığınız
müdahale kanunsuzdur.
Üniversite yönetiminin çağrısı olmadan buraya
giremezsiniz. Hemen üniversiteyi terk edin!” dedi.
Bu sözler Emniyet Amiri’ni çileden çıkarmaya yetmişti.
Hiçbir şey söylemeden Rektöre yaklaştı ve suratına okkalı
bir tokat attı!
Ufak tefek yapılı Anayasa Profesörü Onar’ın yere düştüğünü
görünce, tabancasını çekmemekte direnen
Başkomiser’e
dönüp “Gördün mü? Koskoca rektörü iskambil kağıdı gibi
devirdim!” dedi.
Başkomiser sinirlenmemekte kararlıydı: “Devirdiğini
sandığın o kişinin senin boyun kadar kitapları var.
Ayrıca
kimin kimi devireceğini zaman gösterir!”
* * *
Bu olay 28 Nisan 1960 günü yaşandı. Aynı gün Turhan Emeksiz
adlı üniversite öğrencisi, seken bir kurşunla hayatını
kaybetti.
Bir ay sonra da 27 Mayıs darbesi oldu.
Rektörü tokatlayan Emniyet Amiri Zeki Şahin tutuklandı.
Kanunsuz emre uymamakta direnip silahını çekmeyen Başkomiser ise babam Osman Dündar’dı.
* * *
Nereden nereye…
İktidar yandaşlarının ögrencilere doğrulttuğu silahlara
göğsünü siper eden rektörden, iktidarın önünde iki
büklüm
eğilen, yağ çekmekte sınır tanımayan rektörlere.
Nur içinde yat Sıddık Sami Onar
Hocam…
Yorum Gönder